Ali Babacan’ın Karar’daki röportajında verdiği kuruluş tarihi iki ay sarkarak da olsa Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) kuruldu. Partinin 90 kurucusu bugün Ankara’da toplanacak ve partinin programı ve tüzüğü açıklanacak.
DEVA Partisi’nin kurucular kurulu ile ilgili genelde yorumlar listenin beklentileri karşılayamadığı yönünde.
Bunda Babacan’ın uzun süren çalışmaları sırasında ortaya atılan çok sayıda ismin, böyle bir partiye yakıştırılan isimlerin beklentileri çok yükselmesinin etkisi var.
Ama haksızlık etmemek gerek; Türkiye’nin bu şartlarında AK Parti’den kopmuş isimlerin öncülüğündeki yeni bir muhalefet partisine kurucu olmak başlı başına risk almak demek.
Gelebilecek maddi ve manevi basıncı ve muhtemel kayıpları karşılayabileceklerin cesaret edebileceği bir risk bu.
Babacan, parti kuruluş çalışmaları için 25 farklı başlıkta çalışma grupları kurduklarını, 400’ün üstünde uzman ismin bu gruplara katkı verdiğini açıklamıştı. Bu partinin kurucular dışında daha geniş bir katkı yapanlar ve yapabilecekler kadrosu olduğunu gösteriyor. Yani 90 kişilik kurucu listesinde gözetilmesi gereken çeşitli demografik dengeler, kadın, genç kotaları nedeniyle listeye girmemiş ya da girememiş ama ileride parti çalışmalarında aktif olarak görebileceğimiz isimler olabilir.
DEVA Partisi için önemli bir kriter de yeni bir parti olarak ortaya çıkmak, eski AK Partililerin partisi olarak görünmemekti başından beri. Bunun da listeye yansıdığı söylenebilir.
Tabii böyle bir listenin zayıf ya da güçlü olduğuna tanınan, bilinen, referans isimlere bakarak karar veriliyor.
Daha az duyulmuş ya da bilinmeyen isimler kadronun zayıflığına yoruluyor.
Halbuki 2002’de AK Parti kurulurken Ali Babacan da çok dar bir çevrede tanınan 35 yaşında ODTÜ mezunu Ankaralı bir işadamıydı.
Bugün DEVA Partisi’nin en önde gelen isimleri olan eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, o günlerde AK Parti’nin Hatay Kurucu İl Başkanı, eski Sanayi Bakanı Nihat Ergün de İzmit kurucu İl başkanıydı ve partinin kurucular listesinde bile yer almamışlardı.
Sinema oyuncusu Tamer Yiğit ve “Bin ban bon” şarkısıyla 70’lerde meşhur olmuş pop şarkıcısı Yasemin Kumral’ın AK Parti kurucusu olduğunu ise bugün çok az kişi hatırlıyordur.
Aslında partinin 90 kişilik kurucu listesi biraz daha yakından bakınca hem DEVA Partisi’nin siyaseten nerede duracağı, nereye hitap edeceği, hangi ihtiyaca karşılık geldiği hem de Türkiye’nin değişen sosyal profili hakkında çok şey söylüyor.
Kurucuların bir kısmının hikayesi ise partinin kuruluş motivasyonunu oluşturan adalet, ehliyet, liyakat sorunlarının bizzat sonucu.
Örneğin listedeki en ilginç ve en beklenmedik isim olan emekli Korgeneral Mehmet Şanver.
Hava Kuvvetleri’nin iki numaralı koltuğu olan Eskişehir Muharip Hava Kuvveti Komutanlığı’na kadar yükselmiş, eğer darbe olmasaydı Hava Kuvvetleri Komutanı olmasına kesin gözüyle bakılan bir isimdi.
Darbe akşamı Moda Deniz Kulübü’nde kızını evlendiriyordu. Üst düzey komutanların katıldığı düğünü darbeci özel kuvvetler askeri basmış ve Şanver dahil olmak komutanlar gözaltına alınıp, Akıncı Üssü’ne götürülmüştü. Ama iddianamelerden öğrendiğimize göre o baskına kadar Şanver, düğünü bir acil durum merkezine çevirmiş darbeye karşı ilk emirler onun tarafından Eskişehir’e verilmişti. Bu sayede kontrolü ele geçirilen Eskişehir’deki Hava Harekat Merkezi, darbenin bastırılmasında etkin bir rol oynadı. Dalaman’dan kalkan Cumhurbaşkanı’nın uçağını darbecilerin F-16’ları, Eskişehir’deki kıdemli bir kontrolörün uçağın izini askeri radar görüntülerinden sildirmesi sayesinde göremedi.
Ama darbecilerin gözaltına aldığı Şanver, darbe bastırıldıktan sonraki kaotik günlerde iki kere de polis tarafından gözaltına alınıp, bırakıldı. Beklenen terfi yapılmayıp atandığı Harp Akademileri Komutanlığı’dan da “Bazen insanlar, bazı makamları terk etmesini de bilmeli. Bunun bir örneği olsun istedim” diyerek istifa etmişti. Sonra bir kitap yazdı, FETÖ’nün ordudaki örgütlenmesi, Rus uçağının düşürülmesi, Uludere katliamı hakkında oldukça açık eleştiriler yaptı.
Parti kurucularından eski Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı, AK Parti iktidarında 12 yıl kendi arabasıyla işe gelip, hafta sonları dahi çalışarak başarılı bir Hazine Müsteşarlığı yaptıktan sonra, 2014 yılında isimsiz troll hesaplar ve şimdi pelikan olarak bilinen yapının ilk nüvesi olan bazı sahipsiz internet siteleri hakkında karalama kampanyaları yapmıştı. Bir süre sonra da Çanakçı Hazine Müsteşarlığı'ndan IMF icra kurulu üyeliğine atanmıştı.
Partinin kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na veren eski AK Parti milletvekili İdris Şahin ise MİT tırlarını durdurulmasından sonra MİT kanununda yapılan değişikliklerle ilgili düzenlemeyi Meclis’e getiren milletvekili iken, darbenin ardından bir anda kendini bir FETÖ davasında sanık olarak bulmuş, tutuksuz yargılandığı davada beraat etmişti.
Kuruculardan Ahmet Edip Uğur, AK Parti’nin de kurucularından biriydi. Varlıklı bir işadamı olarak partinin kasası olarak biliniyordu, uzun yıllar genel başkan yardımcılığı, parti yöneticiliği, üç dönem milletvekilliği yaptıktan sonra seçildiği Balıkesir Belediye Başkanlığı’ndan yine sebebi belirsiz biçimde istifa ettirilmiş, istifa kararını açıklarken ailesinin tehdit edildiğini ağlayarak açıklamıştı.
İsmi daha az bilinen kuruculardan bankacı Ömer Rıfat Gencal’ın de daha yakın dönemlerde yaşanmış benzer bir Türkiye hikayesi var. Geçen yılın ekim ayına kadar özel bir bankanın genel müdür yardımcılığını yapan Gencal, yıllık raporlarını yazmak için bakanlar, bürokratlar, siyasetçiler ve finans çevreleriyle görüşen IMF heyetiyle yaptığı görüşmede ekonominin durumuyla ilgili anlattıkları Ankara’nın hoşuna gitmeyince, baskıyla görevinden ayrılmak zorunda kalmıştı.
Gencal, aynı zamanda Türkiye’nin sayılı Ironman’lerinden biri. Yani triatlonda 3.8 km yüzme, 180 km bisiklet ve 42.2 km koşuyu 16 saat altında yapabilen bir demir adam.
Diğer kuruculardan öğretim üyesi Bahar Ekşi de yine milli triatloncu.
Essum Saatçi Aslan, Urfa’da kolej ve otel sahibi olan genç bir kadın girişimci. En son yerel seçimlerde Urfa’da AK Parti’nin çok güçlü olduğu bir ilçesinde Saadet Partisi’nden aday olmuş ve yüzde 40’a yakın oy almayı başarmıştı.
Mehmet Avcı ve Evrim Rızvanoğlu da yurtdışında eğitim almış Vanlı genç girişimciler. Van Platformu’nun da yöneticileri.
Elif Esen, muhafazakar kesimden genç bir kadın girişimci, çocuk eğitimi üzerine çalışan bir sivil toplumcu.
Ali Rıza Babaoğlan, Linkedin Türkiye’nin yöneticiliğini yapmış bilişim alanında girişimleri olan bir genç işadamı.
Helün Fırat, her ne kadar rahmetli Dengir Mir Mehmet Fırat’ın kızı olarak haberlere konu olsa da aynı zamanda Ankara kültür sanat hayatının merkezi durumundaki Cer Modern’in kurucusu.
Prof. Ahmet Burçin Yereli, Hacettepe İİBF’de dekanlık yapmış önemli bir vergi uzmanı. Google’da adını taradığınızda karşınıza Gezi olayları sırasındaki mezuniyet töreninde öğrencileri dekan olarak Gezi’deki mücadelelerinden dolayı tebrik eden bir konuşması çıkıyor.
Prof. Mustafa Ergen bilişim alanında pek çok şirkete danışmanlık veren önemli bir uzman.
Doç. Dr. Cennet Uslu, son dönemin en parlak siyaset bilimcilerinden biri. Liberal Düşünce Topluluğu çevresinden bir isim.
Prof. İbrahim Gezer, köklü bir İslami hareket olan Malatyalılar grubu kökenli, Malatya’nın entelektüel merkezi, BİLSAM’ın yöneticisi.
Dr. Yasemin Bilgel Duke Üniversitesi’nde lisans, Yale Üniversitesi’nde yüksek lisans ve Chicago Üniversitesi’nde doktora yapmış parlak bir genç uluslararası ilişkiler hocası.
Doç. Kerem Yavaşça, İletişim Yayınları’ndan çıkan ve epey popüler olan 1950’li, 60’lı yıllar kitaplarının yazarı bir siyasi tarihçi.
Sanem Oktar, Türkiye Kadın Girişimciler Derneği’nin (KAGİDER) uzun süre başkanlığını yapmıştı.
Ali Ufuk Yaşar, Türkiye’nin en büyük sendikalarından Petrol-İş Sendikası’nın başkanıydı.
Cem Avşar, Cem Vakfı’nın genel başkanlık yardımcısı.
Gülçin Avşar, Kürt dilbilimci Feqi Hüseyin Sağnıç’ın torunu, bir avukat. Taş Atan Çocuklar, Slikozis Hastası İşçiler için düzenlediği kampanyalarla biliniyor.
Meltem Gürler, 25 yıllık bir reklamcı, reklam şirketi sahibi ama aynı zamanda Yeni Anayasa Platformu ve Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği’nde yöneticilik yapmış bir isim.
Kurucular listesinde 4 eski bakan ve 14 eski milletvekili bulunuyor. Siyasetin son dönemdeki en dikkat çekici ismi Mustafa Yeneroğlu partiyi Meclis’te temsil edecek.
Erdoğan’ın memleketi Rize’de AK Parti’nin kurucu il başkanlığını yapmış ve uzun süre Rize milletvekili olmuş Hasan Karal ve yine kalelerden Konya’da AK Parti’nin kurucularından işadamı Mahmut Sami Topbaş’ın DEVA Partisi’ni seçmesi ilginç işaretler.
Kurucular heyetindeki dikkat çekici isimlerden Abdurrahman Bilgiç, Tokyo ve Londra Büyükelçiliği dışında, demokratik açılım, çözüm süreci döneminde MİT’in müsteşar yardımcısıydı.
Türkeş’in vefatının ardından 1997’de MHP’nin kongresinde Devlet Bahçeli’yi en zorlayan genel başkan adaylarından Ramiz Ongun ve BBP’nin Muhsin Yazıcıoğlu hayattayken genel sekreterliğini yapmış Musa Malik Yıldırım’la, çözüm süreçlerinde önde gelen aktörlerden biri olmuş Mehmet Emin Ekmen’i, 2007’deki Anayasa taslağını hazırlayan isimlerden, Diyarbakırlı ve bölgeyi çok iyi bilen Prof. Fazıl Hüsnü Erdem’i, Korgeneral Mehmet Şanver’le, Türkiye’de liberal düşüncenin en önde gelen entelektüellerinden Gülay Göktürk’ü aynı çatı altında bir araya getirebilmiş bir partiyle karşı karşıyayız.
Partinin adı duyulduğunda herkesin ilk aklına gelen slogan olan “her derde deva” bir siyasi parti için epey iddialı olsa da ve bir siyasi partinin her derde deva olması mümkün olmasa da DEVA Partisi’nin en azından kurulurken ülkenin en temel dertlerinden biri olan kutuplaşma derdine deva olmaya başladığı söylenebilir.
Bu farklı fikirlerden, menşelerden gelen insanları bir araya getiren programı bugün okuyabileceğiz.
Ama kurucular listesindeki bu çeşitlilik ve renklilik, DEVA Partisi’nin siyaseten temsil edilmediğini düşünen şehirli eğitimli muhafazakar veya laik orta sınıflara hitap eden merkez bir parti olma iddiasını gösteriyor.
Orta sınıfların ortaklaşan talepleri DEVA Partisi’ni kitlesel bir merkez parti yapmaya yeter mi? Ekonomide herkesi birleştiren hayati sorunlar, Babacan’ın ekonomideki başarı hikayesiyle bu partiye farklı kesimlerden seçmenlerin önyargısız ilgi göstermesini sağlar mı, zaman gösterecek.
Tabii ki bu çeşitliliğin vitrinden ibaret kalmayıp, partinin güdeceği siyasetlerde de bir karşılığı olup olmayacağını, kurucu kadrodaki isimlerin ne kadarının partide aktif görevler üstleneceğini de…
Biraz aceleye gelmiş gibi duran partinin logosu, Babacan’ın toplumla kuracağı iletişimin profesyonelce yönetilip yönetilemeyeceği konusunda soru işaretlerine neden olsa da Gelecek Partisi’nin ardından DEVA Partisi’nin de kurulmasının, nefes boruları tıkanmış demokrasiye temiz hava aldıracağı, yüksek sesle konuşan, itiraz eden insan sayısını artmasının toplumu da cesaretlendireceği kesin…