Boris Johnson, 7 Temmuz’da Birleşik Krallık Başbakanlık görevinden istifa edeceğini duyurdu ve hemen ardından Muhafazakâr Parti’de yeni liderlik yarışı başladı. Milletvekilleri arasında yapılan grup oylaması sonucunda Dışişleri Bakanı Liz Truss ve Boris Johnson’ın kabinesindeki istifa rüzgârını başlatan eski Hazine Şansölyesi Rishi Sunak en çok oyu alan iki aday oldu. Ardından partinin üyeleri arasında yapılan seçimi oyların yüzde 57’sini alarak kazanan Liz Truss Muhafazakâr Parti’nin yeni lideri oldu, 6 Temmuz’da da başbakanlık görevine başladı.
Kabine çeşitli, ama faydasız
Liz Truss’ın ilk hamlesi kendisini genel başkanlık yarışında destekleyen isimleri kabinesinde görevlendirmek oldu. Kabinedeki en önemli pozisyonlar olan Hazine Şansölyeliği, Dışişleri ve İçişleri makamlarına beyaz olmayan göçmen kimlikli bakanları ataması Serbestiyet dahil birçok medya kurumunun dikkatini çekti. Fakat kabinedeki mevcut çeşitlilik ve genç, yeni siyasetçilerin dahli tek başına başarılı bir yönetimin doğmasını sağlamadı.
Hükümet ilk darbeyi, Liz Truss’ın ekonomik vaatlerini içeren mini bütçe açıklandığında aldı. Başbakan Truss ve Hazine Şansölyesi Kwasi Kwarteng 23 Eylül’de son 50 senenin en büyük vergi indirim paketini açıkladı. Açıklanan mini bütçeye göre, 45 milyar poundluk vergi indirimi uygulanacak, yüksek gelirlilerden alınan yüzde 45 oranındaki özel yüksek gelir vergisi tamamen kaldırılacak, basit gelir vergisi yüzde 20’den yüzde 19’a indirilecek, 2023’te Johnson hükümeti tarafından arttırılması planlanan vergi oranları düşürülecekti. Bütün bu vergi indirimleri sonucu ortaya çıkacak bütçe açığı ise dış borçlanma ile kapatılacaktı.
Plan açıklanır açıklanmaz büyük tepkiye yol açtı. İngiliz sterlini Asya piyasalarında tüm zamanların en düşük seviyesini gördü ve dolar karşısında 1,0350’ye kadar düştü. Truss hükümeti, ekonomik planını Britanya Merkez Bankası’nın politika faizini 50 baz puan artırıp 2,25 seviyesine çıkarmasından bir gün sonra açıkladığı için özel sektör ve finans uzmanları çok sert tepki gösterdi. IMF ve ABD Başkanı Joe Biden dahil, birçok kişi ve kurum bu tür konularda eleştiri yapmama teamülünü bozarak Liz Truss’ın hatalı olduğunu söyledi ve bu bütçe planı nedeniyle eşitsizliğin artacağını belirtti.
Anketlerdeki tarihi hezimet
Gelen tepkiler anketlere de yansıdı. Liz Truss’ın destek oranı yüzde 9’a düştü. YouGov gibi güvenilir anket firmalarına göre ana muhalefet partisi İşçi Partisi’nin oyları yüzde 50’nin üzerine çıktı, Muhafazakâr Parti ile arasındaki oy farkı yüzde 30 oldu. YouGov şirketinin 11-12 Ekim’de düzenlediği ankete göre İşçi Partisi’nin oyu yüzde 51, Truss liderliğindeki Muhafazakâr Parti’nin oyu yüzde 23.
Anketlerdeki ani düşüş nedeniyle Liz Truss geri adım atmak zorunda kaldı ve açıklanan mini bütçedeki özellikle şirketlere ve yüksek gelirlilere uygulanacak vergi indirimlerinin iptal edildiğini duyurdu. 14 Ekim’de ise Hazine Şansölyesi Kwasi Kwarteng’i görevden aldı, yerine daha ılımlı, sosyal politikaları destekleyen bir liberal olan Jeremy Hunt’ı atadı. Jeremy Hunt da Boris Johnson’ın ardından genel başkanlık için aday olmuş, fakat milletvekili oylamalarının ilk turunda elenmişti.
Jeremy Hunt.
Jeremy Hunt göreve gelir gelmez uzun ve etkili bir konuşma yaptı, Kwasi Kwarteng ve Truss tarafından açıklanan bütün mini bütçe planlarından vazgeçildiğini duyurdu, şirketlerden ve zenginlerden daha az vergi alınması politikasını sert bir şekilde eleştirdi: “En zenginlere vergi indirimi yapmak için harcamaları arttırma kararı bir hataydı. Uzmanların görüşlerini dikkate almamak bir hataydı. Başbakan da bunun farkında vardı ve bu yüzden göreve getirildim.”
Hoş geldin Liz Truss, hoşça kal Liz Truss
Liz Truss’ın Kwasi Kwarteng’i görevden alması anketlerdeki gidişatı değiştirmedi. Siyasi hiciv yazılarıyla tanınan ödüllü yazar Maria Hyde’in tabiriyle “Kwasi Kwarteng’in kariyeri Liz Truss 15 dakika daha fazla başbakan kalsın diye harcanmış oldu.”
Gerçekten de birçok siyasi yorumcu artık Liz Truss’ın gerçek bir başbakan olmadığını, kontrolün tamamen Jeremy Hunt’ta olduğunu söylüyor, özellikle mini bütçe planının açıklanmasının ardından yaşanan depremin Liz Truss’ın başbakanlığının sonunu getirdiğini vurguluyor.
Bütün bu süreçte, Boris Johnson’ın ipini çeken Muhafazakâr Parti milletvekilleri boş durmuyor; Liz Truss ile genel seçimlere gidilirse büyük bir hezimet yaşanacağını söylüyor ve bu nedenle Liz Truss’ın görevden alınıp yeni bir lider ve yeni bir başbakan seçilmesi için kulis toplantıları düzenliyor.
Muhafazakâr Parti’nin üst düzey yöneticileri, Liz Truss’ın görevi bırakmasını ve yerine Rishi Sunak, Penny Mordaunt veya Ben Wallace gibi eski bakanların, genel başkan adaylarının gelmesini istiyor, hatta bazı isimler bu kişilerin ortak hareket edip birlikte ülkeyi, partiyi yönetmesini talep ediyor.
Liz Truss’ın görevden alınması için üç seçenek var. İlk olarak, Liz Truss Boris Johnson örneğinde olduğu gibi kabinesindeki isimlerin art arda istifası ile istifaya zorlanabilir ve böylece siyasi kariyeri sonlanabilir. İkinci olarak, Muhafazakâr Parti’nin liderlik kurallarını belirleyen 1923 Komitesi, göreve geliş tarihinden itibaren bir sene boyunca güvensizlik oylaması yapılmama kuralını değiştirebilir, böylece istifa etmek istemeyen Liz Truss’ın görevden alınmasına imkân verebilecek sürecin başlamasını sağlayabilir. Üçüncü olarak ise muhalif Muhafazakâr Partililer, İşçi Partisi vekilleri ile birlikte erken seçim kararı alınması için oy kullanabilir. Fakat bu durumda yalnız Liz Truss’ın koltuğunu çekmiş olmuyorlar, kendi koltuklarından da vazgeçmek zorunda kalıyorlar.
Liz Truss her ne kadar “Partimi önümüzdeki genel seçimlere ben götüreceğim” dese de Boris Johnson’ın ahını alan Muhafazakâr Parti’de sular durulacağa benzemiyor. Daily Star’ın internette 5 gün önce başlattığı “Dışarıda duran marul mu daha önce bozulacak, yoksa Liz Truss’ın başbakanlığı mı daha önce sona erecek?” deneyi yaşanan liderlik krizini net bir şekilde özetliyor. Kabinelerin çeşitliliği, liderlerin genç olması, siyasette yeni figürlerin sayısının artması yetmiyor. Siyaset hazırlıksız liderliği, politikaları detaylı bir şekilde düşünülmemiş kabineyi kaldırmıyor.
Böyle bir liderlik ve böyle bir kabineyle dünyanın en büyük demokrasilerinden birini yönetmeye kalkanlar zaten nasıl başarılı olabilirdi ki? (Guardian, BBC)