Türkiye aylardır sosyal medyayı düzenleyen 5651 Sayılı Yasa’ya getirilecek eklemeleri konuşuyordu. Hükümet çevrelerinde tasarının Almanya’daki muadiline benzediği iddia ediliyordu. Teklif Meclis’e getirildi.
Meclis’e sunulan teklif yasalaşırsa; “Türkiye’den günlük erişimi bir milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcı” kapsamına giren Twitter, Facebook, Instagram gibi sosyal medya platformları için yeni bir sayfa açılacak. Sosyal medya şirketleri 6 ayda bir kullanıcı bilgilerini anonimleştirerek Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) sunacak.
Ofis açma şartı
AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, kanun teklifiyle ilgili düzenlediği basın toplantısında, “Kanunda ‘sosyal ağ sağlayıcı’ tanımı yapıyoruz. Bu sağlayıcıların Türkiye’de bir merkez oluşturmalarını istiyoruz. Soruşturma ve kovuşturmaya imkân veren düzenleme yapacağız. Muhataplık oluşturmaya çalışıyoruz” dedi.
Teklifin en hayati kısmını işte bu Türkiye’de ofis açma zorunluluğu oluşturuyor. Teklife göre temsilci belirlemeyen sosyal ağ sağlayıcılarını önce idari para cezaları, ardından internet trafiği bant genişliğinin daraltılması bekliyor.
Siber haklar uzmanı Prof. Dr. Yaman Akdeniz’e göre bunun ağır sonuçları olacak:
“Önerilen modelde sosyal medya platformları zorunlu olarak Türkiye’de ofis açacak. Ofis açmazlarsa 10-40 milyon TL arası idari para cezası ile karşı karşıya kalacaklar ve internet trafiği bant genişliği (yüzde 50-95 aralığında) sulh ceza hakimlikleri eli ile kısıtlanacak. Sosyal medya platformları, kendilerine gönderilen kararları uygulamazlarsa doğan zararlardan da sorumlu olacaklar ve çok sayıda dava ile karşı karşıya kalacaklar.”
Veri yerelleştirme: Kullanıcılar şeffaflaşacak
Tasarının bir diğer önemli maddesi de dijital şirketlere, kullanıcılarının verilerini Türkiye’de bulundurma zorunluluğunun getirilmesi. Örneğin Twitter şu ana kadar verilerini içlerinde Türkiye’nin de bulunduğu çok sayıda ülkede bulundurmamayı tercih ediyordu. Bu da tasarının esasen Twitter’ı düzenlemek için planlandığı yönünde yorumlara neden oluyor.
Yaman Akdeniz’in bu maddeyle ilgili değerlendirmesi şöyle:
“Türkiye’den günlük erişimi bir milyondan fazla olan yurt içi veya yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcıların Türkiye’deki kullanıcılarının verilerini Türkiye’de barındırma yönünde de bir talep var. Eğer lokalizasyon sağlanır ve veriler Türkiye’de tutulursa, bu verilere yine sulh ceza hakimlikleri eli ile ve diğer resmi makamlar üzerinden (BTK vs.) ulaşmak, erişmek ve hatta topluca bu verileri elde etmek kolaylaşacak. Kullanıcılar şeffaflaşacak, soruşturmalar artacak.”
Almanya modeli
Tasarıda model olarak Almanya’nın alındığı söyleniyor.
Örnek alınan Almanya’daki yasanın adı Ağ Uygulama Yasası (NetzDG). Hükümet çevreleri sosyal medya düzenlemesini Almanya’daki muadiline benzetse de durum pek öyle gözükmüyor.
Almanya, düzenleme yasalaşmadan önceki üç yıl boyunca, nefret söyleminin yayılmasını durdurmak amacıyla dijital şirketler ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yaptı. NetzDG yasası 1 Ocak 2018’de yürürlüğe sokuldu.
Yasanın hedefi, 2 milyondan fazla kayıtlı kullanıcının bulunduğu sosyal ağ sağlayıcılarında nefret söyleminin yayılmasını engellemek. Bu amaçla NetzDG, hukuksuzluğu bariz olan içeriklerin 24 saat içinde sosyal medya platformlarından kaldırılmasını istiyor. Diğer her türden başvuruda ise sosyal ağ sağlayıcılarını 7 gün içinde cevap vermekle yükümlü kılıyor. Gerekçesini göçmen karşıtlığıyla, İslamofobiyle ve anti-Semitizmle (Yahudi düşmanlığıyla) mücadelenin oluşturduğu yasa, aynı zamanda suçu önceden önlemeyi ve çoğulcu demokratik toplumu korumayı amaçlıyor. Sosyal ağ sağlayıcılar özgür, açık ve demokratik iletişim kanalları olarak değerlendiriliyor.
NetzDG, geçtiğimiz haziranda güçlendirilerek güncellendi, bu da tartışmalara neden oldu. Önceki halinde suç içerikli paylaşımlar sadece siliniyordu; yeni düzenlemeyle ağ sağlayıcılara bu paylaşımlar açıkça suç içerikliyse federal polise bildirilmesi yükümlülüğü getirildi. Bu bildirimde ilgili sosyal ağın kullanıcılarının IP adresi ve port numarası gibi kişisel bilgilerinin de yer alması gerekiyor. Bunun amacı, suçu önleyebilecek etkili bir soruşturmayı garanti altına almak olarak açıklandı. Almanya’daki göçmen ve azınlıklara yönelen ırkçı saldırılar için öncelikle internet ortamında yapılan kışkırtıcı paylaşımlar örnek gösterildi.
Almanya’daki yasayı eleştirenler ise dijital şirketlerin, para cezası ödememek için mizahi, alaycı, ironik ve eleştirel içerik sahiplerinin kişisel bilgilerini de polise bildirebileceği riskine işaret ediyor. Hükümetin nefret ideolojisi ve suçuyla mücadele için toplumu daha fazla bilinçlendirme faaliyetlerine yönelmektense yasa çıkarma yoluna başvurarak kolaya kaçtığı söyleniyor.
“Almanya bu yasayla haber sitelerini engellemedi”
Yaman Akdeniz de tasarının Almanya’daki NetzDG’ye benzetilmesini eleştiriyor:
“Türkiye’den mevcut düzende 2019 sonu itibarı ile 408.494 web sitesi, 130.000 URL adresi, 7.000 Twitter hesabı, 40.000 tweet, 10.000 YouTube videosu ve 6.200 Facebook içeriği erişime engellenmiştir. Almanya’daki yapı böyle kısıtlayıcı bir yapının üzerine oturtulmamış. Almanya’da bugüne kadar ne Twitter, ne Youtube, ne Wikipedia ne de haber sitelerine erişim engellenmiş. Kaldı ki Almanya’daki modelin başarılı olduğuna ve amacına ulaştığına dair de bir bulgu yok ve yasa Almanya’da ve uluslararası platformlarda çok tartışılıyor. Dolayısıyla Almanya/Türkiye karşılaştırması basit bir şekilde ‘Almanya’da var, bizde neden olmasın’a indirgenemez.”