Ana SayfaHaberler"Özelleştirme ve kıyı işgallerine karşı Datça’yı Savunuyoruz”

“Özelleştirme ve kıyı işgallerine karşı Datça’yı Savunuyoruz”

Türkiye’nin ilk ‘sakin kenti’ Datça, bir gece yarısı çıkan karar sonrası ayakta. Türkiye’nin cennet koylarından Kargı Koyu’nun imara açılmasına, diğer koyların kiralanacak olmasına karşı ilçe sakinleri günlerdir eylemler düzenliyor.

Kargı Koyu’nun özelleştirilmesi ve Kızlanaltı’nda kıyıların kiralanması girişimlerine Datça’lılar Datça Demokrasi Platformu Kent Savunması çatısı altında birleşerek karşı koymaya çalışıyor. Datçalılar ilk olarak 13. Nisanda Kızlanaltı’nda kiraya konu olan kıyı alanını ziyaret etti ve kıyılarına sahip çıkacağını dillendirdi. 14 Şubatta Datça Kent Savunmasının çağrısıyla Datça Cumhuriyet Meydanı’nı dolduran Datçalı/Datçasever, şarkılarla, türkülerle, döviz ve pankartlarıyla Datça’nın doğasına, koylarına göz dikenlere geçit vermeyeceklerini dile getirdiler.

Halkın yoğun ilgi gösterdiği açıklamaya Datçalılar ve Sivil Toplum Kuruluşlarının yanısıra Muğla milletvekili Burak Erbay ve İzmir milletvekili Murat Çepni dahil çeşitli siyasi parti temsilcileri ve diğer ilçelerden destek için gelen yurttaşlar da katıldı.

Gelen destek mesajlarının okunmasının ardından Kent Savunmasının basın açıklaması okundu:

Datça’yı savunuyoruz!

6 Nisan’da Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Datça’nın en güzel noktalarından biri olan Kargı Koyu’ndaki kamuya ait 128 dönümlük arazinin otel ve otopark yapılması için Özelleştirme İdaresi’ne devredildiğini öğrendik.

Anlıyoruz ki; büyük sermaye grupları ve onların hizmetinde olan iktidar gözünü bu defa Kargı koyuna dikmiş. Türkiye’nin bir çok yerinde olduğu gibi toplumsal fayda ve ekolojik denge gözetilmeden, konunun uzmanlarının ve bölgede yaşan insanların görüşü alınmadan verilen bu kararın başka hiçbir mantığı yok. Bir gecede, bir kişinin imzasıyla alınan böylesi bir kararın, ne içeriği ne de yöntemi açısından kabul edilmesi mümkün değil.

Bugün eşsiz denizi ve doğal güzellikleri ile ünlü Kargı Koyu, aynı zamanda 2000 yıllık Antik Karya Yolu’nun olduğu güzergahta yer alıyor. Antik Çağ’dan bu yana “yarımadaların en güzeli” olarak ifade edilen Datça’nın doğal, tarihi ve kültürel zenginliklerinin, rant uğruna yağmalanmasını, betona kurban edilmesini istemiyoruz.

Elbette bu saldırı ne Türkiye’nin geneli, ne de Datça için yeni değil. Plansız ve ranta dayalı yapılaşma ile bir inşaat cehennemine dönen Datça’ya yönelik benzer saldırılar yıllardır olduğu gibi bugün de sürüyor. Gebekum olarak da bilinen Kızlanaltı Güllük Mevkii kıyı alanının kiralanması, Alavara başta olmak üzere bir çok doğal sit alanının statüsünün düşürülmesi, Datça’nın içinde yer aldığı Aydın-Muğla Bütünleşik Kıyı Alanları Planı’nın kabul edilmesi, Muğla-Denizli Çevre Düzeni’nde yapılan hukuksuz değişiklikler bu saldırıların örnekleri. Bizler bu saldırılara karşı bugüne kadar direndik ve bundan sonra da direnmeye devam edeceğiz. Sadece insanların değil, canlı cansız tüm varlıkların müşterek alanları olan kıyılar ve diğer doğal varlıkların ticari meta haline getirilerek talan edilmesini bugüne kadar kabul etmedik ve bundan sonra da etmeyeceğiz.

Bizler yaşam alanlarımızı ve bulunduğumuz bölgenin ekolojik dengesini bu saldırılara karşı savunmaktan vazgeçmeyeceğiz. Ancak toplumsal faydayı değil, yalnızca sermayenin karlılığını gözeten bu düzenin yarattığı ekolojik krizin küresel düzeyde insanlığı ve genel olarak dünya üzerindeki canlı yaşamını tehdit ettiği bir dönemde bu mücadelenin yalnızca Datça ile ilgili olmadığını da çok iyi biliyoruz. Datça’yı savunmak insanlığın geleceğini ve doğal yaşamı savunmanın bir parçasıdır.

Kazdağları’nı, Kuzey Ormanları’nı, Salda Gölü’nü, Hevsel Bahçeleri’ni, Yırca Köyü’nü, Kanal projesiyle bir yıkımla karşı karşıya olan İstanbul’u, HES’lerle yok edilen dereleri savunduğumuz gibi, Kargı Koyu’nu da hep birlikte savunmak zorundayız. Kargı koyuna yönelik kararın duyulmasının ardından, sosyal medyada ortaya çıkan muazzam tepki çok sayıda insanın da bu gerçekliğin farkında olduğunu gösterdi.

Bugün Datça’da yaşayan farklı kesimlerden ve anlayışlardan insanlar olarak bu sorumlulukla ve ortak kaygıyla yaşadığımız kenti savunmak için bir araya geldik. Mücadelemizi Kargı Koyu’nun özelleştirilerek yağmalanmasına neden olacak bu karar iptal edilene kadar sürdüreceğiz. Önümüzdeki dönemde imza kampanyası, hukuksal girişimler, sosyal medya kampanyaları, sokak eylemleri ve etkinliklerle bu direnişi büyüteceğiz. Aç gözlü şirketlerin Datça’yı yağmalamalarına, doğal yaşamı yok etmelerine izin vermeyeceğiz.

Basın açıklaması okunduktan sonra şiir tadında kısa metinler, şarkılarla çoşan Datçalılar sık sık özelleştirme ve kıyı işgallerine karşı olduklarına dair sloganlar attılar. Datçalılar 16 Nisan’da Kargı Koyuna ikinci bir basın açıklamasına çağrılarak basın açıklaması bitirildi.

Milletvekillerinin açıklamaları

Datça Kent Savunmasının basın açıklamasının bitiminden sonra İzmir Milletvekili Murat Çepni: “Biz Datça’nın denizimize, koylarımıza, yaylarımıza, sularımıza dokundurtmayacağız. Bu ülkenin doğasını sermayeye peşkeş çektirmeyeceğiz.“ diyerek kısa bir konuşma yaptı.

Ardından Muğla Milletvekili Burak Erbay da “Datçamızı, Sandras dağımızı, Akyakamızı, Murat dağımıza, sahip çıkacak, mücadele etmeyi hep beraber sürdüreceğiz.” diyerek destek açıklamalarında bulundu

Aynı gün 16 Nisan’da yapılmak istenen basın açıklamasına Datça Kaymakamlığı tarafından yapılan yazılı bir bildirimle Covid 19 salgını gerekçe gösterilerek izin verilmediği açıklandı.

Datça Kent Savunması bunun üzerine Basın Açıklaması YAPMIYORUZ diyerek bir açıklama yayınladı ve Datçalıları 16 Nisan’da Kargı Koyuna gezmeye, yüzmeye, sohbet etmeye, sahip çıkmaya çağırdı:

“Kamuoyunun dikkatine.
Kargı Koyu’nda bulunan 128 dönüm arazinin Cumhurbaşkanlığı kararıyla özelleştirilmesi ile sürdürdüğümüz mücadelenin parçası olarak, yarın gerçekleştireceğimiz basın açıklamasıyla ilgili olarak Platformumuzu temsilen Datça Kaymakamlığı’na bildirim yapılmıştır.

Söz konusu bildirime cevaben Datça Kaymakamlığı tarafından tarafımıza tebliğ edilen yazıda “talebimizin uygun görülmediği” ifade edilmiştir.

Öncelikli olarak belirtmek isteriz ki toplantı ve gösteri yürüyüşleri izne bağlı değildir. Anayasa’nın 34. maddesine göre “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” 2911 sayılı kanunun 3. maddesinde de “Herkes, önceden izin almaksızın, bu Kanun hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” Denilmiş ve yalnızca bildirim şartı getirilmiştir. Dolayısıyla izne bağlı olmayan basın açıklamamızı gerçekleştireceğimize yönelik bildirimin “uygun görülmediği” şeklindeki “karar” yasal olarak yok hükmündedir.

Öte yandan karar gerekçesi olarak öne sürülen pandemi bahanesinin de bir meşruluğu bulunmamaktadır. 14.04.2021 tarihinde Cumhuriyet Meydanı’nda gerçekleştirilen basın açıklamasında tüm katılımcılar tarafından maske ve mesafe kurallarına azami özen gösterilmiş, düzenleyiciler tarafından bu konuda defalarca uyarı yapılmıştır. Bu konuda farklı etkinlikler arasındaki açık ayrımcılığı kamuoyunun takdirine sunuyoruz.

Bu Datça’nın talan edilmesine karşı mücadelemizi engellemeye dönük keyfi bir karardır. Usulen yok hükmündeki bu kararın, esasen ne yasal, ne bilimsel bir dayanağı bulunmamaktadır. Hiçbir açıdan meşruluğu bulunmayan bu kararı kabul etmiyoruz. Ancak, tek bir paydaşımızın kılına zarar gelmemesi ve barışsever mücadelemize gölge düşürülmemesi için basın açıklaması yapmayacağımızı belirtiyor, yine de yarın saat 11.00’de Kargı Koyu’nda buluşacağımızı duyuruyoruz.

Datça Demokrasi Platformu Kent Savunması adına…”

16 Nisan’da güvenlik güçlerinin Kargı Koyu yolunda yoğun güvenlik kontrolü yapmalarına rağmen 200 civarında Datçalının yürüyerek, koşarak, bisikletleriyle Kargı Koyunda toplanmaları engellenemedi. Datçalılar özelleştirme kararı alınan bölgede şarkılarla, sloganlarla, ellerinde kendi hazırladıkları yazılarla şenlikli bir biçimde özelleştirmeye karşı olduklarını dillendirdiler.

Kent Savunmasının özelleştirme ve kiralamalara karşı etkinliklerinden biri de imza kampanyası oldu:

İmza metninde kampanya metninin muhatapları Cumhurbaşkanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığı olarak belirtildi. Ve tüm duyarlı yurttaşlar

https://www.change.org/datcayisavunuyoruz linkinde paylaşılan imza kampanyasına katılmaya davet edildi:
“Datça’da Güllükyolu mevkiindeki kıyı alanının, kıyıları kamu yararına yönetmekle sorumlu kamu kurumlarından biri olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Anayasaya, Kıyı Kanunu’na göre kamu yararına yönetilmesi zorunluluğuna aykırı biçimde kiraya verilmeye çalışıldığını öğrendikten kısa bir süre sonra üstüne Kargı Koyu’ndaki 128 dönümlük korunması gereken doğal/bakir bir alanın da yerel yurttaş ve sivil toplum örgütlerinin ya da yerel yönetimin görüşü bile sorulmadan 05.04.2021 tarihli 3778 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile imar planı yapma ve satış yetkisinin Özelleştirme İdaresine verildiğini öğrendik…
Daha önce de kıyılarımızın kiralamalar yoluyla işgali ya da korunması gereken alanların koruma derecelerinin düşürülerek imara açılmaya çalışılması gibi birçok girişim yaşamıştık. Bu girişimlere karşı Datçalılar ve Datça severler olarak bugüne kadar direndik ve bundan sonra da direneceğiz. Sadece insanların değil, canlı cansız tüm varlıkların müşterek alanları olan kıyılar ve diğer doğal varlıkların ticari meta haline getirilerek yağmalanmasını da, talan edilmesini de bugüne kadar kabul etmedik ve bundan sonra da etmeyeceğiz.
Özelleştirmeye de, kiralamaya da hayır diyor, bu yönde alınan kararların biran önce iptal edilmesini istiyoruz
.”

Datça halkı ayrıca Türkiye’nin en güzel koylarının imara açılmaması için internet üzerinden imza kampanyası başlattı.

- Advertisment -