AK Parti eski genel başkan yardımcısı, eski sözcüsü ve cumhurbaşkanı danışmanı Yasin Aktay, dün (12 Mayıs) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir uçak yolculuğunda çektiği selfiyi Twitter hesabından paylaştı.
Aktay paylaşımına, “Yerde istedik olmadı. Gökte bulduk. THY organizasyonuyla:) Sayın Kılıçdaroğlu ile bulutlar üzerinde mülteciler, Türkiye’nin dış politikası ve üniversiteler üzerine keyifli bir sohbet…” notunu düştü.
Bu tweet üzerine Yasin Aktay’ı aradık, kendisini yurtdışında bulduk ve ona fotoğrafın hikâyesini, Kemal Kılıçdaroğlu ile aralarında geçen sohbette nelerin konuşulduğunu sorduk.
Yaklaşık bir saat süren yolculuk boyunca sohbet ettiklerini söyleyen Aktay, tesadüfen oluşan bu ikili sohbette ne konuştuklarına dair tek taraflı bir açıklamanın etik olmayabileceğini söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kamuoyu ile paylaştığı görüşleri dışındaki hususlarda paylaşabileceği bir şey olmadığını belirtse de Aktay sohbetin içeriğine dair sorularımıza bazı genel cevaplar verdi.
“Mülteciler konusunu konuştuk. O kendi konumunu tekrarladı, şimdiye kadar kamuoyuna da açıkladığı kendi konumunu tekrar ifade etti. Ben de onun konumuna tekrar itiraz ettim. Birkaç gün önce de, daha önce defalarca da bu konuda kendisini yazdığım yazılarda eleştirmiş olduğumu hatırlattım. O da bu eleştirilerimi takip ettiğini söyledi.
“Eleştirilerimden birisi davul zurnayla mültecileri göndereceği konusundaki açıklamasıydı. Bu düşüncesinin şu anda mülteciler arasında çok büyük bir endişe yarattığını söyledim.
“Dünyadaki tüm sosyal demokrat partilerin aksine CHP’nin bir sosyal demokrat parti olarak göçmenler konusunda farklı bir tutum sergilediğini ifade ettim. Bunun üzerine kendisi Suriye’de durumu bu hale getirenin kim olduğu üzerinden bir suçlamaya başladı. Kamuoyunun önünde yaptığı açıklamalardan farklı bir şey söylemedi bu anlamda. Ben de kendisine, dediği gibi olsa bile mültecilerin bundan bağımsız bir mesele olduğunu söyledim. Mülteciliğe kimin sebebiyet verdiğinin tartışmasını ayrıca gece gündüz yapabileceğimizi ama mülteci hukukunun bundan bağımsız bir şey olduğunu söyledim. Mülteci mültecidir. Onun hakkı insan hakları bağlamında ele alınan bir şeydir.
“Kendisi eleştirilerimi son derece nazikçe, centilmence dinledi. Bu konuları karşılıklı olarak daha çok konuşabileceğimiz imkânların olabileceğini de teyit etti. Konuşulması gerektiğini de söyledi.
“Özellikle dış siyaset ile ilgili konularda talep ederse gerek Dışişleri Bakanlığı tarafından gerek de Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan brifing alabileceğini, alması da gerektiğini söyledim. Çünkü özellikle dış politika ile ilgili yaptığı birçok konuşmanın, paylaştığı birçok bilginin Türkiye’yi dış siyasette zora düşürdüğünü, Türkiye ile biraz daha paralel politika takip etmesi gerektiğini kendisine söyledim ama buna kendi görüşlerini söyleyerek itiraz etti.
“Kendisi, sığınmacılarla sıkça görüşüyor olduğunu söyledi. Hatta mültecilerle en fazla görüşen liderin kendisi olduğunu söyledi. Bu görüşmelerde sığınmacılarla onların Suriye’ye nasıl gönderileceklerine dair formülleri paylaştığını ve onların da memnuniyetle karşıladığını ifade etti. Esad’la anlaşmaktan bahsetti. Ben ise Esad ile anlaşmanın onlar açısından kolay olabileceğini fakat kendilerini yıllarca katletmiş, kötülüğü reva görmüş birine mültecilerin nasıl güvenebileceğini dönüp düşünmeleri gerektiğini belirttim.
“Sığınmacılar konusu partiler üstü ele alınması gereken bir mevzu. Bu konuda ben AK Partili biri olarak konuşmuyorum. Muhalefette de olsaydım bu konuda en insani tavrı takınmaktan hiçbir şekilde çekinmezdim. Kemal Bey’e de CHP’nin bir sosyal demokrat parti olarak çok daha farklı bir tutum takınması gerektiğini söyledim. Bilhassa Sayın Cumhurbaşkanımızın bir milyon Suriyeliyi gönüllü olarak ülkelerine döndürebilecek projeyi açıkladıkları gün buna da muhalefet etmelerini olumlu bulmadığımı da kendisine söyledim. Kendisi de son derece nazikçe bu eleştirimi dinledi ama tabii ki kabul etmedi.
“Tüm dünyada demokrat partilerin savunduğu temel konulardan biridir mülteci hukuku. Ama CHP’nin bu konuda geri kalmasının üzücü olduğunu belirttim. Bu konuyu bütün dünyada örnek oluşturacak bir muhalefet-iktidar işbirliği konusu haline getirmek çok daha fazla şey kazandırırdı muhalefete. Bunu da Kemal Bey’e söyledim.
“Ayrıca üniversitelerin durumu gibi güncel meseleler üzerine de konuşmalarımız oldu.
“Centilmence bir muhabbet oldu. Aslında tesadüfen oluşmuş bir sohbet olmasına rağmen birbirimizi doğrudan dinleme, doğrudan fikirlerimizi birbirimize söyleme fırsatı oluşması açısından önemli bir sohbet oldu.”