MAZLUMDER’in açıklaması şöyle:
“TTB Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı, bir TV programındaki beyanlarından sonra, “terör örgütü propagandası yapmak” ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılamak” suçlamalarıyla soruşturmaya maruz kalmış, akabinde de gözaltına alınarak tutuklanmıştır.”
“İşkencenin vakayı adiyeden sayıldığı 90’lı yılların siyasi yargılamalarında, söz söylemenin cesaret dahi istediği bir ortamda cesurca işkenceyi dile getirmiştir”
“Fincancı’nın tutuklanmasından sonraki süreçte Avukat Ceyhan Mumcu, Aydınlık Gazetesinde yayınlanan 22/10/2022 tarihli, ‘Onun sayesinde suikast emirlerinin sahibini öğrenemeyeceğiz’ başlıklı köşe yazısında, Umut Operasyonu Davasında yargılanan sanıkların Şebnem Korur Fincancı’nın vermiş olduğu rapor nedeniyle gerçeği açıklamaktan kaçındığı iddiasını dile getirmiş ve derneğimizi de işin içine katarak; ‘o işin içinde Gergerlioğlu filan da vardı. Birbirlerini kolluyorlardı. Sonra bu rapor çıktığı zaman MAZLUMDER (İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği) Şebnem Korur Fincancı’ya ödül verdi’ şeklinde bir beyanda bulunmuştur.
Şebnem Korur Fincancı, işkencenin vakayı adiyeden sayıldığı 90’lı yılların siyasi yargılamalarında, söz söylemenin cesaret dahi istediği bir ortamda cesurca işkenceyi dile getirmiştir.”
“Medya yoluyla kişilerin itibar suikastlarına maruz bırakıldığını, en önemlisi de soruşturma süreçlerinin cezalandırma aracına dönüştürüldüğünü müşahede etmekteyiz”
“MAZLUMDER İstanbul Şubesince düzenlenen insan hakları gecesinde yalnızca Umut Davası değil, benzer birçok davadaki tutumu nedeniyle 2005 yılında insan hakları bireysel mücadele kategorisinde bu ödül kendisine verilmiştir. Avukat Ceyhan Mumcu, Umut Davası olarak nitelenen davadaki gerçekleri ve o davadaki Şebnem Korur Fincancı’nın raporunu çarpıttığı gibi o dönemde Kocaeli Şubesi Başkanı olan ve bu ödülün verilmesinde hiçbir dahli bulunmayan Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun da ismini zikrederek derneğimiz üzerinden kamuoyu algısı oluşturma ve ilgili davadaki işkence gerçeğini örtbas etme çabası içine girmiştir.
MAZLUMDER 30 yılı aşkın süredir sürdürdüğü insan hakları mücadelesinde misyonu gereği kim olursa olsun uğranılan haksızlık karşısında sessiz kalmamış, insan hakları mücadelesine katkı sunan herkesi de takdir etmekten geri durmamıştır.
Geçmişin kötü alışkanlıklarının bugün de aynen devam ettirildiğini, medya yoluyla kişilerin itibar suikastlarına maruz bırakıldığını, en önemlisi de soruşturma süreçlerinin cezalandırma aracına dönüştürüldüğünü müşahede etmekteyiz. Şebnem Korur Fincancı’nın medyaya yansıyan açıklamaları sonrası başlatılan soruşturma sürecinde yaşananlar bu gerçeği bir kez daha gözler önüne sermiştir.”
“Gizlilik bizzat kolluk kuvvetleri tarafından çiğnenmiş ve masumiyet karinesi açıkça ihlal edilmiştir”
“Fincancı’nın avukatlarının açıklamalarına göre, ‘soruşturma açıldıktan sonra müvekkillerinin ifade vermeye hazır olduğunu yazılı ve sözlü olarak bildirmesine ve ifade vermek için kendi iradesiyle yurtdışından dönmesine rağmen sabaha karşı 06.30 sularında evine baskın yapılarak gözaltı işlemi gerçekleştirilmiştir.’ Ayrıca soruşturma hakkında ‘gizlilik’ kararı bulunmasına rağmen arama kameralar eşliğinde yapılmış, akabinde de görüntüler medyaya servis edilerek gizlilik bizzat kolluk kuvvetleri tarafından çiğnenmiş ve masumiyet karinesi açıkça ihlal edilmiştir.
Başvurulan yöntem ve alınan tedbirlerin, işlendiği iddia edilen suç ile orantılı olması hukuki bir zorunluluktur. Kişinin ifade vermeye hazır olduğunu beyan etmesine rağmen sabaha karşı özel harekât polisleri eşliğinde baskın yapılarak gözaltına alınması ve ancak hukuki bir zorunluluk halinde başvurulabilecek tutuklama tedbiri ile bir tür cezalandırmaya maruz bırakılması kabul edilemez. Hukukun bir sopa olarak kullanıldığı, yargının insanları sindirme aracına dönüştürüldüğü durumlarda, toplumdaki her bir ferdin temel hakkı olan hukuki güvenlik hakkının zedelenmesi kaçınılmazdır.
MAZLUMDER olarak;
– Gerçeklere rağmen derneğimiz üzerinden yürütülen dezenformasyonu kabul etmediğimizi,
– Yargılama yapılmadan kişilerin suçlu ilan edildiği açıklamalardan uzak durulmasının, masumiyet karinesinin ve lekelenmeme hakkının korunmasının hukuki bir zorunluluk olduğunu,
– Kişi güvenliği ve hürriyeti hakkının ayrılmaz bir parçası olarak bizatihi kendisi cezalandırma aracına dönüşen orantısız güvenlik tedbirlerinden vazgeçilmesini,
– Soruşturma sürecinin gerektirdiği tedbirleri uygularken kanun ve hukuk çerçevesi içerisinde kalınması, hak ihlaline sebebiyet verecek durumlardan kaçınılması gerektiğini vurgularız.”