Ana SayfaHaberlerGündemUmudu var büyük insanlığın

Umudu var büyük insanlığın

Melis GÖNENÇ/Serbestiyet

 

Metroda, sokakta, köprü altında, evlerimizin hemen yanı başındaki parkların kenarında, mağaza girişlerinde ellerindeki mendilleri burnumuza doğru uzatırken, İstiklal Caddesi’nde hareket halindeki tramvaylardan sarkarken… Onları artık her yerde görebiliyoruz. Çoğu kez üstlerinde incecik kıyafet, ayaklarında yırtık ayakkabı ya da terliklerle… Bazıları dileniyor, bazıları mendil satarak para kazanmaya çalışıyor. Onlara kızıp bağıranlar da var, acıyarak bakanlar da. Ülkelerindeki iç savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınmış Suriyeli çocuklardan bahsediyorum. Suriye’de çatışmaların başladığı günden bu yana, 10 binden fazla çocuk yaşamını yitirdi, 5,5 milyondan fazla Suriyeli çocuk da yaşananlardan etkilendi. Yaklaşık 8 bin çocuk ise yakınları olmadan sınırı geçerek çevre ülkelere sığınmak zorunda kaldı. Gerek çevremizde gerekse sosyal medya üzerinde çok sayıda insan onların varlığından rahatsızlık duyduğunu dile getirse de yardım eli uzatanlar da azımsanmayacak sayıda.

 

Geçtiğimiz günlerde Facebook’ta, Norveç’te yapılan bir sosyal deneye rastladım: “Sokakta üşüyen bir insana paltonuzu verir misiniz?”… Videonun altındaki yorumlara baktığımda ortalık epey karışmış görünüyordu. “Bu olay Türkiye’de olsa üşüyen çocuğun cebindeki parasını, sırtındaki kazağı (…) bile alırlar” deyip yüzlerce beğeni toplayan da vardı,  “Kimse kötümser olmasın, bizler yardımsever insanlarız” diyenler de.

 

Daha sonra etrafımdaki insanlara “Sizce yardım etmişler midir” diye sordum. Bir kısmı düşünmeden “tabii ki” dedi. Diğer bir kısmı ise tam da istediğim gibi olayı yerelleştirip soruyu “Biz verir miydik acaba”ya çevirdi. Her kafadan bir ses çıktı. “Sokakta o kadar yoksul insan var, kim üzerindeki paltosunu veriyor ki” diyen de çıktı, “Bizler yardımsever insanlarız, elbette yardım ederdik” diyenler de. Sonra hep beraber videoyu izlemeye başladık. Kar altındaki otobüs durağında incecik kıyafetleriyle oturan 7-8 yaşlarındaki çocuğa önce bir kadın boynuna sarılı olan atkısını verdi, sonra bir adam çıkarıp montunu giydirdi. Video boyunca çok sayıda insan küçük çocuğa yardımda bulundu.

 

Sanki bu muhabbeti hiç yapmamışız gibi aynı günün akşamında metroda 9-13 yaş arası Suriyeli iki kardeş ile karşılaştım. Karlı bir İstanbul gününde kapı kenarında durmuş bekliyorlardı. Küçük oğlanın üzerinde dizlerini kapatan büyük bir kazak, abisindeyse ince ceket türü bir giysi vardı. İkisinin de ayaklarında ince çorap ve tokyo diye tabir edilen üstü açık terliklerden bulunuyordu. Hallerine üzülmüş biri başındaki bereyi çıkarıp küçük çocuğun başına taktı, onu gören genç bir adam büyük olan çocuğa montunu giydirdi. Başka biri ise atkısını verdi. Yardım ağı git gide büyüdü, diğer görenler de ceplerindeki 5-10 lirayı çıkarıp çocukların ellerine tutuşturmaya başladı. 

 

Aramızdan biri çocuklara yönelip “Türkçe biliyor musunuz?” diye sordu. Çocuklar Türkmen olduklarını söyledikten sonra sorular peş peşe devam etti. Anneniz, babanız nerede? Ne zaman geldiniz?, Nerede kalıyorsunuz?.. Çocuklar biraz mahzun bir halde kısa kısa cevaplar vermekle yetindi: “10 gündür buralardayız ağabey. Taksim’de yaşıyoruz.” Başka biri “Peki Taksim’de nerede? Annen baban da orada mı” diye atıldı. Büyük kardeş “parkta” diye karşılık verdi ve ekledi: “Annem de bizimle ama onun ayağını kestiler…” “Nasıl geçiniyorsunuz” diye sormak da bana düşmüştü sanırım ama soramadım. Çok geçmeden “Siz de mendil satıyor musunuz” diye sordu bir adam. Şöyle cevap verdi çocuk:  “Araplar yapıyorlar o işi ağabey, Türkmenlere yaptırmıyorlar… Olmuyor, biz daha azız, o onların işidir…”

 

Eve doğru yol alırken Nazım Hikmet’in şu dizeleri düştü aklıma: “Büyük insanlığın toprağında gölge yok /sokağında fener/ penceresinde cam /ama umudu var büyük insanlığın/ umutsuz yaşanmıyor.”

 

Facebook’taki videoyu izlemek isteyenler için link aşağıda:

https://www.facebook.com/NationalTurk.News/videos/10153862559338522/?theater

 

 

- Advertisment -