19 aylık bir kız çocuk annesi olan Şeyma Sevim Saleh’in öğrenme sevgisi ve azmi ile yoğrulan hayat hikâyesini kendisinden dinledik.
2007 – 2011 yılları arasında Avrupa İslam Üniversitesi’nde İslami İlimler lisans derecesi, 2011-2013 ise Anadolu Üniversitesi İlahiyat ön lisans derecesi sahibi olan Şeyma, 1985 doğumlu. Lise yılarına kadar sıradan, hatta oldukça tembel bir öğrenci olduğunu anlatan Şeyma’nın o yıllardan Fakülte birincisi olarak Boğaziçi’nden mezun olmasına uzanan öyküsü şöyle başlıyor: "Lise dönemine kadar herkes gibi sıradan bir öğrenim hayatım oldu. Mahalle mektebine gittim ve her öğrenci gibi Anadolu Lisesi sınavlarına girdim. Sınavdan iyi bir puan aldım ve o dönemde hem akademik anlamda profili çok iyi olduğu için hem de inancıma uygun yaşamak istediğim için Kartal İmam Hatip Anadolu Lisesi’ni tercih ettim. Ancak o yıllarda ülke politikaları bizi zorlamaya başlamıştı. Puan sistemi sıkıntısı vardı ve meslek liselerine yönelik puan kısıtlamaları başlamıştı. Hatta bir dönem boyunca başörtülü olduğumuz için okula almadılar bizleri. O dönem bazı hocalarımızın tavırlarından dolayı karnemde dört tane sıfırım vardı. O karneyi hep saklarım.
Mezun olduktan sonra ilk sene üniversite sınavına girmek istemedim çünkü o dönem bizim için tek seçenek ilahiyat okumaktı. Tıp Fakültesi’ni kazanabilecek durumda olsanız bile İlahiyat’tan başka seçeneğiniz olmuyordu. Ben de yüksek puan almama rağmen, hatta o yıl Boğaziçi’ni kazanabiliyordum, maalesef olmadı. Ben de bunun üzerine yurtdışına, Bosna’ya gitmeye ve orada okumaya karar verdim’’.
Bosna’da kurulan International University of Sarajevo’nun ilk öğrencilerinden biri olan Şeyma bir yıl kadar Bosna’da yaşıyor ancak o yıllarda görme engeli de ilerlemeye başlıyor.
"Ben sonradan görme engelliyim. Halk dilinde bilinen ismiyle hastalığım tavukkarası olarak adlandırılıyor. Problemin teşhisi ve verilen ilaçların yanlış olması nedeniyle hastalığım ilerleyince Bosna’da kalamayacak duruma gelmiştim, mecburen tedavim için dönmek zorunda kaldım. Türkiye’ye döndükten sonra bir arkadaşım vasıtasıyla Hollanda’da kurulmuş olan ve İstanbul’da şubesi bulunan Avrupa İslam Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’ne başladım. Kaydolurken bir ay sonra bırakacağımı düşünüyordum ama başlayınca okulu çok sevdim. Hocalarımız çok yetkin kişilerdi. Öğrenmeyi özellikle böyle hocalardan ders alınca çok seviyorum. Yurtdışı deneyimi olan, doktora sahibi hocalarımız oldu. O yıllarda bir sene Suriye’de bir sene de Ürdün’de yaz dönemlerinde Arapça öğrendim. Eşim de Mısırlı olduğu için Arapçayı oldukça iyi seviyede öğrendim ve günlük hayatımda rahatça kullanabiliyorum’’.
Avrupa İslam Üniversitesi’nden mezun olan ancak okulun Türkiye’de denkliği olmadığı için yeniden sınavlara hazırlanmaya karar veren Şeyma, puan sistemindeki sorunların da çözülmesiyle 2012’de Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık programını kazanır. Ayrıca bu sırada Açık Öğretim Ön Lisans programını da bitirerek Boğaziçi’ne başlar.
Şeyma, "Neden Boğaziçi?’’ sorusunu şöyle yanıtlıyor: "Çocuklarla iletişimi çok seviyorum, bu yüzden ilk tercihimi PDR yönünde ve Boğaziçi Üniversitesi’nden yana kullandım. Ama daha da önemlisi, ben sonradan engelli olarak ve görme engelli bir birey olarak yaşamayı bilmiyordum. Boğaziçi’nde bunu öğrendim. Burada görme engelli bireylerin nasıl özgürleştiklerini biliyordum ve bunun için Boğaziçi’ni tercih ettim. Bu 4 yılsonunda engellilik konusunda farkındalığım o kadar gelişti ve ilerledi ki… Bunu en büyük başarı olarak kabul ediyorum. Boğaziçi’nden başka bir yerde bu deneyimi kolay kolay elde edemezdim. Ayrıca bölümümün biz öğrencilere ince eleyip sık dokuyan meslek ahlakını aşılaması benim için çok önemli bir kazanım oldu’’.
Görme engelli bir birey olması kadar aynı zamanda henüz 19 aylık bir kız çocuk annesi olup da fakülte birinciliğine nasıl ulaştığını ise şöyle anlatıyor Şeyma: "İlk sene özellikle çok çalışmıştım, amacım Erasmus’a gitmekti. Bu yüzden ortalamalarımı yüksek tutmaya çalıştım. Bölümümü çok sevdiğim için çalışmak bana zevk veriyor. Benim için öğrencilik aslında zor geçti zira üçüncü dönemimde evlendim. Ardından çocuğum doğdu. Oysa normalde üç senede bitirmeyi planlamıştım okulu. Ancak çocuğumun olması hayatımı tamamen değiştirdi. Bu arada bebeğim iki aylıkken Erasmus’u kazandım ama çocuğumla gitmem imkânsızdı. İlk kez anne olmuştum. Tüm üniversite hayatım boyunca eşim, ailem, arkadaşlarım arkamda tam bir ordu gibi durdular. Onların çok desteğini aldım’’
Ve gelecek hedeflerinden bahsediyor: "Akademiyi bırakmak istemiyorum ama çocuklarla çalışmaya devam etmek de istiyorum. Yaptığımız stajlarda çocukların hayatına dokunabildiğimi gördüm ve bu, manevi haz olarak benim için çok önemli. Bölümümde yüksek lisansa kabul aldım ve yüksek lisans mülakatımda da hocalarıma da söylediğim gibi; ‘’Ben hoca olmak istiyorum’’.