Gazeteci ve yazar Kaan Göktaş, Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla yargılandığı bir davadan ötürü kendi deyimiyle “siyasi bir mülteci” olarak Karadağ’da yaşıyor. İstanbul Üniversitesi Hititoloji mezunu olan Göktaş’ın yayımlanmış 7 kitabı varken gölge yazarlık sıfatıyla imza attığı birçok kitap da mevcut.
Pandemi döneminin başladığı ilk altı ay içinde yazdığı “Korkak Yeni Dünya” isimli kitabında, gerçekleşmesini muhtemel gördüğü bir felaket senaryosunun kelimelere dökülmüş halini, günümüzden biraz daha uzak bir zamanda anlatıyor. Yazarın anlaşılır ve sade dili, kitabı bir solukta okumanıza yardımcı oluyor.
Korkak Yeni Dünya, komplo teorileri dışında beslendiği gerçek bir olayın olduğu, günümüz dünyasından uzak ama bir o kadar da yakın olmaya müsait bir distopya:
“Kitapta gerçeğe en yakın karakter Kaan Göktaş ve ailesi. Ek olarak aktif siyasette yer alan, kitabın yazımında sonra bana ulaşıp “Beni mi yazdın?” diyen bazı isim benzerlikleri de mevcut. Gerçeğe en yakın karakter Kaan olmasına rağmen o kitabın bir ana karakteri değil. Ana karakterimiz Tuna. Yazarı konuşturmaktansa kendimi kitabın içinde bir yan karakter olarak konuşturmayı uygun buldum. Üçüncü şahıs olarak bazı şeyleri ben yapmış oldum. Kitaba biraz karakter bolluğu katmış oldum.”
İsmiyle Huxley’nin “Cesur Yeni Dünya” kitabına gönderme yapıyor. Fakat Korkak Yeni Dünya, Cesur olanın aksine sağlık ve refahın olmadığı bir dünyada geçiyor. Göktaş, Huxley’ninkine nazaran daha sınırlı özgürlüklerin olduğu bir dünya kurmuş. Korkak Yeni Dünya’nın insanları, dört duvar arasına sıkışmış düşünebilen yalnızlardır:
“Faşizm, Devletçilikle beraberdir. Bireyselciliğe yer verilmeyen her durumda faşizm söz konusudur. Türkiye’nin kuruluş kodları da devletçilik ve faşizm üzerinden oluşturulmuş, hatta Hitler ve Mussolini’ye örnek olmuştur. Devletin aşırı güçlendiği durumda yine kuruluş kodlarına geri dönmek, hatta onun daha ötesine geçmek mümkün olabilir.”
Korkak Yeni Dünya, klişeleşmiş roman yapısına konu ve işleyiş bakımından da karşı çıkıyor:
“Her kitabın mutlu sonla bitmesi gerekmiyor. Hayat da böyle bir şey, çok mutlu bitmez. Kitabımda bu klişeye yenilmek istemedim.”
Serinin devam kitabı gelecek mi peki?
“Şu sıralar bir polisiye roman üzerinde çalışıyorum. Bir de baskıya göndermiş olduğum bir anayasa taslağı var. “Ütopik bir Türkiye için özgürlükçü bir anayasa, Yokistan isimli. Sevan Nişanyan önsözünü yazıyor. Kendisi de okudu, beğendi. Aralık gibi raflarda görmüş oluruz.”
“Yokistan, 20/25 yıldır iktidar kanadında ‘Bu darbe anayasası ile olmaz. Yeni anayasa yapmamız gerek’ denilen, zaman zaman komisyon kurdurulan veya rafa kaldırılan bir husus. Ben AK Parti’nin bu saatten sonra bir anayasa yapacağını sanmıyorum. Yapsa bile bunun sadece bir metinden ibaret olacağını düşünüyorum. Yapsalar dahi ona da uymayacaklar. En son yargıtay üzerinden yapılan AYM darbesi de bunun bir göstergesi. Yokistan, Türkiye için dünya standartlarının ötesinde bir anayasa metni. Sadece 40 maddeden oluşan bu metin devletin her şeye karışmasını minimuma indiren, onun yerine yerel yönetimlere en fazla yetki ve sorumluluğu veren bir anayasa metni. İnsanı, temel hak ve özgürlükleri öne çıkartan bir anayasa metni. Elbette hayali bir Türkiye’de gerçekleşebilecek bir metin. Bugün bu metni halkın önüne koysanız %70/%80 HAYIR cevabını alırsınız. Böyle bir metin.”