Ana SayfaHaberlerGündem'Bir Ali değil bin Ali feda olsun'

‘Bir Ali değil bin Ali feda olsun’

 

Meclis Genel Kurulu başkanlık sistemine ilişkin anayasa değişiklik paketini görüşüldü. Görüşmeler öncelikle anayasa değişiklik teklifinin geneli üzerinde yapıldı. Bu bölümde tüm partiler tek tek söz alıyor. Partileri temsilen CHP adına Deniz Baykal, HDP adına ise Meral Danış Bektaş, hükümeti temsilen Bekir Bozdağ ve MHP adına Mehmet Parsak konuştu. Ardından Başbakan Binali Yıldırım bir konuşma yaptı. Yıldırım, yeni sistemde Başbakanlığın ortadan kalkacağını anlatırken kendi durumunu da imâ edercesine  "Milletin geleceği için bir Ali değil, bin Ali feda olsun" diye konuştu.

 

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, anayasa değişiklik teklifine ilişkin, "Getirilen değişiklikler ülkemizin içinde bulunduğu şartları ve gelecekte karşılaşılması muhtemel sorunları kökünden çözecek ve yönetim olarak şu anda karşı karşıya bulunduğumuz bazı sıkıntıları ortadan kaldıracak değişikliktir." dedi.

 

Yıldırım, TBMM Genel Kurulunda anayasa değişiklik teklifinin tümü üzerindeki görüşmelerde AK Parti Grubu adına yaptığı konuşmasında, rahatsızlığı nedeniyle tedavi gören TBMM Başkanı İsmail Kahraman'a Allah'tan şifa dileyerek, en kısa sürede sağlığına kavuşmasını temenni etti.

 

Bugün Türkiye'nin geleceği için çok ama çok önemli bir konu için bir arada olduklarının altını çizen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Anayasa değişikliğini görüşüyoruz. Türkiye'nin geleceğini konuşacağız. Bugünden itibaren anayasa değişikliğini bütün yönleriyle ele alacağız. Meclisimiz bu değişikliği en iyi şekilde müzakere edecek, vatandaşlarımız bu görüşmelerde yapılan bu değişikliğin ne anlama geldiğini daha iyi anlayacak. Hayatlarında neyi değiştireceğine kanaat getirecek. Tabii bu görüşmeler burada bitmiyor. Meclis görüşmelerimizi inşallah bütün partilerimizin katılımıyla tamamladıktan sonra bunun bir de asıl sahibinin önüne gitmesi var. Asıl işin sahibi, onay verecek makam da millettir. Millet bu değişikliğe, öyle inanıyoruz ki aynen olur verecek ve Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesine giden yolda önünü açacak, yolunu aydınlatacaktır."

 

Yıldırım, 60 yaşını geride bıraktığını ve son 15 yıldır siyasetin içinde olduğunu anlatarak, milletvekili, bakan olarak Türkiye'ye hizmet etmek için gece gündüz çalıştığını söyledi. Erzincan'da kendi halinde bir ailenin 10 evladından biri olarak bu ülkenin yönetim kademesinde önemli bir sorumluluk aldığını dile getiren Yıldırım, bunun cumhuriyetin bahşettiği en büyük imkan, en büyük onur olduğunu kaydetti.

 

Kurtuluş Savaşı için hayatlarını ortaya koyan, bu toprakları vatan yapan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlere Allah'tan rahmet, gazilere de hayırlı uzun ömürler dileyen Yıldırım, "Onların bıraktığı bu emaneti hiçbir zarar gelmeden, bir karış toprağına bile halel gelmeden gelecek kuşaklara aynı şekilde tek bayrak, tek devlet, tek vatan, tek millet olarak teslim etmek boynumuzun borcudur." diye konuştu.

 

Siyasetin tek amacının millete hizmet olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Gerisinde millete hizmet olmayan siyaset benim için hiçtir. Yaptığımız yollar, yaptığımız tüneller, köprüler, hastaneler okullar her şey insanımızın hayatını kolaylaştırmak için, her şey insanımızı mutlu etmek, yaşam kalitesini artırmak içindir." değerlendirmesinde bulundu.

 

Başbakan Yıldırım, hizmet yolunda taş üstüne taş koyan tüm siyasetçilere, yöneticilere teşekkür etti.

 

"Sorunları kökünden çözecek"

 

Anayasa değişikliğiyle ilgili ciddi konuşmalar yapıldığını ve bu konuşmaları can kulağıyla dinlediğini belirten Yıldırım, şunları söyledi:

 

"Esasen getirilen değişiklikler, ülkemizin içinde bulunduğu şartları ve gelecekte karşılaşılması muhtemel sorunları kökünden çözecek ve yönetim olarak şu anda karşı karşıya bulunduğumuz bazı sıkıntıları ortadan kaldıracak değişikliktir. 18 değişiklikten bahsedildi. 82. Anayasası bir darbe ürünü anayasadır. Bunu hepimiz biliyoruz. Bu anayasa değişikliğini zaman zaman defalarca yaptık, 100 kadar da madde değiştirdik ama her bir değişiklikten sonra yeni anayasa değişikliği bitmedi, artarak devam etti."

 

Meclis çatısı altında bulunan tüm siyasi partilerin seçim beyannamelerinde, AK Parti'nin hükümet programında bu konuya vaatlerin en başında yer verdiklerini söyleyen Yıldırım, "Yazmakla kalmadık, bunun gerçekleştirilmesi için de gerekli adımları attık." dedi.

 

AK Parti iktidarı 2002 yılında göreve geldiğinde parlamentoda AK Parti ile CHP olduğunu dile getiren Yıldırım, bu iki partinin büyük bir krizden çıkmış Türkiye'yi düzlüğe çıkarmak için, sorunları ortadan kaldırmak için birçok kanun çıkardığını kaydetti.

 

Cumhurbaşkanlığı seçimi konusuna değinen Yıldırım, "Cumhurbaşkanı nasıl seçiliyor? 1961 Anayasası'ndan beri seçiliyor ama kör topal seçiliyor. Doğrudan milli iradenin inisiyatifiyle hiçbir seçim maalesef yapılamıyor." diye konuştu

 

6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ten sonra cumhurbaşkanının seçilemediğini, Türkiye'nin 5 ay cumhurbaşkansız kaldığını aktaran Yıldırım, "Bu da 80 darbesine zemin hazırladı." ifadesini kullandı. 

 

"Rejim değişikliği değil"

 

MHP Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak, "Bu Anayasa değişikliği teklifiyle bir rejim değişikliği değil, sadece ve sadece bir hükümet sistemi değişikliği, aslında daha da doğrusuyla bir hükümet sistemi netleştirmesi söz konusudur." dedi.

 

Parsak, TBMM Genel Kurulunda anayasa değişiklik teklifinin tümü üzerindeki görüşmelerde grubu adına yaptığı konuşmada, 1982 Anayasası'nın yürürlüğe girdiği tarihten bu yana 18 kez 100'ün üzerinde maddesinde değişiklik yapılmak suretiyle değişikliklere uğradığını anımsatarak, şu anda ise anayasa üzerindeki 19. değişikliği teklifine ilişkin çalışmaların yapıldığını aktardı.

 

Yürütme yapısının, kendi içinde iki başlılık arz ettiğini belirten Parsak, bir tarafta hiçbir sorumluluğu bulunmayan bir cumhurbaşkanı ile öbür tarafta halkın oylarıyla seçilmiş TBMM'nin içinden çıkan, başında bir başbakanın olduğu ve tüm sorumluluğu da üzerinde taşıyan bir makamın söz konusu olduğunu dile getirdi.

 

Bu iki başlılığın çok ciddi tartışmaları da beraberinde getirdiğini kaydeden Parsak, 2014'te cumhurbaşkanının doğrudan doğruya halk tarafından seçilmesiyle birlikte pek çok anayasaya aykırılık tartışmasının yaşandığını hatırlattı. Parsak, "Geldiğimiz noktada, cumhurbaşkanları ile hükümetler arasındaki yetki-sorumluluk ilişkileri çerçevesinde önemli sorunlar, önemli sıkıntılar karşımızda durmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.

 

MHP'nin, kuruluş tarihinden bu yana önemli krizleri ve tıkanıklıkları çözdüğünü dile getiren Parsak, "MHP'nin, tarihinin her döneminde Türk milletinin, devletimizin, memleketimizin ihtiyaçları doğrultusunda, krizleri, sıkıntıları, tıkanıklıkları gideren, çözen bir tutumu vardır, bu yeni de değildir." dedi.

 

Türkiye'nin, 15 Temmuz 2016'da tarihinin en büyük ihanetlerinden biriyle karşılaştığını belirten Parsak, şunları kaydetti:

 

"Gerçekten, 15 Temmuzda bu Gazi Meclis bombalanmaya varıncaya kadar, ihanetin en büyükleri ne yazık ki yaşanmıştır ve 15 Temmuzda meydana gelen bu gelişme çok önemli bir paradigma değişikliğini de beraberinde getirmiştir. Şimdi, zaman zaman söz alan ya da işte, sataşma niyetiyle hem Sayın Genel Başkanımızın, hem benim önceki birtakım beyanlarımızı da ifade etmek suretiyle 'Ne değişti de bugün farklı şeyler söyleniyor?' çerçevesinde birtakım ithamlarda bulunmaktadırlar. Bunları ileri sürenler 15 Temmuzda yaşananları ve 15 Temmuzdan sonra yaşanabilecek muhtemel gelişmeleri anlamayan ya da anlamak istemeyenlerdir."

 

"Teklifte hükümet sistemi netleştirmesi söz konusudur"

 

Anayasa değişikliği teklifinde, anayasanın bütünü üzerinde bir değişikliğin öngörülmediğini aktaran Parsak, "Bu Anayasa değişikliği teklifiyle bir rejim değişikliği değil, sadece ve sadece bir hükümet sistemi değişikliği, aslında daha da doğrusuyla bir hükümet sistemi netleştirmesi söz konusudur." ifadesini kullandı.

 

Anayasa'nın ilk 4 maddesinde de herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığını vurgulayan Parsak, teklife göre muhalefet milletvekillerinin denetim mekanizması çerçevesindeki hakkı ve imkanının da genişletildiğine dikkati çekti.

 

Teklifte yer alan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve veto yetkisi konularına da değinen Parsak, buna ilişkin değişik eleştirilerin olduğunu anımsattı. Parsak, şöyle devam etti:

 

"Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yürütme yetkisine ilişkin olarak söz konusudur. Temel haklar, kişi hakları, siyasi haklarla ilgili Cumhurbaşkanlığı kararnamesi düzenlenemez. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamayacaktır. Kanunlar ile Cumhurbaşkanlığı kararnameleri arasında farklı hükümler varsa kanunlar uygulanacaktır. Aynı konuda bütün bunlara rağmen bir kararname çıkarılmışsa ve Türkiye Büyük Millet Meclisi sonradan aynı konuda bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesine karşılık kanun çıkarırsa söz konusu kararname kendiliğinden yürürlükten kalkacaktır ve bütün bu kısıtlara rağmen bir hukuka aykırılık söz konusu oldu. Bu hukuka aykırılık da Anayasa Mahkemesi tarafından giderilebilecektir yani yargısal denetim yetkisi de o çerçevede söz konusudur."

 

MHP olduğu müddetçe ne özerkliğin, ne de bölgesel yönetimin asla söz konusu olamayacağını belirten Parsak, "Anayasa değişikliği teklifi, buradan gerekli çoğunluğu alıp da milletimize giderse milletimiz ne derse MHP'nin başının gözünün üstündedir." diye konuştu.

 

"Anayasa değişikliklerini milletten kaçırmak değil"

 

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Bu parlamento terör devam ederken, OHAL döneminde de Anayasa yapmaya, Anayasa'da değişiklik yapmaya ve bütün yasal düzenlemeleri yapmaya yetkilidir ve bu konuda ehliyeti tartışmasızdır." dedi.

 

Bozdağ, AK Parti'nin Anayasa değişiklik teklifinin TBMM Genel Kurulundaki görüşmelerinin tümü üzerinde hükümet adına yaptığı konuşmada, bugün Cumhuriyet döneminin en önemli ve en esaslı Anayasa değişikliklerinin görüşmelerine başlandığını söyledi:

 

"Bu anayasa değişikliğiyle siyasi istikrar, güçlü iktidar, güçlü yasama, etkin denetim, hızlı karar alma ve uygulamanın, ülkemizin ve milletimizin güçlü geleceğinin temelleri atılmaktadır. Cumhurbaşkanlığı sistemi, milletimizin ve ülkemizin doğrudan bekasıyla da ilgilidir. Güçlü millet ve güçlü devlet ancak güçlü yasama, güçlü yürütme ve bağımsız ve tarafsız yargıyla kurulabilir, oluşturulabilir."

 

Görüşmelerin milletin gözü önünde yapıldığını, milletten saklanan herhangi bir şey olmadığını dile getiren Bozdağ, "Bizim dediğimiz, Anayasa değişikliklerini milletten kaçırmak değil, milletin önüne götürmektir, milletin hakemliğine götürmektir. Millet kararını versin ve onun kararına hep birlikte saygı duyalım." diye konuştu.

 

Cumhurbaşkanlığı sisteminin onyıllardır tartışıldığını anımsatan Bozdağ, "Bu tartışmalara noktayı koyacak şey, bunu Türkiye'nin ve Türk halkının gündemine taşıyıp onların hakemliğine müracaat etmektir." değerlendirmesinde bulundu.

 

Bozdağ, şunları kaydetti:

 

"Bu Anayasa değişiklik teklifi bir şahıs meselesi değildir, bir şahsın Türkiye'de yürütmenin başına gelmesi hiç değildir. Bu, esasında bir memleket meselesidir, bir Türkiye meselesidir, aziz milletimizin geleceğiyle, devletimizin geleceğiyle yakından alakalıdır.

 

'OHAL döneminde Anayasa değişikliği görüşülemez' yaklaşımı doğru değildir, mantığını da kabul etmek mümkün değildir. Bu Gazi Meclis Kurtuluş Savaşı'nın devam ettiği yıllarda 1921 Anayasası'nı yapmış ve yürürlüğe koymuştur. Bu Gazi Meclis Kurtuluş Savaşı'nın bittiği, Cumhuriyetin ilan edildiği yıllarda, savaşın arkasından pek çok olumsuzlukların olduğu bir dönemde 1924 Anayasası'nı yapmış ve yürürlüğe koymuştur. O gün hiç kimse çıkıp da 'Kurtuluş Savaşı var, şimdi anayasa yapma vakti değildir; anayasayı hele bir kenara koyalım, önce şu savaşı halledelim, sonra ona bakarız.' dememiştir. Türkiye'de bugün de devletin terörle mücadelesi ve başka sorunlarımızı çözme konusunda yürüteceği çalışmaları yapacak ayrı birimleri vardır ve bunlar bunu başarıyla yerine getirmektedir. Eğer biz meseleleri çözmeyi sıraya koyarsak, 'Birini çözmeden öbürüne geçemeyiz.' dersek, o zaman devleti işletemeyiz. Eğer biz bugün 'Anayasa'yı burada görüşemeyiz.' dersek parlamentoda hiçbir şeyi görüşemeyiz çünkü 'Ülkenin gündemi bu kadar yoğunken parlamentonun gündeminde olan konuların hiçbirisini ele almayalım.' demek bu parlamentoya yapılacak en büyük saygısızlıktır. Zira parlamento milletin bütün sorunlarının müzakere edildiği ve çözüme kavuşturulduğu yerdir. Bu nedenle bu parlamento terör devam ederken, OHAL döneminde de anayasa yapmaya, Anayasa'da değişiklik yapmaya ve bütün yasal düzenlemeleri yapmaya etkilidir, yetkilidir ve bu konuda ehliyeti tartışmasızdır."

 

"Bu rejim değil hükümet sistemi değişikliğidir"

 

Bazılarının, Türkiye'de her büyük değişim olduğu zaman buna karşı duran bir yaklaşım ortaya koyduğunu belirten Bozdağ, "Büyük değişimlere 'hayır' diyerek bu değişimleri bugüne kadar önleme imkanınız olmadı. Bundan sonra da olmayacak." dedi.

 

Hükümet sisteminin devletin yasama, yürütme ve yargı organlarının oluşumu, kullanımı ve birbirleriyle ilişkilerini ifade eden teknik bir terim olduğunu ifade eden Bozdağ, "Türkiye'de 1923'te Cumhuriyet, devlet şekli olarak kabul ve ilan edilmiştir. Bugüne kadar da Cumhuriyetin, devlet şekli olarak üzerinde herhangi bir tartışma yoktur. Cumhuriyetimiz, demokratik, laik sosyal bir hukuk devleti olarak da nitelendirilmiştir. Eğer bir rejim değişikliğinden söz edecek olursak o zaman Cumhuriyetin bu niteliklerini değiştiren bir düzenlemenin burada olması lazım. Bunun içinde böyle bir düzenleme kesinlikle söz konusu değildir." diye konuştu ve şunları söyledi:

 

"Bu bir rejim değişikliği değil hükümet sistemi değişikliğidir." diyen Bozdağ, Anayasanın ilk 4 maddesinde, bu teklifin içeresinde ima yollu dahi olsa bir değişiklik olmadığını; doğrudan, dolaylı bir değişiklik bulunmadığını belirtti. Bozdağ, "O zaman bunu rejim değişikliği olarak nitelendiremezsiniz. Bu farklı bir takdim olur. Kavramların bir de evrensel, bilimsel anlamları vardır. Eğer bu anlamları uluslararası ve bilimsel literatüre uygun olarak kullanmazsak, o zaman ayrı bir hatayı yapmış oluruz."

 

"Siyasi sorumluluk getiriliyor"

 

Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemlerin tamamının yargı denetimine kapalı olduğunu, şimdi yargı yolunun açıldığını belirten Bozdağ, bunun da hukuk devletini güçlendireceğini söyledi. Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Cumhurbaşkanının resen imzaladığı emir ve kararlara karşı yargı yolu açılmaktadır. Bu hukuk devletini güçlendirir mi zayıflatır mı? Cumhurbaşkanının bugün siyasi sorumluluğu yoktur. Sadece vatana ihanetten dolayı belli çoğunlukla suçlanma imkanı vardır. Sorumsuz bir Cumhurbaşkanlığı makamı söz konusudur. Şimdi Cumhurbaşkanı için siyasi sorumluluk getiriliyor. Siyasi sorumluluk getirmek, hukuk devletini güçlendirir.

 

Bu düzenlemeyle işlediği iddia edilen bütün suçlarla ilgili Cumhurbaşkanına cezai sorumluluk getiriliyor. Bu, hukuk devletini güçlendirir, zayıflatmaz. Cumhurbaşkanının eylem ve işlemleri de yargı denetimine açılmaktadır? Bu da hukuk devletini güçlendiren önemli bir değişikliktir.

 

Yeni düzenlemede kararnamenin belli şartlar altında çıkarılacağı ifade ediliyor. Meclisin denetimi zorunlu kılınıyor. Belli süre içinde Mecliste görüşülmeyen Cumhurbaşkanı kararnameleri, OHAL dönemi için kendiliğinden yürürlükten kalkıyor. Bu hukuk devletini güçlendirdiği gibi Meclisi de güçlendiren bir düzenlemedir.

 

Bugün Türkiye'de yargıda çift başlılık var. Bir yandan sivillerin yargılandığı mahkemeler öte yandan askerlerin yargılandığı mahkemeler var. Bu teklifle yargı birliğini tesis ediyoruz. Hukuk devletinin gereğini yapıyoruz. Bu, hukuk devletini güçlendirir."

 

Kaynak: Al Jazeera, DHA, AA

- Advertisment -