Sekiz televizyonun canlı yayınında AFAD için toplanan 115 milyar TL bağışın 89 milyarı kamu kurumlarından ve kamu şirketlerinden geldi. Merkez Bankası’nın 30 milyar TL bağışladığını açıklaması dikkat çekti. Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota, Serbestiyet’e değerlendirdi.
Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, kurumu adına 30 milyar TL bağış yaptığını açıkladı. Öncelikle Merkez Bankası’nın bağış yapmasının hukuki karşılığı nedir?
Merkez Bankası bir anonim şirket olduğu için bağış yapabilir, Bankalar Kanunu’na tâbi olmadığı için de yine sınırsız bağış yapabilir. Hukukidir, bu konuda bir sıkıntı yok.
Kampanyayla ilgili son açıklamaya göre ulaşılan 115 milyar TL’nin 89 milyarı kamu kurumlarından gelmiş. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
89 milyar kamunun kamuya bağışı. Bu parayla sorunlarımız çözülecek mi?
Türkiye’de devlet geleneğinden ne kadar uzaklaşıldığını gösteren bir örnek vereyim size. Devlet Planlama Teşkilatı, 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden bir ay geçmeden 14 Eylül 1999’da depremin ülke ekonomisine etkileriyle ilgili yüz sayfaya yakın bir rapor yayınlamıştı.
Bu depremin bir bilançosunun, bir hasar raporunun mutlaka çıkartılması lazım. Bunun için çok da beklemeye de gerek yok.
Parti olarak bunu üç aşağı beş yukarı çıkarttık, bekletiyoruz. Bu konuları bizim konuşmamızın erken olacağını düşündüğümüz için de henüz yayınlamadık.
Tahminimize göre 1-2 sene içinde kamunun üzerine 50-70 milyar dolar aralığında bir yük gelecek. Böyle baktığınız zaman 30 milyar TL’ymiş, 80 milyar TL’ymiş bunlar komik rakamlar.
Türkiye’nin mutlaka kamu kaynaklarının artışına ve parasal genişlemeye ihtiyacı olacak. Bundan kaçışımız yok. Ve bunu düzgün, şeffaf bir şekilde yapmanın yolu bu değildir.
“Siyaset uçağını satarak destek olabilirdi”
Yani Şahap Kavcıoğlu çıksın Merkez Bankası adına 30 milyar TL bağışlasın, o akşam rahat uyusun. Bunun çözümü bu değil.
Gereken miktarın yaklaşık olarak ne kadar olacağı vatandaşlarla şeffaf bir şekilde paylaşılır. Ondan sonra da bağış yapanlar dahil bütün bankalar, bütün kuruluşlar, bütün sermaye, özel sektör şirketleri herkes elini taşın altına koyar. Depreme özel bir vergi çıkarırsınız. Depreme özel bir tahvil çıkartırsınız. Bir finansman modeli oluşturursunuz. Ne kadar para geleceğini herkes bilir ve bu toplanan paraların da kuruşu kuruşuna neye harcandığını faturalarıyla gösterirsiniz. Olması gereken budur ama dün öyle yapılmayacağını görmüş oldum.
Türkiye’nin Merkez Bankası’nın bağışına değil Merkez Bankası’nın parasal genişlemesine ihtiyacı var. Bu da 30 milyarla falan olmaz.
Bir öneri yapayım Merkez Bankası’na. Bunu yapmak yerine Merkez Bankası’yla Hazine anlaşsaydı da 30 milyarlık değil Hazine’den 500 milyar TL’lik bir deprem tahvili çıkartılsaydı. Merkez Bankası da 500 milyarlık tahvili deprem yardımında kullanmak için zaman içinde Hazine’den satın alsaydı.
Kaynak bu şekilde ortaya konsaydı, bu 500 milyar TL’lik tahvili de kurumlar, şirketler, herkes biraz satın alırdı. Siyaset uçağını satarak, maaşları bağışlayarak destek olabilirdi.
Bunun faiz içermesine de gerek yok. Yani bağış gibi de düşünülebilir vergi gibi de düşünülebilir. Ama en azından bu tahvil şemsiyesinin altında işler şeffaf bir şekilde yürütülerek harcamalar denetlenebilirdi.
“Kamudan gelen paradan sadece MB’nin bağışı bir para yaratımıdır”
Bu depremin sadece kamuya faturasının en az bir trilyon TL civarı olacağını düşünüyorum. Yani 60 milyar dolar civarı.
Dün kamudan gelen paradan bir tek Merkez Bankası’nın 30 milyar TL’si bir parasal genişlemedir, yani para yaratımıdır. İronik olarak dün en çok eleştirilen para en çok işe yarayacak paradır. Ancak onu yapmanın yolu da bu değildir.
Geri kalan kamu kuruluşları bağışları zaten sadece kamu parasının yerinin ve zamanının değişmesinden ibarettir.