'Kirazın Tadı'yla Canne Film Festivali'nde Altın Palmiye'yi kazandığında, çoğu sinema eleştirmeni aynı fikirdeydi. Kiarostami, Kirazın Tadı'yla kariyerinin zirvesine çıkmıştı. Biyografisini yazan Alberto Elena aynı fikirde değildi; Elena'ya göre dünya onun 'zerafetle dolu sofistik sineması'nı daha yeni tanımaya başlamıştı.
Sinemayla sakin, uzun ve sessiz bazen basit planların uzun soluklarıyla yatışan filmleriyle dolu geçen 27 yılın çoğunu memleketi İran'dan uzakta geçirdi.
Ünlü yönetmen Martin Scorsese'nin dilinden "Kiarostami sinema sanatının en yüksek mertebesini temsil ediyor" övgüsünü aldı. Bu sözler İranlı yönetmene aktarıldığında Kiarostami, "Bu takdir belki ben öldükten sonra uygun olur" yorumunu yaptı.
Filmerine İran'da 10 yıl yasak geldi. Kiarostami'ye göre İran rejimi onun sinemasını anlamamıştı: "Filmlerimdeki mesajı almak istemiyorlar. Onlar benimkilerden stil olarak oldukça farklı olan melodramları tercih ediyorlar"
ABD de istemedi Kiarostami'yi. 2002'de kendisine vize vermedi. Davet edildiği New York Film Festivali'in direktörü sanatın vizeye takıldığı o anı, "Bu benim ülkemde olanlarla ilgili korkunç bir işaret. Müslüman alemine olumsuz bir sinyal yolladıklarının farkında değiller" sözleriyle karşılamıştı.
Filmlerinin yanısıra fotoğraflarıyla da doğunun silüetini dünyaya taşıdı. Fotoğrafları "Abbas Kiarostami: Bir sanatçının vizyonu" başlığıyla Türkiye'de sergilendi.
1940'ta Tahran'da doğan Kiarostami'nin babası ressamdı. Aleberto Elena filmlerine yapışan sofistik görsel vizyonunu da babasından aldığını anlatırken, "Kiarostami yalnızlığıyla mücadelesinin resmini çizdi" diyor.
Belki de bu yüzden bazı filmlerinde kahramanlarının sık sık, arabalarını yapayalnız İran coğrafyasına sürerken gördük.
Güzel sanatlardan üniversite derecesi aldı. 'Öğretmenlere adanmıştır' adlı ilk kısa filmiyle 1977'de ilk sansürle de karşılaştı. Şahın son yıllarıydı; dönemin Eğitim Bakanı Manuçehr Genci, filmde gördüğü hicab giyen kadın sahnelerinin hemen atılmasını istedi. O zaman 37 yaşında olan Kiarostami bunu reddetti.
Ardından yine eğitim hayatına odaklanan belgeseli "İlk vak'a, ikinci vak'a"yı çekti. 1979'da, 1 Şubat günü tamamlandı bu film, yani Ayetullah Humeyni'nin Tahran'a 10 yıllık sürgün sonrası döndüğü gün.
İran Devrimi sonrası da Kiarostami çocuklar üzerine filmler yapmaya devam etti.
Avrupa'daki ilk ödülünü de 'Arkadaşımın evi nerede?" adlı filmiyle Locarno'da aldı.
Kirazın Tadı, onun ustalığının dünya çapında tanındığı filmi oldu.
Kaynak: Al Jazeera