Hürriyet gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, uzun bir aradan sonra ilk kez yüz yüze yapılan AK Parti MYK toplantısında Gelecek ve DEVA partileriyle ilgili olarak şöyle konuştuğunu yazdı: “Ölü doğdular. Onlarla meşgul olmayın. Onları Ademe (yokluğa) mahkûm edin. Zaten CHP’ye yakın olmak onlar açısından en büyük ayıptır.”
Selvi, “Erdoğan’ın AK Parti’den ayrılan Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun kurduğu partiler hakkında ilk kez değerlendirme yaptığını” yazıyor ama bunun doğru olmadığını herkes biliyor. Hatta bu açıklamayı daha önceki Babacan açıklamasından duyulan pişmanlığı izale etmek için yapmış olması da kuvvetle muhtemel.
Herkesin bildiğini Selvi gibi bir Ankara gazetecisinin bilmemesi elbette düşünülemez. Acaba, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki “Şimdi bizim görev verdiğimiz biri çıkmış (…) öyle YouTube adımlarıyla olmaz” çıkışının zihinlerden silinmesi ve onun yerini “ademe (yokluğa) mahkûm etmek” çıkışının alması isteniyor da, Selvi buna mütevazı bir katkıda mı bulunmaktadır?
“Ademe (yokluğa) mahkûm etmek” yeni, akılda kalabilecek, güçlü bir ifade. Böyle güçlü bir ifadeyi bulabilmek için danışmanlar epey bir mesai yapmış olmalılar.
Sonunda murat edileni karşılayacak bir ifadeye ulaşılmış ulaşılmasına da, sürdürülebilir mi? Zor görünüyor.
Bir defa Erdoğan’ın bir prompter dışı konuşma ânında kendini tutamaması her zaman ihtimal dahilinde.
İkinci olarak, “Ademe mahkûm edilenler” bazı “dişli” iddialar öne sürdüklerinde ne olacak? Mesela AK Parti’nin önemli ismi Şaban Dişli’nin tümgeneral olan kardeşi Mehmet Dişli’nin 2015 Şûrası’nda MİT raporuna rağmen ihraç edilmemesi gibi bir iddia ile karşılaşıldığında ne olacak?
Aslında bu “dişli” iddiaya bugüne kadar cevap verilmemiş olması çok şey söylüyor. Akla gelenlerden biri de, bu güçlü ifadenin, zor mevzularda cevap vermekten kaçınmanın bir aracı olarak tedavüle sokulmuş olması…
“Bırakın konuşsunlar, biz zaten onları ademe mahkûm ettik…” Böyle mi denecek?
Denebilir, fakat sürdürülebilir mi?