Barış için Akademisyenler Hareketi’nin 2016’da imzaya açtığı “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzaladığından dolayı KHK ile ihraç edildikten sonra ilk dereceli idare mahkemesi kararlarıyla yeniden görevlerine dönen akademisyenler Alphan Telek ve Fatma Bostan Ünsal’ın görevlerine iade kararı AYM’nin Temmuz 2019’da almış olduğu hak ihlali kararına rağmen Bölge İdare Mahkemeleri (İstinaf) tarafından iptal edildi.
AYM ceza alan akademisyenlerin yaptığı bireysel başvuruları 26 Temmuz 2019’da karara bağlayarak bildiriyi imzalamaları sebebiyle akademisyenlerin mahkum edilmesinin ifade özgürlüğü ihlali olduğuna hükmetmişti.
Bölge İdare Mahkemeleri’nin (İstinaf) Barış Akademisyenleri ile ilgili vermiş olduğu kararlara tepki gösteren Eğitim Sen, “iade süreci mahkemelerin Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımaması nedeniyle yılan hikâyesine dönmüştür” dedi.
Alphan Telek: “Mahkeme bildiriye imza atmamı terör iltisakı olarak yorumluyor”
7 Şubat’ta Ankara 13. Bölge İdare Mahkemesi (İstinaf) tarafından görevinden yeniden ihraç edildiğini öğrenen Alphan Telek hikayesini ve yaşananları Serbestiyet’e anlattı:
“2016 yılında bildiriyi imzaladık ve 7 Şubat 2017 tarihli KHK ile Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden atıldım. Pasaportum da iptal edildiğinden dolayı dört yıl yurt dışına çıkamadım.”
“Eğitim hakkımız engellendiğinden dolayı AİHM’e başvurduk”
“2017 yılında ben Fransa’daki Sciences Po isimli okulun Siyaset Bilimi doktora programından kabul alırken ihraç edilen akademisyen arkadaşım Edgar Şar da İtalya’daki European University Institute’den kabul almıştı.
Biz pasaportlarımız iptal edildiği için kabul aldığımız okullara gidemedik ve Türkiye’deki bütün iç hukuk yollarını tükettikten sonra eğitim hakkımız engellendiğinden dolayı AİHM’e başvurduk. Davanın sonucunda Türkiye tazminata mahkum edilirken eğitim hakkımızın ihlal edildiği de tescillenmiş oldu.”
“Okul bana özlük haklarımı geri vermedi”
“Geçtiğimiz yıl AİHM’in almış olduğu karardan kısa bir zaman sonra Ankara İlk dereceli İdare Mahkemesi beni görevime iade etti.
Görevime döndükten sonra mahkeme kararına rağmen okul bana özlük haklarımı geri vermedi. Şimdi de 7 Şubat 2024’te Ankara 13. Bölge İdare Mahkemesi (İstinaf) imza atmamı PKK/KCK’ya terör iltisakı olarak yorumluyor ve ilk derece mahkemenin almış olduğu kararı bozarak beni tekrardan görevimden ihraç ediyor. Danıştay’a itiraz hakkımız var. Şu an hazırlık aşamasındayız.”
Fatma Bostan Ünsal: “Mizah unsuru olabilecek bir şey kokteyl terör örgütü”
21. İdare Mahkemesi tarafından kendisiyle ilgili verilen göreve iade kararının Bölge İdare Mahkemesi tarafından bozulduğunu anlatan Fatma Bostan Ünsal ise şunları söyledi:
“Bölge İdare Mahkemesi, ihraç edilmeme gerekçe olarak Barış Akademisyeni olmamın yanı sıra benim Muş Kadın Çatısı Derneği’ne üye olmamı da ihraç gerekçesi olarak göstermiş.
Muş Kadın Çatısı Derneği 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası kapatıldı ama daha sonra açıldı. Herhangi bir suç unsuru taşımayan bir derneğe üye olmak yine ihraç için bir gerekçe gibi kullanılmış.”
“AsyaCard DIT’ı kullanmakta yeniden ihraç edilmeme gerekçe”
“Bir de benim Bank Asya’da hesabım vardı ve köprü geçişlerinde kullanılan AsyaCard DIT’ı kullanıyordum.
Mahkeme bunu da yeniden ihraç edilmeme gerekçe olarak açıklamış ve bir kokteyl gibi. 15 Temmuz sonrasında zaten bu ‘kokteyl terör örgütü’ meselesi çok gündeme gelmişti. Ancak biraz daha soğukkanlı baktığımızda ancak mizah unsuru olabilecek bir şey kokteyl terör örgütü. Temyiz incelemesi için Danıştay’a başvurduk. Çıkacak olan kararı bekliyoruz.”
Levent Mazılıgüney: “İrtibat ve iltisak kavramları 15 Temmuz sonrası türetilen safsatalardan ibaret”
Avukat Levent Mazılıgüney’in görevine iade edildikten sonra yeniden ihraç edilen akademisyenlerle ilgili Serbestiyet’e yaptığı açıklama şöyle:
“İdare mahkemesinin “ceza yargılaması beni ilgilendirmez, ben irtibat ve iltisaka bakarım” benzeri gerekçelerle meslekten çıkarmaları hukuka uygun bulması birkaç açıdan hukuka aykırıdır.
Öncelikle meslekten çıkarma sadece bir idari işlem veya eylem olarak görülemez. İhraçlar cezai niteliktedir, sonuçları itibariyle birçok ceza yargılamasında verilen karardan daha ağırdır.
Dolayısıyla AİHM içtihatlarında açık olduğu şekilde ceza yargılamasında tanınan tüm haklar geçerlidir. İrtibat ve iltisak kavramları da 15 Temmuz sonrası türetilen safsatalardan ibarettir. “
“Hukuka aykırı uygulamalar toplumu mağdur etmektedir”
“AİHM’in Yalçınkaya kararında idarenin ihraçlarda ve yargılamalarda dikkate aldığı kriterlerin, “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesini ihlal ettiği dünyaya ilan edilmiştir. İdare mahkemelerinin bu tür hukuksuz kararları benzer şekilde ağır ihlal kararlarıyla sonuçlanacaktır.
AYM 30.07.2019 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan Zübeyde Füsun Üstel vd. kararıyla Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermişti. Barış akademisyenlerinin en baştan mağdur edilmeleri yanlış ama AYM kararından sonra, 2019 Temmuz ayından bu yana mağduriyetlerin devam ediyor oluşu kabul edilemez.
Hukuki güvenliğin olmadığı bir ülkede ekonomi başta olmak üzere herhangi bir alanda iyileşme ihtimali yoktur. Yargımız, hukuka aykırı uygulamalarıyla tüm toplumu mağdur etmektedir.”