Yani Dünya Sağlık Örgütü emir veremez, bir danışma organıdır diyebilir miyiz?Evet öyledir. Bununla ilgili, sosyal medyada gördüğüm bazı şeyleri anlatayım: Bir ara sosyal medyada şöyle bir şey dolaştı: Dünya Sağlık Örgütü, ‘ölümleri gizliyorsunuz’ diyerek çok kızmış Türkiye’ye, parmağını sallamış. Dünya Sağlık Örgütü böyle bir şeyi hayatta yapmaz. Genel Direktör de yapmaz, ülkelerle çalışan kişiler de yapmaz. Son derece dikkatli davranırlar, bir hata görseler bile bunu çok diplomatik bir şekilde söylerler. Hiçbir şekilde talimat veremez, böyle bir yetkisi yok Dünya Sağlık Örgütü’nün. O ancak teknik bazı bilgiler verebilir. En fazla şöyle bir şey diyebilir, ‘bize gönderdiğiniz verilerle şunlar birbirini tutmuyor, acaba hesaplamada, bildirimde, kayıtta bir sorun olabilir mi? İsterseniz size teknik yardım gönderelim, bunları gözden geçirelim’. Ama bu da ancak ülke isterse olur. Bunu da çok kibar bir şekilde söylerler, yanlış anlaşılmaktan çok korkarlar. Kimsenin işine müdahale ediyor olmak istemezler.
Aynı şekilde Batı basını da, Çin vaka gizlemiş ve buna rağmen Dünya Sağlık Örgütü onları övmüş diye eleştiriyor. Fransa’da filan, ciddi diye bilinen, anaakım gazetelerin başyazılarında yer aldı böyle şeyler. Dünya Sağlık Örgütü kamuya açık beyanlarda ancak, ‘çok iyi çalışıyorsunuz’ diyebilir, kapı arkasında da ‘şu verileri de bize bir an önce gönderseniz’ falan der. Dünya Sağlık Örgütü’nün ülkelerle ilişkisi budur.
Bir de sanırım ABD’nin merkezinden, oradaki tutucu odaklardan yayılan bir komplo teorisi var. Dünya Sağlık Örgütü İtalya’daki doktorların pandemide ölenlere otopsi yapmalarını yasaklamış, ama onlar buna rağmen gizli gizli yapmışlar ve bulmuşlar ki aslında Korona diye bir şey yok. Bunun nasıl bir uyduruk haber olduğunu artık siz de tahmin edebilirsiniz. Anlattığım yapıdaki Dünya Sağlık Örgütü’nün böyle bir şey yapması mümkün değil. Herhangi bir ülkede herhangi bir şeyin yapılmasını yasaklayamaz. O ülkenin egemeni bellidir, o ülkedir. Dünya Sağlık Örgütü böyle yasaklamalara zorlamalara teşebbüs bile etmez. Hem buna yetkisi yoktur, hem de bütün ipler üye ülkelerin elindedir, kimseyi küstürmek, kızdırmak istemez.
Son olarak da, Trump’ın son sıralarda söylediği, artık komik diyeceğim, bir komikliği anlatayım. Dünya Sağlık Örgütü Çin merkezliymiş, şimdiki Genel Direktörü de zaten Çin seçtirmiş. O seçimi çok yakından izlememiştim. Çinliler desteklemiş olabilir ve Çin’in Afrika’da bir sürü ülkeyle iyi ilişkileri olduğu için etkili de olmuş olabilirler, ama zaten Afrikalılar genellikle bir Afrikalı’ya oy verir. Şimdiki Genel Direktör zaten Afrikalıların desteğini alarak aday olmuştur. O arada tabii bir sürü kulis olur, pazarlıklar olur. Bir sürü ülke birilerini destekler. Ama şunu söyleyeyim, ABD’nin kesinlikle karşı çıkacağı birisini hiç kimse seçtiremez. Hiçbir Birleşmiş Milletler kurumuna seçtiremez. Bu tür seçimlerde genellikle bir denge, anlaşma vb olur. Kaldı ki dediğim gibi, çok başarılı bir Sağlık Bakanı’ydı gerçekten Doktor Tedros. Bir halk sağlıkçı olarak ve Etyopya’da yapılanları yerinde gördüğüm için öyle düşünüyorum. İnanılmaz işler başarmış çok başarılı bir bakandı. Ve o dönem onu en çok övenlerin arasında Amerikalılar vardı. Dolayısıyla adamı Çinci gibi göstermek komik. O da buna çok içerlemiş herhalde, aslında çok diplomatik, yumuşak sesle ve nazik konuşan bir adamdır. Gazeteciler ‘siz Çin merkezliymişsiniz’ deyince şöyle yanıt verdi: ‘Ben Çin merkezli değilim. Herhangi bir ülke merkezli olmak çok yanlış bir şey. Ama illa bir merkezli olduğum söylenecekse ABD merkezli olduğum söylenebilir’. Herhalde çok kızdığı için böyle diyor. Doğru, esas olarak ABD’ye bağımlı, paranın çoğu oradan geldiği için.
Bunlar Batı basınında kaynatılan ve belli kesimlerin kendi kabahatlerini örtmek için günah keçisi arama faaliyetleri esas olarak. Dünya Sağlık Örgütü’nün yapısı belli olduğu için şu ya da bu merkezli denemez. Eleştirilecek yanı yok mu? Çok var. Bunlar hantal örgütlerdir, içinde bir sürü politik pazarlık olur, çıkar çatışmaları olur, işler yavaş gider, etkin çalışmazlar, falan. Daha iyi olmasını umut edeceğin bir sürü şey vardır. Ama yapılarından dolayı, denge unsuru olmak zorunda oldukları için, çok insana hesap vermek zorunda oldukları için zaten çok atak ve hızlı olmaları beklenemez. Birleşmiş Milletler’in bütün kurumlarından beklenen esas olarak birleştirici olmalarıdır, atak ve etkin olmaları değil. Onu yapamazlar, doğaları gereği.
Birçok kişi Dünya Sağlık Örgütü’nün pandemiyi çok geç ilan ettiğini söylüyor. İlk vakanın tesbit edilmesinin üstünden üç ay gibi bir süre geçmişti. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bir şeyi geriye bakıp söylemek kolay, ama o anı yaşarken bu kararları vermek kolay değil. Mesela, niye Çinliler daha önce bildirmediler? Çünkü hekimler günlük hayatlarında her hastaya, a bu yeni bir etken mi daha önce kimsenin görmediği bir hastalık mı diye bakmaz. Bilinen hastalıklara benzetmeye, öyle tedavi etmeye çalışır. Ancak sayılar artınca dikkatleri çekebilir, ilişkiler ortaya çıkabilir. Mesela geçenlerde Fransa’dan bir yayın yapıldı, hastanede yatan bütün hastaların serumlarını saklıyorlarmış ve 2019 Aralık ayının başında, yani Çin’den ilk şüpheli vakalar bildirilmeden önce, yoğun bakımda yatıp ölen bir zatürre vakasının serumunda coronavirüs buldular. Ama o zaman bunun bildikleri hastalıklara uymadığını fark edememişler. Üstelik adamın çocuğu da hastaymış, benzer bir zatürre geçiriyormuş. Yani, günlük hayatımızı yaşarken her an etrafımıza bakıp, ‘aa, burada yeni bir etmen mi var? Acaba pandemi mi olacak’ demeyiz ki. Son 20 yılda belki en az 20 tane değişik etkenle çeşitli salgınlar oldu. Bunlardan bir tek halk arasında domuz gribi denen H1N1 için pandemi ilan edildi. O zaman da Dünya Sağlık Örgütü ‘niye pandemi ilan ettin’ diye çok eleştirildi. Çünkü ölüm oranı çok yüksek değildi. O zaman da niye bu kadar çabuk pandemi ilan ettiniz, herkesi paniğe sevkettiniz diye eleştirildiler. Fransa hükümeti, sizin yüzünüzden aşıya bir sürü para yatırdık diye protesto etti. Türkiye de bir sürü para verip aşıyı stokladı, sonra o stoklar elde kaldı.
Şimdi, bir grup şüpheli vaka bildiriliyor Çin’den, Ocak başında 40 kişi kadar. Yavaş yavaş artıyor. Önce insandan insana geçip geçmediğini anlamak için bir 20 gün geçiyor. Sonunda insandan insana bulaştığının kanıtı bulunuyor. Ne yapıyor? Uzman kurullarını toplantıya çağırıyor. O kurullarda da gerçekten dünyanın en iyi salgın bilimcileri, en iyi mikrobiyologları, en iyi enfeksiyoncuları var. Onlar eldeki verilere bakıyorlar ve diyorlar ki, biz bu verilerle şu anda bunun uluslararası bir tehdit olacağına ilişkin bir kanıta rastlamadık; bir süre geçsin, tekrar değerlendirelim. 10 gün sonra bir daha toplandıklarında, uluslararası halk sağlığı acil durumu diyorlar.
30 Ocak’ta Dünya Sağlık Örgütü bunu dedi. ABD’de 21 Ocak’ta ilk vaka tesbit edilmişti, hiç harekete geçmediler. 30 Mart’a kadar önemli hiç bir tedbir almadılar. İtalya’da sağlık sisteminin çöktüğünü gördüler, yine harekete geçmediler. Ya da İngiltere. Vaka sayısı Şubat sonundan itibaren hızla artıyordu, ama bizimle aynı dönemde başladı tedbir almaya. Hatta okulları bizden sonra kapattılar. Bu kararlarda bu kadar geciken politikacılara ne demeli?
Bugün durduğumuz yerden geriye bakıp eleştirmek, suçlu aramak çok kolay. Ama o sırada insanlar, nereye evrileceği belli olmayan, önünde bir sürü olasılık bulunan bir şeye bakıyorlar ve bir karar vermeye çalışıyorlar. Ben Dünya Sağlık Örgütü’nün pandemi ilanında geç kaldığını düşünmüyorum. Kötü olan, bu virüsün bulaşma hızının çok yüksek olması ve uzun süre belirtisiz seyretmesi. Şimdiye kadarki salgınlardaki etkenlerin arasında daha ölümcül olanlar vardı, Ebola, SARS vb. Ama onlar bu kadar hızlı bulaşmıyorlardı ve belirtiler çıktıktan sonra bulaştırmaya başlıyorlardı. O zaman da zaten hasta hastaneye gitmiş ve tecrit edilmiş oluyordu. Koronanın belirtisiz bulaşmak gibi sinsi bir özelliği var ve bulaşıcılığı da çok yüksek, bu yüzden pandemi haline geldi.
Dr. Nuriye Ortaylı
Ankara Fen Lisesi ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu. Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olduktan sonra New York’ta Population Council’da klinik çalışmalar ve ilaç geliştirme alanında doktora sonrası çalışmalar yaptı. Ülke içinde ve dışında üreme sağlığı konusunda danışmanlık, araştırma ve eğitim süreçlerinde çalıştı, yöneticilik yaptı. Johns Hopkins Üniversitesi’nde Halk Sağlığı Master derecesi almasının ardından eski Sovyet cumhuriyetlerinde sağlık programlarının değerlendirilmesi ve geliştirilmesi programlarında çalıştı, Dünya Sağlık Merkezi’nin Cenevre’deki Genel Merkezi’nde üreme sağlığı konusunda küresel standart ve rehberlerin hazırlanıp ülkelere uyarlanmasında ve çok merkezli klinik çalışmaların yürütülmesinde rol aldı. 2008-2015 yılları arasında Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Genel Merkezi’nde kıdemli danışman olarak görev yaptı ve kurumu çeşitli uluslararası platformlarda temsil etti. New York Üniversitesi’nden Kamu Yönetimi alanında Master derecesi aldı. Orta Asya, Afrika ve Ortadoğu’daki çeşitli ülkelere sağlık hizmetlerinin değerlendirilmesi ve geliştirilmesi alanında ulusal strateji, plan ve bütçe hazırlanması konularında danışmanlık veriyor.