Ana SayfaHaberlerGündemHayır kriz iyi yönetilemedi

Hayır kriz iyi yönetilemedi

 

Açık söylemeliyim; son 8-10 güne kadar ben de Türkiye’nin (Diyanetin ve Futbol Federasyonu’nun örneklerinde olduğu gibi) bazı sorumsuz ve oportünist tutumlara rağmen Corona riskini olabildiğince iyi yönettiğini düşünenler arasındaydım. Zaten uzun zamandır, böyle tartışmalı meselelerle karşılaştığımda zihnimin içinde bir filtre işletmeye çalışıyorum; acaba siyasal önyargılarla mı düşünüyorum, ideolojik tortular, sempati/antipati duyguları araya ne derece karışıyor…Bu soruların cevabını aramaya çalışıyorum kendimde. 

 

Dolayısıyla, iyi ve kötü yapılan işleri olabildiğince nesnel değerlendirdiğimi düşünerek iyi performans gösterdiğimiz sonucuna varmıştım.

 

Ama iş öyle değilmiş…

 

Her geçen gün, Türkiye’nin krizi hiç de iyi yönetmediğini ortaya çıkartan veriler akmaya başladı. Hastalık hakkındaki bilgilerimiz arttıkça, bütün tedbirlerin geç ve eksik alındığı kanaati güçlendi.

 

Türkiye semptom göstermeyen hiç kimseye test uygulamama tercihinde bulundu. Sınırlara termal kamera yerleştirildi ve ancak yüksek ateşli enfekte vakaları tespit etmeye razı olundu. Bu tek başına büyük bir yönetim zaafı mıdır? Anlaşılıyor ki; evet ciddi bir zaafmış. Sınırları ve uçuşları hemen kapatmamak veya bir süre devamına izin verilse bile gelen her yolcuya test yapmadan termal kamerayla yetinip içeri almak 15-20 gün sonra hadisenin patlamasını eli kolu bağlı beklemek demekmiş. Sınırları ve uçuşları kapatmayı ertelemenin her bir gününün değil, her bir saatinin, dakikasının ağır maliyeti bizi bekliyormuş. Ama daha vahim olan şu: Madem kapatmadın, test yapmadın, termal kamerayla yetindin; neden toplumu “enfekte insan sayısını bu yöntemle tespit edemiyoruz, girenlerin durumunu bilemiyoruz” diye uyarmak yerine hastalık henüz bize gelmedi” diye yanıltıcı bilgi verdin? Semptom göstermeyen enfekte vakalar olacağını mı bilmiyordun; yoksa semptom göstermeyenlerin virüsü bulaştıracağından mı haberdar değildin?

 

Evet bu tutum, sürecin yönetiminde yapılan en vahim ilk yanlıştır ve biz toplum olarak bu yanlışı fark edebilecek bilgiye sahip değildik. Yaygın testin ve çıkacak sonuçlara göre bölgesel karantinaların önemini bilmiyorduk. Termal kameraların bizi koruduğunu sanıyorduk. Aramızda çok sayıda belirti göstermeden enfekte olmuş insan dolaşırken hastalığın ülkemize gelmemiş olduğunu zannediyorduk.

 

Şimdi fark ediyoruz ki, sınırlar, uçuşlar ve hatta okullar iş işten geçtikten sonra kapatıldı. Umrecilerin dönüşlerinin organizasyonu, camilerin cemaate kapatılması, spor karşılaşmalarının iptali… Bunlar hep ayak sürçerek, hep çok gecikerek yapıldı. Çabuk davranmanın virüsle savaşta en önemli silah olduğunu bilmeyen bizler “işleri sağlam tutuyor yönetim” diye düşünüyorduk.

 

Şimdi hala hastalığın hangi şehirlerde, hangi mahallelerde gözüktüğü açıklanmıyor. Dün bir arkadaşım, Bodrum’da sorun yok gel buluşalım diyordu bana! İstanbul Bebek’te insanlar omuz omuza dolaşıp oturuyorlar kafelerde. Belli ki buralarda bir sorun yok diye düşünüyorlar. Hastalık hakkında bu kadar bilgi oluşmuşken yanlış yapıyorlar, tamam. Ama yönetimin işi “söz dinlemeyen” topluma kızmak mıdır? Ben yanlış yapan insanı görünce sorumsuz bulabilirim yaptığını, hatta öfkelenebilirim; karar vericilerin, hepimizin sorumluluğunu üstlenenlerin topluma kızmak gibi bir seçeneği olabilir mi? Doğru kararı alacak ve uygulanmasını sağlayacak olan onlardır. ABD Kaliforniya’yı kapattı biz daha 65 yaşa yeni geldik. Diyanet, artık hastalık gelmiş, iki vaka tespit edilmişken bile “yüksek risk grubu Cuma namazını evinde kılabilir” i lütfetti. Böylelikle 60 yaş altına “senin için caiz değildir” mesajını göndermeyi de göze alabildi oportünizmi yüzünden…Daha bu hafta kapatılabildi camiler toplu namaza… Trajikomik…

 

Yaygın test yok, Karantina yok, hastalığın seyir hızı İtalya’yı geçti ve “Türkiye krizi iyi yönetiyor” öyle mi? Şimdi bir de ekranlarda “Bu milli mücadeledir, durmadan eleştiri yapıp kaos yaratmayın” diye çemkiren bildik “iç düşmancı” berbat tipler baş gösterdi. Türkiye’de bunlar asla tükenmez biliyoruz. Ama aslında bu kriz politikası fiilen “yumuşatılmış İngiliz usulü”nden başka bir şey değil. İngiltere’nin ise, olası gelişme modellemeleri üzerine çalıştıktan sonra gelebilecek felaketi görüp derhal politika değiştirdiğini biliyoruz.

 

Bu gecikmenin bedelini ödedikçe anlayacağız başımıza ne geldiğini.

 

Herkes kendi önlemini çok ciddiye alsın. Sağlık sektöründe çalışan insanlara Allah kolaylık versin, karşılığını ödeyemeyeceğimiz bir emek harcıyorlar bu toplum için.

 

Bugünler de geçecektir. Enseyi karatmayalım.

 

Ama kimse de bu işi iyi yönettik filan demesin…  

  

- Advertisment -