Ana SayfaHaberlerNihal Bengisu Karaca: “Diamond Tema olayı: Ebrehe'nin ordusu Kabe'ye dayandı mı?”

Nihal Bengisu Karaca: “Diamond Tema olayı: Ebrehe’nin ordusu Kabe’ye dayandı mı?”

Nihal Bengisu Karaca yazdı: “Diamond’a teşekkür borçlu olmamızı gerektiren bir durum var. Zira niyeti ne kadar kötü de olsa, savunduğu şeyi Sahihi Buhari Muhtasar’ı isimli o çok ünlü kitaptan alıntılamış olması, kapanmış bir kapının kilidini, kitlelerin gözü önünde açtı. Esasen, Türkiye’nin dindar kamuoyu yapıcıları o kadar bitik durumda ki, sürekli saldırı aldıkları bu çocuk evlilik meselesini tarihi belgelere dayanarak hükümsüz bırakan Oxford’lu hadis uzmanı Joshua Little’in doktora tezini Türkçe'ye çevirmek, milyon tane yayınevi içinden birinin bile aklına gelmiş değil.”

Nihal Bengisu Karaca’nın Habertürk’teki yazısını aktarıyoruz.

Geçtiğimiz Kurban Bayramı Gazze’de bitmek bilmeyen İsrail katliamları ile zehroldu, ama bu kez içerdeki bazı tartışmalar da sürece katkıda bulundu.

Malum, şeriat-laiklik-Hz. Ayşe çocuk yaşta mı evlendirildi?- Hz Muhammed (SAV) ‘e hakaret mi edildi ?-Diamond Tema yalnız mı, değil mi? tartışmasını kastediyorum.

Ana akım medya konuya girmemeye özen gösterdi ama artık biliyorsunuz, kısaca şöyle oldu: Dinsizliği savunan Diamond Tema adlı youtuber ile şeriat rejimini savunan Asrın Tok adlı sosyal medya fenomeni tartıştılar. Asrın Tok neden şeriatı savunduğunu pek anlatamadı ama Diamond Tema şeriatın ‘ne fena bir şey olduğunu’ hayatın çeşitli alanlarına tekabül eden ‘hadis-i şerifler’den elde ettiği argümanları kullanarak makineli tüfek gibi sıralayabildi. Özellikle Sahihi Buhari’de yer alan,Hz. Aişe’den nakledildiği ‘iddia edilen’ ve aslında hadis bile olmayan (çünkü sadece peygamberden rivayet edilen sözlere hadis denir) bir rivayet üzerinden takındığı “Ben bunu pek de ahlaki bulmuyorum doğrusu” tutumu ve kinayeleri yüzünden kıyamet koptu. Adalet Bakanlığı sosyal medyadan açıklama yaptı ve derken Tema hakkında yakalama kararı çıkarıldığını da öğrendik.

İnternet medyasının gündemi, günlerce “Hz. Muhammed, Aişe ile çocukken mi evlendi?” meselesi ile öteden beri yaptığı din içerikli videolarda dindarları küçümseyen ve zaman zaman İslam’ı da alaya alan Diamond Tema’ya verilen yakalama kararının hakkaniyetli olup olmadığı tartışması arasında gidip geldi.

Yaptığı yayınlardaki ‘objektiflik’ kisvesi ne kadar tartışmalı olursa olsun agnostiğe de, şeriatçıya da görüşlerinden dolayı tutuklama kararı verilmesine karşıyım. Bazı sosyal medya mecralarında öldürülmesi gerektiğini ileri sürenler hakkında işlem başlatılmalı diye düşünüyorum.

Gördüğüm kadarıyla aklı başında herkes Diamond’un bu denli sert bir biçimde linç edilmesine karşı bir duruş geliştirdi. Buna rağmen düzenlenen “Diamond Tema yalnız değildir” kampanyaları, siyasi kutuplaşmanın derinlerinde bir dindar-dinsiz kutuplaşmasının da yaşandığını iyiden iyiye açık etti.

Üstelik ülkede sadece dinsizlerin başına adli sorunlar geliyor değil.

Bizzat günlerdir tartışma konusu olan münazarada Tema’nın muhatabı olan çocuk, Asrın Tok, şeriatı savunduğu için ters kelepçe ile gözaltına alınmıştı. İbrahim Atabey isimli biri, Kur’an-ı Kerim’i yırttığında kendisine reddiye videosu yapan selefi-youtuber Abdülkadir Polat, hiçbir küfür içermeyen o video yüzünden halen yargılanıyor.

Diamond Tema-Asrın Tok münazarasının neden bu kadar rüzgar yaptığını anlamak için filmi biraz başa sarmak, Diamond Tema kimdir, bakmak lazım.

Dinler tarihiyle felsefeyle düşünce tarihi ile alakadar olmaya çalışan bir genç. Arnavutluk doğumlu bir Türkiye vatandaşı, 30 yaşında. Kendisini Adalet Bakanlığı’nın çıkardığı yaklama kararı sayesinde tanıdım dersem yalan olur. Ara sıra Dücane Cündioğlu’na falan bakınca Youtube algoritması ‘timeline’a Diamond Tema düşürüyor. Alışveriş sitelerinde olduğu gibi “Onu alan bunu da aldı” yapıyor algoritma.

Ben öyle keşfettim, inançsızlığını açıkça itiraf ettiği için daha dürüst geldi hatta, üst üste bazı videolarını izledim.

Hatta spirütalizm’in satanik bir kolu olduğunu, bugün pek çok ortamda biraz da tasavvufla karıştırılarak aktarılan bazı argümanların aslında spritüalizm’in satanik versiyonuna ait olduğunu ben Diamond’dan öğrendim. Retorik faslına kısa tutarak araştıran, dersini çalışan, öğrenci-öğretmen tarzını da başarılı buldum.

Ancak biraz ilerleyince bir profil çıkarmak daha mümkün hale geldi. Karşımda kah Türk ırkı gibi her ırkın dna havuzu bağlamında diğer ırklarla karıştığını bilimsel olarak anlatan, kah çekilmez düzeyde bir otoriterizme savrularak, Türk olmaktan gocunuyorsanız defolun gidin diyebilen biri vardı.

Düşünce özgürlüğü ve ifade hürriyetiyle ilgili makul talepleri söz konusuydu ama “Elimde olsa bu dincilere/dindarlara internete girmeyi yasaklardım” da diyebiliyordu. İslam’ı ‘özgürce’ eleştirmek istiyordu ama kendi dini olan Kemalizm’in eleştirilmesine kesinlikle hoş bakmıyordu. Atatürk sadece öldüğü için eleştirilebilirdi: “Büyük adamdı, pekala ölmemeyi başarabilirdi.”

Sakinliği ve botoksla banyo yapmış gibi duran kıpırtısız yüzü kendisine soğukkanlı bir imaj verse de, bunlar onu sosyal medyada “Çöl develeri bize aslanlıktan bahsetmesin. G*tünü taşla silen adamlardan devşirdiğiniz ahlakınıza ihtiyacımız yok” şeklinde korkunç bir tweet atmaktan alıkoymuyordu.

Spinoza’dan Epiküros’tan uzun uzun anlatıyordu ama günün sonunda karı koca tatil için gittikleri Alanya’daki otelin ‘her şey dahil sistemini’ ‘açık büfesini’ öven vlogu yayınlamanın bir çapsızlık göstergesi olduğunun farkındabile değildi.

Peki nasıl oldu da memleketin dindarlarına çöl devesi diye seslenmeyi alışkanlık haline getiren sözde çağdaş aydınlanmış ateistler kemalistler, her şey dahil oteli açık büfesi öven bu genç insana Voltaire muamelesi yapar oldu?

İnternette geldiği sınıf ne olursa olsun otellerin her şey dahil sistemi gibi önüne gelen menüden keyfine göre seçmece bir kültür ve anlayış edinen, aşırı eklektik, canlı, küfürbaz bir gençlik var. Politically correct’in her düzeyinden nefret ediyorlar, siyaseten doğruculuğu önemseyen herkesi gayri samimi ve ödlek buluyorlar.

Pervasız ve dolaysız yaklaşımlarını, konu din olduğunda bile gardroba kaldırmak istemiyorlar.

Dahası AK Parti iktidarında doğmuş, büyümüş, başka hiçbir dönemi görmemiş, askeri darbe nedir yaşamamış bu gençlik, rejimin asıl doğasını hiç bilmediklerinden, seküler otoriterizme gayet sempati ile bakıyorlar. Sorsan 2010 yılını hatırlamazlar ama nerdeyse hepsi yetmez ama evetçi düşmanı.

Hükümeti ayakta tutan yegane şeyin ‘dindarlar ve onların saplantılı dogmaları’ olduğuna da çok eminler. Onlara göre, ülkede yaşanan bütün olumsuzluklara insanların dindarlığı neden oldu. Sevmedikleri hükümete, liderine açıktan bir şey yapamadıkları için onun sosyolojisini rencide etmeyi bir öz savunma stratejisi gibi görüp sahipleniyorlar.

Hükümetin politikalarının çok sert bir sekülerleşme dalgasına neden olacağı uyarısını üç dört yıldır bu köşeden yapıyorum. Haklı çıkmaktan üzüntü duyuyorum ama konu bu değil.

Konu gelen dalganın nereden güç aldığı ve sofistike bir metod içermesi. O metod, Müslümanların seküler dünyadan talep ettiği tek şeyi farketmek, buradaki zaafı kazanıma dönüştürmek üzerine kurulu.

Dünyanın bütün şehirlerinde aklı başında makul müslümanların sekülerlerden istediği tek bir şey var: “Nasıl yaşıyorsanız yaşayın, neye inanırsanız inanın,ama lütfen artık Kitabımıza ve Peygamberimize hakaret etmeyin.”

Bu son derece sade talep, aynı zamanda müslümanların nereden yaralandığını da gösteriyor. Diamond Tema’nın kahramanlaşma nedeni sadece Adalet Bakanı tarafından saçma bir biçimde mağdur edilmesinden ileeri gelmiyor, esas itibariyle Diamond’un müslümanların Kur’an ve Hz. Muhammed konusundaki yumuşak karınlarına ‘içerden bilgiyle’ vurmasından kaynaklanıyor.

“Ben demedim ki, bakın kendi kaynağınız böyle” diyerek başlıyor artık cümleler.

Diamond’un bu kadar öfkeye maruz kalmasının nedeni, Yer6 isimli o kanaldaki o tartışma değil. Neredeyse her islam videosunda, bugün ateizm propagandası yapanların ağzına sakız olmuş “Müslümanlar dinlerini bilselerdi, müslüman kalamazlardı” propagandasını açarak, işlevsel hale getirmiş olması.

Bu tarz-ı siyaset, seçtiği kaynağı değilleyen ya da tartışmalı hale getiren diğer kaynakları kabul etmiyor, referans olarak görmüyor ve bunu ileri sürenlere “Siz dininizi bilmiyorsunuz, dahası dininizi beğenmiyorsunuz” gibi küstahlıklara da girişiyor. Diamond ve hempalarına göre “Ya adam gibi dinini bil, dinine sahip çık ya da dindarım diye ortada dolaşma” sözü insanları dindarlaştırmak için değil elbette. Ya neden? Çünkümüslümanların ancak bu versiyonu 21. yy ile konuşabilen bir din iddiasından vazgeçer ve Diamond ve benzerleri ancak o sayede müslümanları dogmatik aptallar olarak lanse edebilir.

Ama tereciye tere satmaya kalkmanın hatta tere hakkında diskur çekmeye yeltenmenin riskli tarafları da var.

Siz, istediğiniz gibi inanabilir ya da inanmayabilir ve inancınızı ya da inançszılığınızı deklare edebilirsiniz.Ancak Aişe (ra) yı, dokuz yaşında evlenmiş gibi gösteren Hişam bin Urve’nin aktarımını baz alıp, ablası Esma ve yaşıtı Fatma’nın yaşlarını aktararakçapraz sorgulama yapan ve bu yolla Hz. Aişe’nin hicret sırasında 17 yaşında olduğunu ve önce nişan, takip eden aylarda nikah derken aradan bir buçuk yıl gibi sürenin geçtiğini bulan, dolayısıyla Aişe’nin evlendiğinde 19 yaş civarında olduğunu belgeleyenleri görmezden geliyorsanız niyetiniz samimi değildir. Dahası kötücül bir insan olduğunuzu da deklare etmiş olursunuz.

Ancak bütün bunların ötesinde Diamond’a teşekkür borçlu olmamızı gerektiren bir durum var. Zira niyeti ne kadar kötü de olsa, Asrın Tok’la girdiği münazarada savunduğu şeyi Sahihi Buhari Muhtasar’ı isimli o çok ünlü kitaptan alıntılamış olması, kapanmış bir kapının kilidini, kitlelerin gözü önünde açtı.

Esasen, Türkiye’nin dindar kamuoyu yapıcıları o kadar bitik durumda ki, sürekli saldırı aldıkları bu çocuk evlilik meselesini tarihi belgelere dayanarak hükümsüz bırakan Oxford’lu hadis uzmanı Joshua Little’in doktora tezini Türkçe’ye çevirmek, milyon tane yayınevi içinden birinin bile aklına gelmiş değil. Düşünün. Kimse çevirmemiş.

Bir agnostik youtuber ‘böyle bir evliliği ben ahlaki bulmam’ deyince gönüller kabardı da, hocalar araştırmacılar yayınlarında daha net ve beliğ reddiyeler yapmak zorunda kaldılar.

Daha önce dile getirdikleri ‘yahu şimdi o dönemin şartları…’ diye başlayan o ahmak savunuyu bırakmışlardı artık. Çünkü 9, her durumda 9’dur.PeygamberimizinHz. Aişe ile 9 yaşında ‘zinhar evlenmediğini’ ilk kez, diğer başka kaynaklara da dayandırma gereği duyarakve konuyu ciddiye alarak anlatmak zorunda kaldılar.

Bu arada tabii, adında ‘Sahih-i Buhari’ ifadesi geçen herşeyin süzme sahih rivayetleri içermediğini de, açıkça itiraf edemeseler de aslında zımnen kabul etmiş oldular. Çünkü hemen hepsi söze şöyle başladı: “Evet bu rivayet Sahih-i Buhari’de geçer ama aslında hadis-i şerif değildir.”

Acaba o ‘Sahih-Buhari’de kaç tane böyle aslında ‘hadis’ olmayan rivayet var? Gerek rivayet edilme şekilleriyle, gerek rivayet edenin kimliği ile, gerekse Kur’an mantığına ve telakkisine aykırılıkları ile hadis olmadıklarını bir bakışta anladığımız o cümlelere “Ey ümmet, bunlar hadis falan değil” diyecek ilahiyatçı ve samimi ilim adamı neden çıkmıyor? Çıkanı da neden tıkandıkları yerde inançlarını terkedip “Ay ben kaçtım” yapma yoluna sapıyor?

Yıllarca mü’minlere hitap edip güya talebe yetiştiren, iki lafının bir başı “Eyyy talip, buğday mı irfan mı” olan pozcu ilim erbabının artistik patinajlarımüslümanların Kur’anı 21. yy ile buluşturma heyecanını boğdu ve nehre attı.“Bir tecdit şart” diyenler“Bildiğimiz saçak altı bilmediğimizden hayırlı demek ki. Sorgulama, arama işinin sonu tehlikeliymiş meğer…” diyerek ya evine ya köyüne sığındı. “Anlamak için yaratılmadık, itaat etmek için yaratıldık” vaazları veren mahalle hocalarının yanına döndü insanlar. Evlatları da Diamond gibilerinin rahle-i tedrisinden geçiyor işte.

Ebrehe’nin orduları Kabe’ye yaklaştı.

Neden acaba?

Kur’an kendisinden başka hiçbir kaynağa atıf yapmadıği halde, sözümona gelenekçiler Hz. Ömer’in konuşmasına bile izin vermediği Ebu Hureyre gibilerinin her uydurduğuna‘sahih kaynak’ muamelesi yapıp “Hadis ayeti nesheder mi?” gibi konu başlıkları açtığı için olabilir mi?Bunları anlatıp püskürtmesi gereken ilim erbabı da ya yorgunluktan bıraktıkları ya da üzerine binip bir kez de oradan ‘yükselecekleri’ yeni bir dalga buldukları zannıyla koşarak uzaklaştıkları için olabilir mi?

Neyse ki, Kabeyi koruyan nasıl Allah oldu ise, dini koruyacak olan da O.

Fillerin mağlup edilmesi gerekiyorsa, Allah eder. Gerekmiyorsa, etmez.

Üstelik bu kez o kuşlar o taşları kimin kafasına bırakacak, bilinmez.

- Advertisment -