Sancar Cumhuriyet’in, sorularına şu yanıtları verdi:
– Emek ve Özgürlük İttifakı’nın yol haritası nedir?
2020’den bu yana önümüze koyduğumuz en önemli hedef, en geniş demokrasi ittifakını oluşturmaktır. Demokrasi İttifakı’nın önceliği ‘ortak mücadele’ esasına dayanıyor ve sadece seçime dönük bir program olarak değerlendirilmemeli. Bizler, Türkiye’nin çok acil meseleleriyle ilgili hızlı bir tavır geliştirmek gerektiğine inanıyoruz. İktidarın her alanda uyguladığı baskıları ve zulmü, her tarafı saran çürümeyi, her sahaya yayılan talanı ve sömürüyü hep beraber deneyimliyoruz. Bunlara karşı mücadeleyi de her gün yeniden kurmak ve genişletmek gerekiyor. Demokratik mücadele birlikteliğini seçimler yaklaştıkça ‘seçim odaklı’ yorumlamaya meyledenler elbette olacaktır. Bu da anlaşılır bir durumdur. Çünkü önümüzdeki seçimlerin tarihi bir nitelik taşıdığının bilincindeyiz ve bu sürece doğru ilerledikçe, elbette daha somut çalışmalar yürütmemiz gerekecek, bunun da farkındayız. Ancak bizim öncelikli amacımız, bu ittifakı, olabilecek en geniş çevreye yayarak seçimlerden önce de sonra da yeni bir başlangıcın, yani demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi bir yaşamı inşa etmede temel bir aktör haline getirmektir.
İttifak metnini Millet İttifakı’na da sunacak mısınız?
Görüşmelerin ilk gününden beri bu ittifakın olabilecek en geniş çerçeveye kavuşturulması hedefimizi açık ve şeffaf bir biçimde kamuoyu ile paylaştık. Demokrasi İttifakı’ndan kastımız, Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı dışında kalan kesimlerin en kapsayıcı birlikteliğidir. Bu ittifakın genişlemesi için başvuracağımız yapıların içinde emek güçleri, meslek örgütleri, kadın hareketi, ekoloji hareketi gibi toplumsal ve siyasal kesimler var. Hedeflediğimiz genişliğe henüz ulaşmış değiliz. Bu nedenle şu an bu ittifakta yer almayan sol-sosyalist, devrimci güçlerle de görüşmelerimizi sürdüreceğiz. Zira sözünü ettiğim genişleme ve bunun kurumsal mekanizmaları, şu anda üzerinde en çok çalıştığımız konuların başında geliyor. Bu mekanizmalara dair yöntemi ise Eylül ayı sonunda ilan edeceğiz. Ezilen, ötekileştirilen, yok sayılan halkları, kimlikleri, inançları, baskı altındaki grupları ve yapıları içerecek bir genişlemeyi hedefliyoruz.
Seçimler öncesinde ittifaklar arası ittifak olabilir mi?
Kastettiğiniz Millet İttifakı’yla ilişkiyse, biz bunun cevabını uzun süredir açık bir şekilde veriyoruz, ki az önce de yine söyledim. Bizim, Millet İttifakı’nı oluşturan 6’lı masadaki 4 partiyle, yani CHP, SP, DEVA ve Gelecek Partisi ile diyaloğumuz var. İhtiyaç duyulduğunda heyetlerimiz görüşüyor. İki defa da kamuya açık bir şekilde bu partilerin genel başkanlarıyla, eş genel başkanlar olarak görüşmeler yaptık. Bu görüşmeler ittifaklar arası ittifak kurma amacını taşımıyordu; ortak demokratik mücadele alanlarına dair davet niteliği taşıyan ziyaretlerdi.
2021’in Şubat ayında yaptığımız ziyaretlerde, sadece bize yönelik baskıları değil, yargı alanındaki büyük yıkımlar hakkında da istişarelerde bulunduk. Adalet alanında yaşanan büyük tahribatlar, önümüzdeki seçimlere ilişkin seçim güvenliği çerçevesinde ortak bir çalışmanın yürütülmesi ve seçimlerde muhalefet partilerinin çalışmalarını engellemeye yönelik iktidar uygulamalarına karşı ortak irade gösterilmesi gerektiğine dair uyarılarda bulunduk ve çağrılar yaptık. Ancak şunu çok açıklıkla ifade etmeliyim ki ittifaklar arası ittifak meselesi, iki tur olarak gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerde de, heyetlerimizin görüşmelerinde de hiç konu olmadı, zaten gündemimizde de bu mesele yoktu. Esasen adalet konusunda yaptığımız ortak çalışma çağrılarının ne kadar haklı bir zemine oturduğu hepimiz görüyoruz. Yargının, iktidar eliyle toplumu sindirme aracına dönüşmesine karşı muhalefet çok güçlü bir irade ortaya koyabilseydi, bugün pervasızca hayata geçirilen adaletsiz uygulamalara bu denli rahat başvurulamazdı. Örneğin sanatçı Gülşen’in tutuklanması bu kadar kolay olmazdı. Bizim Millet İttifakı’ndan beklentimiz ağır adaletsizlik uygulamalarına, yıkıcı ve ayrıştırıcı hamlelere ve bütün bunları besleyen savaş politikalarına karşı ortak tutum almayı mümkün kılacak iradeyi göstermeleridir. Bunun ötesinde, parlamento seçimlerine yönelik Millet İttifakı’yla bir birliktelik söz konusu değildir. Parlamento seçimlerine biz kendi ittifakımızla gireceğiz; ama Cumhurbaşkanlığı seçimi için ortak aday konusunda müzakere, diyalog ve mutabakat yöntemini öneriyoruz.
‘Ortak aday’ konusunda bir görüşmeniz oldu mu?
Bu konuda şimdiye kadar herhangi bir partiyle bir görüşmemiz olmadı. Diyaloğumuzu sürdürdüğümüz partiler, 6’lı masadaki çalışmaların gidişatı konusunda kimi zaman bizi bilgilendiriyorlar. Bizim onlara yaptığımız öneriler oluyor; ama bunun bir ittifak müzakeresi olarak algılanması kesinlikle yanlıştır. Diyalog her zaman olabilir, olmalıdır da.
Mansur Yavaş ve Meral Akşener’e şerh düşmüştünüz…
İsimleri hiçbir şekilde konuşmayacağımızı sürecin en başından bu yana söyledik. Bu, arabayı atın önüne koşmaktır, biz ise atı arabanın önüne yerleştirmek için uzun süredir hem demokratik olgunluğun gereklerine uygun bir tutum sergiliyoruz hem de ilkeler konusunda kararlı bir yol izliyoruz. Seçimlerde başvuracağımız yöntem, yaklaşık bir buçuk yıldır bellidir. Kamuoyu ile paylaştığımız 27 Eylül 2021 tarihli 11 maddelik deklarasyon metnimiz de ortadadır. Diğer muhalefet partilerine bu çerçevede açık diyalog ve doğrudan müzakere yöntemiyle ortak aday konusunda mutabakat arayışı çağrısı yapıyoruz. Aynı şekilde, seçimler sonrasında yeniden yapılanmayı veya yeni başlangıcın temel unsurlarını müzakere edelim diyoruz. İsim tartışması tuzaklarla doludur. Ama şunu söylemekte beis görmüyorum: Deklarasyonumuzda ilan ettiğimiz ilkelerle bağı olmayan ve olamayacak bir isme destek vermemiz söz konusu olmaz.
Peki ikinci tura Erdoğan ile Millet İttifakı’nın adayı kalırsa…
Bunu da tehlikeli, riskli ve ciddi tuzaklar içeren bir tartışma olarak değerlendiriyorum. Açık söyleyeyim, böyle bir soruyu ortaya atmak ve bunun etrafında gürültü koparmak, mevcut iktidara karşı güçlü bir demokratik alternatif yaratma arayışlarını baltalamaktan başka bir işe yaramaz. Ben bu konuda bir tek kelime dahi söylesem, yaratacağı spekülasyonların ve yapılacak manipülasyonların ne olabileceğini öngörebiliyorum. Bizim esas hedefimiz seçimi ilk turda kazanacak ve Türkiye’yi bu yıkımdan, çöküşten, felaketten ve sefaletten kurtaracak ortak bir program ve bu programı yürütebilecek aday üzerinde mutabık kalmaktır. HDP olarak şunu söylüyoruz: Gelin, bu ülkeyi demokrasiye, adalete ve barışa götürecek yolu açacak bir programın temel ilkelerinde uzlaşalım ve bu seçimi birinci turda açık farkla kazanalım.
Emek ve Özgürlük İttifakı bir cumhurbaşkanı adayı çıkarır mı?
HDP olarak biz, Cumhurbaşkanlığı seçimini, parlamento seçiminden ayrı tutuyoruz. Eğer Emek ve Özgürlük İttifakı, seçim ittifakına evrilecekse, bu, parlamento seçimlerine dönük olacaktır. Cumhurbaşkanlığı seçiminde diğer muhalefet partilerine çağrımızı yaptık. Açık diyalog ve müzakere sonucunda bir mutabakata varılırsa ortak aday fikrine açığız dedik. Fakat çağrımız, diğer muhalefet partileri tarafından karşılık bulmazsa, Demokrasi İttifakı olarak elbette başka seçenekler üzerinde duracağız. İlk seçeneğin de ayrı bir aday çıkarmak olduğunu söylememe gerek yok sanırım.
‘İktidar kaybetse de gitmez’ söylemini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Seçimlerle ilgili her türlü manipülasyona başvuracakları konusunda bir tereddüdümüz yok. Fakat seçimleri kaybetseler dahi gitmeyecekler şeklindeki algının yaygınlaştırılması ve yerleştirilmesi çabalarını son derece tehlikeli buluyoruz. Bütün demokrasi, adalet ve özgürlük arzulayanlara çok net çağrıda bulunuyorum: Bu tartışmaya asla prim vermeyin, bu tartışmanın içinde yer almayın. Tam aksine, gücümüzü hem mücadele alanlarında hem de seçimlerde en yüksek düzeye çıkaracak çalışmalara odaklanmalıyız.
‘Yeni çözüm süreci’ iddiaları ve ‘Muhalefet partileri Öcalan ile görüşsün’ demecinizi açar mısınız?
AKP veya iktidar bloğu ile HDP arasında bu konuda herhangi bir görüşme ya da temas olmamıştır. 2013-2015 tarzı bir çözüm süreci, bu iktidarın zihniyeti ve uyguladığı siyaset göz önünde bulundurulduğunda mümkün görünmüyor. Önerimiz, iktidardan beklemeden, çok geniş bir toplumsal tabana dayanan, odağında Meclis’in olduğu bir barış ve toplumsal dönüşüm sürecini şimdiden örmektir. Burada da esas harekete geçmesi gereken güçler, bütün muhalefet partileri ve toplumun demokratik dinamikleridir. ‘İktidar, HDP ile görüşecek. İmralı devreye sokulacak’ gibi bir varsayım, iktidarın tam da istediği tarzda bir spekülasyondur. Bu konuda diğer muhalefet partilerinden de -bizimki kadar olmasa bile- daha açık, net ve geleceğe dair umut verici bir vaat duymak istiyoruz. İktidarın Öcalan adına konuşup toplumda veya çeşitli çevrelerde zihin karışıklığı yaratmasının önüne geçmenin en makul ve hukuki yolu, Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesini sağlamaktır. Madem iktidar bir şekilde görüştüğünü ima ediyor, bu manipülasyonların önüne geçmek için muhalefet de ‘Biz de heyet oluşturup İmralı’da görüşme yapmak istiyoruz’ diyebilmelidir.
Demirtaş’ın adaylığı söz konusu olur mu?
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ayrı bir adayla girme noktasına gelirsek, isim belirleme yöntemimiz, bu tür durumlarda yaptığımız üzere, sürecin geniş katılım ve istişareyle yürütülmesi şeklinde olacaktır. Elbette Selahattin Demirtaş’la ve hapiste siyasi rehine olarak tutulan arkadaşlarımızla da konuyu enine boyuna konuşacağız, görüş ve önerilerini alacağız. Bunun ötesinde, Selahattin arkadaşımız üzerinden yaratılmak istenen gündemlerin bir karşılığı yoktur. Kendisi bizim çok değerli bir arkadaşımızdır. HDP ile Selahattin Demirtaş arasında ayrılık veya çatışma olduğuna dair her türlü tez, iddia temelsizdir. Demirtaş arkadaşımız bulunduğu zor şartlar altında partimizin çalışmalarına, çizgisine ve politikalarına destek sunmaktadır. Onun dışında, isminin spekülasyonların içinde yer almasına biz izin vermeyiz.
Sancar ayrıca ‘demans’ teşhisi konulan HDP’li Aysel Tuğluk’un yeniden Adli Tıp Kurumu’na sevk edileceğini açıkladı. Tuğluk için Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvurduklarını da anımsatan Sancar, ‘Elbette olması gereken, Çevik Bir’e yönelik uygulamanın ayrımsız bir biçimde Aysel Tuğluk’a da uygulanmasıdır. Bu, bütün hasta tutuklular ve hükümlüler için geçerlidir. Tutuklular ve hükümlüler arasında ayrım yapmak, düşman hukuku uygulamaktır ve biz bunu kesinlikle reddediyoruz’ dedi.
Gülşen’in tutuklanması, tahliyesi ve ev hapsi kararı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Mesele ne Gülşen’in sözleriyle ilgilidir ne de hukukidir. Mesele bu iktidarın özgürlüklere ve farklılıklara tahammülsüz, baskıcı, düşmanlaştırıcı ve kutuplaştırıcı yaklaşımının somut ve çarpıcı emsalidir. Yapılmak istenen, toplumu sindirmek; sanatçıları, aydınları ve muhalifleri susturmaktır. Bu çerçevenin dışında yürütülen her tartışma fuzulidir. Gülşen’in tutuklanması, ülkedeki bütün adaletsizliklere karşı ortak mücadelenin hayati önemini hepimize bir kez daha göstermiştir.