Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Bakanlar Kurulu toplantısı devam ederken gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları cevapladı.
Konuşmasına, Tunceli'de güvenlik güçleri ile teröristler arasında çıkan çatışma sonucu şehit olan Yakup Özel ve Burhan Acar'a Allah'tan rahmet, ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ve tüm millete başsağlığı dileyerek başlayan Kurtulmuş, "Aynı olayda üç terörist de öldürülmüştür. Bu mücadele, şehitlerimize rağmen kararlılıkla devam edecek ve Türkiye, inşallah teröre karşı başarıyı kazanacaktır" diye konuştu.
Bakanlar Kurulu'nda, Avrupa Parlamentosu'nun son kararının ele alındığını belirten Kurtulmuş, kararın özellikle Türkiye-AB ilişkileri bakımından hangi sonuçları doğuracağının değerlendirildiğini ifade etti.
Kararın, Avrupa hukuku bakımından siyasi sonuçları olmadığını dile getiren Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Bunun bir siyasi sonuç doğurabilmesi için Avrupa Konseyinde belli bir çoğunlukla, üye ülkelerin yüzde 55'inin, toplam nüfusu temsil eden yüzde 65'lik bir üye çoğunluğunun, böyle bir karar alması gerekir. Dolayısıyla Avrupa hukuku bakımından da bir siyasi sonucu yoktur. Ancak bu karar, çok iyi değerlendirilmesi, çok iyi müzakere edilmesi ve bundan sonraki Türkiye-AB ilişkileri bakımından da eksiksiz bir şekilde değerlendirilerek gözden geçirilmesi gereken bir karardır.
Öncelikle şunu ifade etmek isteriz, bu tavsiye kararı, Avrupa'da özellikle son yıllarda yükselen aşırı sağın, siyasi etkisini göstermesi bakımından fevkalade önemlidir. Özellikle aşırı sağ siyasetin Türkiye karşıtı, göçmen karşıtı, İslam karşıtı politikalarının Avrupa Parlamentosunu etkilediği aşikardır. Dolayısıyla bu karar, öncelikle Avrupalı siyasetçiler bakımından mahiyeti iyi anlaşılması gereken bir karardır ve Avrupa siyaseti bakımından alarm verici bir niteliktedir. Bu kararın bizatihi kendisi, Avrupa'nın kendi değerleriyle, uluslararası önemli bir standart olarak koymuş oldukları Avrupa değerleriyle çelişen bir karardır. Bu karar, vizyonsuz, çifte standartlı bir karardır. Dolayısıyla başından beri ifade ettiğimiz gibi bu kararı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak yok hükmünde kabul ediyoruz. Bunun hiçbir siyasi karşılığının olmadığını, siyasi sonuç doğurmadığını da bir kere daha ifade etmek istiyoruz."
Hükümet Sözcüsü Kurtulmuş, Aralık ayı ortasında toplanacak liderler zirvesinden, Türkiye ile ilişkiler bağlamında daha hassas, daha dengeli, daha sorumluluk sahibi, daha vizyoner ve AB'nin geleceğine ciddi şekilde katkı yapacak yaklaşımların çıkmasını ümit ettiklerini söyledi.
Sadece Türkiye ile ilgili olmayan bu kararın, AB'nin içine kapanmasını da sağlayan, AB'nin genişleme yanlısı tutumlarını mümkün olduğunca törpüleyen bir karar olduğunu ifade eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben, liderler toplantısında bu kararın tersine, Türkiye ile olumlu yaklaşımların ortaya konulmasının, Avrupa siyasetinin makul tarzı bakımından da önemli ve hayati olduğunu ifade etmek isterim.
Türkiye-AB ilişkilerinin gerginleşmesinde şunu herkes tespit eder ki, bu ilişkilerin gerginleştirilmesinin nedeni, Türkiye tarafı değildir. AB-Türkiye ilişkilerinin özellikle son dönemeçte gerginleşmesinin nedeni, AB içerisindeki bazı siyasetçilerin, bazı siyasi çevrelerin tarafgir, hatta Türkiye'ye karşı hasmane, Türkiye'ye karşı vizyonsuz davranışları ve tavırlarıdır. Dolayısıyla gerginliğin tarafının, AB içerisindeki bazı siyaset çevreleri olduğunun altını çizmek isterim.
İkincisi, biz bu ilişkilerin olumsuz bir yöne kaymasını istemeyiz ama ilişkilerin olumsuz bir yöne kaymasından Türkiye'den daha fazla AB'nin zararlı çıkacağını, AB'nin bu çerçevede Türkiye'den daha çok etkileneceğini de ifade etmek isterim. Ayrıca yine AB'deki siyaset yapıcılara tavsiyemiz de şudur, AB'yi çeşitli kanallarla etkileyen terör örgütlerinin, İslam, göçmen, yabancı ve Türkiye karşıtlarının etkisinden çıkarak, Türkiye'de dostane ilişkileri geliştirmek için yeniden AB'nin vizyoner bir sürece dönmesi ve bu ilişkileri tamir edecek adımları atmasını tavsiye ederiz. Bunu önemli bulduğumuzu da ifade etmek isterim."
"Türk askerinin bulunduğu bir bölgeye Esad rejimine ait olduğu değerlendirilen bir hava saldırısı düzenlendi. Saldırının failine ilişkin elinizdeki bilgiler nelerdir. Rejimle ya da Rusya ile bu konu ele alındı mı?" sorusuna Kurtulmuş, "Rusya, saldırıda bulunan hava araçlarının Rusya'ya ait olmadığını bizzat Sayın Putin vasıtasıyla teyit etmiştir. Biz bu saldıran hava aracının, uçak ya da İHA, o bölgedeki bütün hareketliliklerin hepsinin kayıtları var. Bunlarla ilgili teyit yapıldıktan sonra gerekli girişimlerde bulunulacaktır" yanıtını verdi.
Türkiye'nin yaptığı harekatın gizli kapaklı, başka ülkelerin aleyhine olacak bir operasyon olmadığının altını çizen Kurtulmuş, harekatın, uluslararası camianın ve ilgili bütün tarafların üzerinde ittifak ettiği bölgeden DEAŞ 'ın çıkarılması ve Türkiye'nin ulusal menfaatlerini zedeleyen PYD'nin Menbiç'teki varlığına son verilmesiyle ilgili olduğunu bildirdi.
Kurtulmuş, Türkiye'nin tavrı ve tarzının açık ve net olduğunu belirterek, ilgili bütün uçuşlarla ilgili kayıtlar gözden geçirildikten sonra gerekli adımların atılacağını ifade etti.
Yeni anayasa çalışmaları
"MHP ile yeni anayasa konusunda yapılan görüşmelerde gelinen aşama nedir. Liderlerin görüşmesi yakın bir zamanda olacak mı?" sorusuna Kurtulmuş, şu karşılığı verdi:
"Bizim teklifimiz MHP'ye ulaştırıldı. MHP'den ve AK Parti'den ilgili arkadaşlarımız teklif üzerindeki çalışmalarını yaptılar ve bu çalışmalara devam ediyorlar. MHP teknik düzeyde AK Parti'nin kendisine göndermiş olduğu anayasa değişiklik paketiyle ilgili çalışmalarını sürdürüyor. En kısa zamanda bize resmi olarak da cevaplarını bildirecekler. Sonunda da eğer zaten varsa ortaya çıkan herhangi bir sorun, bunların aşılması bakımından ya da teknik müzakerelerle sorunlar aşılmışsa o zaman liderler düzeyinde son noktayı koyarak hem bunun nasıl parlamentoya gönderileceği hem de bunun takviminin ne olacağı kararlaştırılacaktır. En kısa zamanda sonuca ulaşacağımızı ümit ediyoruz."
"Yunan istihbaratının Türkiye ile ilgili bir raporu sızdırıldı. Türkiye'nin günde 3 bin mülteciyi Yunanistan'a göndermeyi planladığı iddiasındalar. Buna bir yanıtınız var mı " sorusu üzerine Kurtulmuş, "Geri kabul anlaşması ve birebir anlaşmasına Türkiye şimdiye kadar bütünüyle uyuyor. Bu anlaşma sadece Yunanistan'la yapılan bir anlaşma değil, AB ile varılan bir anlaşmadır. Eş zamanlı olarak iki anlaşma yürütülmüştür, bunlardan birisi vize serbestisi, diğeri ise geri kabul anlaşması ve birebir oraya geçenlerin buraya iadesiyle ilgili anlaşma. Türkiye üzerine düşeni yaptı. Şu anda neredeyse sıfır düzeyine inmiştir Türkiye'den yasadışı yolları kullanarak giden göçmenler" dedi.
"AB üzerine düşen sorumluluğu yerine getirsin"
Türkiye'nin AB'den kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesini beklediğine dikkati çeken Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Nedir o Birincisi AB, Haziran 2016 gibi mutabakata varılmış olan vize serbestisini bir an evvel uygulamaya koymalıdır. Yani Türk vatandaşları için artık Avrupa Birliği'nde seyahat etmek vizesiz olmalıdır. İkincisi Avrupa Birliği, Türkiye'nin göçmenlere yapmış olduğu desteklerin yükünü hafifletmek bakımından, 3 milyar dolarlık bir fonu kullandırma kararı almıştı. Bu konuda zaman zaman az, cüzi miktarda kullanımlar oluyor. Sonuçta bu fonun kullanılmasıyla ilgili de AB'nin bu işi bir takvime bağlamasını temenni ediyoruz. Dolayısıyla vize serbestisi, göçmenlerin geri gönderilmesi meselesi, geri kabul anlaşması sadece Türkiye ile Yunanistan arasındaki bir mesele değil, Türkiye ile AB arasındaki bir meseledir, bunun bu şekilde görülmesi lazım."
Türkeş'in açıklamaları
Kurtulmuş, "Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin siyaseten tuzak kurabileceği uyarısında bulundu. Sizde böyle bir izlenim var mı?" sorusuna, şu yanıtı verdi:
"Biz, MHP ile resmi olarak görüşmelerimize devam ediyoruz. MHP de belli bir noktaya gelip, geldiği noktada eğer anayasa teklifimizi kabul ettiklerini bildirirlerse, liderler son noktayı koyacak görüşmeyi yapacaklar. Ya müştereken ya AK Parti'nin teklifini MHP'nin desteklemesi şeklinde anayasa teklifi parlamentoya gidecektir. Biz kimsenin niyetiyle, nasıl hareket edeceğiyle ilgilenmeyiz. Siyaset somut bir iştir. Eğer parlamentodan 330'u çıkarabilirsek, millete gider, 367'yi bulsak bile millete gider. Bu kadar önemli bir kararın, yönetim sisteminin, Türkiye'de bu anlamda yürütme sisteminin değiştirilmesi kısmında atılacak bu önem adımın mutlaka millete sorulması gerekir. Ümit ediyoruz, gelinen nokta onu gösteriyor Parlamentoda en az 330'u aşacak bir noktaya geliyoruz."
"Dolar belli seviyede düşecektir"
"Dolarda düşüş olacak mı? Lirayı özendirmek için somut planlarınız söz konusu mu?" sorusu üzerine Kurtulmuş, "Lirayı özendirmek için somut planlarımız var, bunları zaman zaman açıklıyoruz. Türkiye'nin bu anlamda yapmış olduğu ticaretin, ödemelerin Türk parası üzerinden yapılmasını sağlayacak girişimlerde bulunuyoruz. Bunlar kesinleştikçe de kamuoyuyla paylaşıyoruz" dedi.
Hiç kimsenin, "Dolar şu anda, şu hafta, şu noktaya çıkar ya da düşer" deme gücünün olmadığını belirten Kurtulmuş, zaman zaman spekülasyonları yapan çevrelerin bile böyle bir gücünün olmadığını bildirdi.
Kurtulmuş, dövizin, doların, Türk parasının değerlenmesinin ağırlıklı olarak Türkiye ekonomisinin iç yapısındaki sorunlardan kaynaklanmadığını vurgulayarak, şunları ifade etti:
"Türkiye ekonomisi birtakım yapısal zafiyetler gösterdiği için döviz dalgalanıyor değildir. ABD'deki başkanlık sistemi ve bunun Trump'un yönetim değişimiyle birlikte özellikle dünyadaki Amerika'nın küresel politikalarındaki muhtemel değişikliklerin ne olacağı, Amerikan iç politikasında da Amerikan ekonomisinin hangi yöne doğru evrileceğine ilişkin beklenti farklılıklarından doğan bir türbülans var. Dolasıyla ağırlıklı olarak bu türbülans Türkiye'nin dışındaki olan şartlardan kaynaklanıyor, Türk ekonomisinin zafiyetinden kaynaklanmıyor. Öyle olduğu için de biz açıkçası oldukça iyimseriz. Belli bir süre sonra çok açık söylüyorum, dolar belli seviyeye düşecektir ama 'şu gün, şu seviyeye düşer' gibi bir kehanette bulunmanın doğru olmadığı kanaatindeyim."
"Ekonomiyle ilgili bir kriz beklentisi var. Siz nasıl bir tablo çiziyorsunuz Türkiye'nin gidişatıyla ilgili" sorusu üzerine Kurtulmuş, dünya ekonomisinin sanayi kapitalizminden sonra sürekli krizler içerisinde olduğunu hatırlattı.
Bir gazetecinin, "Başbakan'ın referanduma Olağanüstü Hal (OHAL) sürecinde gidilmeyeceğine yönelik bir açıklaması oldu. Bu konu gündeme geldi mi?" sorusu üzerine Kurtulmuş, OHAL'in "gereklilik" nedeniyle ilan edildiğini söyledi.
Kurtulmuş, Türkiye'nin uçurumun kenarından döndüğünü, ciddi bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalındığını aktardı.
Darbe teşebbüsünün "son anda bir araya gelmiş üç-beş tane cuntacı örgüt üyesi tarafından yapılmadığının" altını çizen Kurtulmuş, darbe teşebbüsünün arkasında 40 yıllık bir hazırlık olduğunu, devleti ele geçirmenin sinsi planının bulunduğunu belirtti.
Kurtulmuş, bunları yapanların bir kısmının darbeci subaylar ve onlara destek olanlar, bir kısmının da hala devlet içerisinde bulunan kendisini gizlemiş unsurlar olduğunu kaydetti.
Darbe tehdidinden ve cuntacı zihniyetten kurtulmak için bir taraftan reform adımları atılırken diğer taraftan da devletin içindeki bu unsurların temizlenmesi için çok titiz, hassas bir çalışma sürdürüldüğünü anlatan Kurtulmuş, bunun vakit alacağını söyledi. Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"İsteriz ki yarın sabah bitirelim işimizi. Ciddiyetle bütün kamu kurum ve kuruluşları çalışıyor. Ama büyük bir mücadele sürdürüldüğü için OHAL gerektiği kadar Türkiye'de ilan edilecek. Ümit ederiz en kısa süre içerisinde OHAL'i bitirip Türkiye ciddi bir şekilde normalleşme sürecine başlar. Ama sonuçta OHAL, normal vatandaşımızın günlük hayatını etkilemiyor. Sadece FETÖ mensupları, devlete karşı terörist faaliyet içinde olan odaklar devletten temizleniyor. Ümit ederiz, referanduma gidilmeden evvel OHAL sonuçlanmış olur. İşlerimizi bitirmiş oluruz, devlet gelecek nesillere büyük bir yük yani hainlerin devlet içerisinde barındırılması hali, büyük bir yük olarak kalmaz, çok kısa süre içerisinde bu temizliği bitirmiş oluruz."
Tutuklu HDP'li milletvekilleri
"HDP'li tutuklu milletvekillerinin Anayasa Mahkemesi tarafından serbest bırakılabileceğine" yönelik söylemler hatırlatılarak, değerlendirmesi sorulan Kurtulmuş, "Biz siyasetçiyiz, biz siyasetçiler, açılmış davalarla ilgili yönlendirici bir şey söylemeyiz" karşılığını verdi.Kurtulmuş, temennilerin ve görüşlerin ifade edilebileceğini belirterek, şöyle devam etti:
"Ama sonuçta şu anda devam eden bir hukuki süreç, mahkemeler var, şu anda tutuklu olan her bir milletvekiliyle ilgili oluşmuş farklı şartlar var. Dolayısıyla bu dosyaların içeriği hakkında karar vermek bize, siyasetçilere düşen bir şey değil. Bağımsız mahkemeler bu dosyaları tek tek inceleyecekler, yargı süreçleri devam edecek ve onun sonucu olarak bir karar ortaya çıkacaktır. Hep beraber bekleyip göreceğiz. Süreç tamamıyla bağımsız mahkemelerin kontrolü altındadır."