İstanbul’da yaşayan Uygurların oluşturduğu Kamp Mağdurları Platformu dün (30 Kasım) Çin’in İstanbul Başkonsolosluğu’nun önünde Çin’deki kitlesel protestolara destek vermek için toplandı.
Emniyet güçleri, 2016’dan beri Çin’de bulunan yakınlarına ulaşamayan Uygurların Başkonsolosluk binası önünde basın açıklaması yapmasına müsaade etmedi.
Müdahale sırasında Sarıyer İlçe Emniyet Müdürü Murat Çaykara’nın Uygurlara “Birazdan zorla süpüreceğiz hepinizi aşağıya. Gözaltına alıp sınırdışı edeceğiz sizi” diye bağırması sosyal medyada büyük tepki topladı.
DEVA Partisi lideri Ali Babacan ve Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu’nun da aralarında bulunduğu birçok siyasetçi ve tanınmış isim Sarıyer İlçe Emniyet Müdürü Murat Çaykara’nın sözlerine tepki gösterdi.
Sosyal medyadan gelen tepkilerin büyümesi üzerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu sosyal medya hesabından özür diledi ve tahkikat başlatıldığını duyuran şu mesajı paylaştı:
“Bu sabah İstanbul’da, Çin Konsolosluğu önüne protesto için giden Uygur Türkü kardeşlerimizin yolu kapatması üzerine sorumlu arkadaşımızla vuku bulan tartışma bizleri üzmüştür… Bu vesileyle üzüntümüzü ve özrümüzü belirtiyor tahkikatın başladığını ifade etmek istiyoruz.”
Basın açıklaması yapmak isteyen Uygurlar arasında, Çin’deki protestoların başlamasına neden olan, Uygur Özerk Bölgesi’nin başkenti Urumçi’deki yangında annesi ve dört kardeşini kaybeden Muhammed Memetali de bulunuyordu.
“Konsolosluk önüne gittiğimizde polis ekipleri yoktu”
Yaşananları Serbestiyet’e değerlendiren Kamp Mağdurları Platformu’nun sözcülerinden Medine Nazımi şunları söyledi:
“Biz siyasi-ideolojik bir amaçla hareket etmeyen, yalnızca Çin’de bulunan yakınlarına ulaşmak isteyen insanlardan oluşan bir sivil inisiyatifiz.
“Konsolosluk önündeki aile nöbetini iki yıl önce, Çin makamlarından gelen ‘Çin’deki yakınlarıyla irtibat kurmak isteyenler diplomatik misyonlarımıza dilekçe vererek başvurabilir’ açıklamasından sonra dilekçe vermek için gitmemizle başlattık.
“Çin konsolosluğu, Çin vatandaşı olanlarımız da dahil hiçbirimizin dilekçelerini kabul etmeyince, aylarca her gün Çin Başkonsolosluğu önünde ‘Aile Nöbeti’ adıyla oturma eylemi yaptık. Daha sonra birçok farklı ülkede Uygurlar, bulundukları ülkelerde Çin elçiliklerinin önünde dilekçelerinin kabul edilmesi için aynı şekilde oturma eylemlerine başladı. Çin’in hiçbir ülkedeki elçilikleri dilekçeleri kabul etmedi ama vatandaşlarına yakınlarının neden ulaşamadığıyla ilgili de bir açıklama yapamadı.
“Dün Çin İstanbul Başkonsolosluğu’nun önünde toplanmak için en önemli nedenimiz de arkadaşımız Muhammed Memetali’nin Çin’deki protestoların başlamasına neden olan Urumçi’deki yangında annesi ve dört kardeşini kaybetmesiydi.
“Saat 05.00’te konsolosluk bahçe kapısının önüne gittiğimiz sırada polis ekipleri orada değildi. Konsolosluğun normal güvenlik personeli vardı. Polis bizden sonra geldi.
“Bir taşkınlık olsa zaten polis gelmeden olurdu”
“Sarıyer İlçe Emniyet Müdürü’nün kaygılanmasını gerektiren herhangi bir taşkınlık olsaydı zaten polis gelmeden önce olurdu. Biz bir taşkınlık yapmak için değil barışçıl bir şekilde, yıllardır ulaşamadığımız ailelerimize dikkati çekmek için gittik oraya.
“İlçe Emniyet Müdürü’nün sözlerinin benzerlerini daha önce de çeşitli protestolarda bazı polis yetkilileri söylemişti. 2,5 ay önce Ankara’da bir polis, basın açıklamasına katılmak isteyen Uygurlara ‘Çin’de yapamayacağınızı burada da yapmayacaksınız’, iki sene önce de bize bir polis ‘Kabak tadı verdiniz artık’ demişti. Yine geçen sene 6 Eylül’de bir polis, ‘ikametlerinizi iptal edeceğim, bu ülkede iş bulamayacaksanız’ demişti.
“Bu örnekler de söylendikleri günlerde epey gündem olmuş ve haberlere konu olmuştu. Çok fazla tepki gelmişti.
“İçişleri Bakanı’nın açıklaması bir nebze teselli oldu”
“Ancak bu sefer Sayın İçişleri Bakanı’nın açıklaması bir nebze olsun üzüntümüze teselli oldu. Bundan sonra bu tür davranışların olmaması için kurumların gerekli özeni göstermesini bekliyoruz.
Sayın Bakan’ın söylediği, başlatılan tahkikatın takipçisi olacağız. Gerek İçişleri Bakanı’nın gerekse tüm Türkiye Cumhuriyeti kurumlarının barışçıl mücadelemizde yanımızda olmasını istiyoruz.
“Bakan, yol kapatma konusunda yanlış bilgilendirilmiş”
“İçişleri Bakanı, açıklamasında bir yol kapatma hadisesinden bahsediyor. Bu konuda kendisi yanlış bilgilendirilmiş olmalı. Çin İstanbul Başkonsolosluğu zaten sokağın içinde. Orada kapanacak bir yol yok. Zaten sadece konsolosluğa girenler ve çıkanlar kullanıyor. Biz de sadece konsolosluk bahçe kapısının önünde durduk. Üstelik sabahın 05.00’iydi.
O sokağın iki kenarında beklemedik. Yolu bariyer ve arabalarla güvenlik güçleri kapattı, biz değil.
“Hükümeti somut adımlar atmaya, muhalefeti etkili bir muhalefete çağırıyoruz”
“Sarıyer İlçe Emniyet Müdürü, bize ‘sizi sınır dışı edeceğiz’ diye bağırdı ama ben de dahil orada bulunan birçok kişi de Türkiye vatandaşı. Hatta ulaşmak istediğimiz Çin’deki yakınlarımızdan da Türkiye vatandaşları olan birçok insan var.
“Altı yıldır haber alamadığım, Çin’deki toplama kamplarından birine gönderilen kardeşim Mevlüde Hilal de o Türkiye vatandaşlarından biri. Türkiye için bu konu, bu boyutuyla kamplarda tutulan ‘akraba, soydaş dindaş’ın da ötesinde doğrudan kendi varlığını ilgilendiren bir mesele halini alıyor.
“Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi kurumları, altı yıldır kendi vatandaşlarından haber alamayan bir durumda. Tekrar söylüyorum ki bu anlamda bu mesele Türkiye’nin kardeşlerine sahip çıkmasının da ötesinde vatandaşlarına sahip çıkması meselesidir.
“Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm kurumlarının bu hak arama mücadelesinde fiilen yanımızda olmasını ve yakınlarımızın toplama kamplarından kurtarılması için somut adım atmasını istiyoruz.
“Türkiye’nin bunu sağlayacak gücünün olduğunu biliyoruz. Bu konuda hükümeti gündelik açıklamalar dışında somut adımlar atmaya; muhalefeti de konu gündem oldukça tweet atmanın dışında, hükümeti harekete geçirmek için bu konuda etkili bir muhalefet yapma görevini gerçekleştirmeye çağırıyoruz.”