Ana SayfaHaberlerGündemRÖPORTAJ | “Türk Kızılayı bugün İnisiyatif yeteneği ve birikimi elinden alınmış bir...

RÖPORTAJ | “Türk Kızılayı bugün İnisiyatif yeteneği ve birikimi elinden alınmış bir kurum”

Kızılay’ın eski başkanı Tekin Küçükali: “Afete her yönden hazırlıklı 50 bine yakın sertifikalı Toplum Lideri yetiştirdik. Bu gruplar, afetin ilk dakikalarında alana çıkacak sivil inisiyatifin ‘çağrılmadan koşan’ bilinçli neferleriydi. Nereye kayboldu bu insanlar, en çok ihtiyaç duyulan anda yoklar, neden? Çünkü yok edildiler, yok sayıldılar! Kızılay’ın kurumsal kimliği ve birikimi onu yöneten iradenin çok üzerindedir ama maalesef bizden sonra bu iradeye gereken saygı gösterilmedi ve iyilik duygusu büyük yara aldı.”

6 Şubat depremleri, Türkiye’de ‘yardım’ deyince akla ilk gelen kuruluş olan Kızılay’ın eski Kızılay olmadığını açık olarak ortaya koydu; Kızılay’ın adı deprem sonrasında çok az duyuldu. Yaklaşık 7 yıl sürdürdüğü Türk Kızılayı genel başkanlığı döneminde Kızılay çalışmalarına önemli bir ivme kazandıran ve 15 Ağustos 2011 günü sağlık sorunlarını gerekçe göstererek istifa eden Tekin Küçükali’yle, Kızılay’daki bu dönüşüm sürecini konuştuk.

2011’de sağlık nedenlerini ileri sürerek istifa ettiğinizde birçok insanın aklına “sağlık sebebi zamanın ruhuna uygun uydurma bir gerekçe miydi” sorusu gelmişti…

Sayın Cumhurbaşkanımız o dönem başbakandı. Bize de Kızılay olarak hep destek verdi. Arama kurtarma faaliyetlerinin tek bir merkez elinde toplanması görüşüne hep ihtiyatla yaklaştık. Afetin ilk anlarında devlet henüz sahaya çıkmak için organize olmaya çalışırken, yurdun her köşesinde örgütlü bulunan Türk Kızılayı kadro ve gönüllülerinin anında vatandaşa el uzatabilme gücünün ve inisiyatifinin bir başka iradeye (AFAD) bağımlı hale getirilmesinin yarardan çok zarar vereceğini biliyorduk.

Bu düşüncenizi zamanında başbakana anlatmadınız mı?

Gayet tabii ki anlattık. Ancak sayın Cumhurbaşkanımız kendi kadrolarının sunumu ve isteği doğrultusunda yeni yapılanmada ısrar etti. 

Siz de sağlık sorunları nedeniyle istifa ettiniz!

İcranın başı hükümettir ve çok doğaldır ki hükümeti idare edenlerin de kendi yoğurt yiyiş tarzları vardır. Bize her konuda yardımcı olmuş bir lidere vedamızı da kendimize yakışır şekilde yapmalıydık. 

Yaklaşık 7 yıl Kızılay genel başkanlığı yaptınız. Sizim döneminizin öne çıkan karakteri neydi?

Yenilik, dönüşüm ve hız! Biliyorum çok klişe kavramlar bunlar. Ancak somut örneklerle anlatırsak anlaşılması çok daha kolay olur.

Örneğin ülkemizde her yıl ortalama 4 milyona yakın kurban kesimi yapılır. Bu alanda çeşitli başlıklar altında kronikleşmiş sorunlar vardı ve Kızılay olarak sorumluluk alarak yeni bir modelleme geliştirdik. Amacımız, özellikle büyük şehirlerde kurban ibadetini yerine getirmek istediği halde zorluklar yaşayan insanımıza “güvenilir” bir seçenek sunmaktı. İşte bu ihtiyaçtan doğan “Vekaletle kurban kesim modelini” Kızılay güveniyle uygulamaya başladık, bugün memnuniyetle görüyoruz ki tüm kurumlar bu modeli benimsemiş durumda, ama denetim ayağındaki eksikliklerin halen devam ettiğini de hatırlatalım.

Çok önemli bir başka projemiz de Prefabrik Mevlana Evlerimizdi. Pet şişe atıklarından üretilen kompozit evlerimizi içinde tuvalet ve mutfağı da bulunan ranzalı 2 odalı olarak planladık ve örnek üretimlerimizi de yaptık. Türkiye’nin bugün en çok ihtiyaç duyduğu Mevlana Evleri projesi ciddiyetle sahiplenilseydi, bugün hem çadır seçeneğini tali seçeneğe dönüştürmüş olur hem de insanımıza çok daha pratik ve konforlu bir afet evi sunmuş olurduk. Yapılması gereken sadece önceden planlanmış çocuk parkı, farklı sahalar vb alt yapıları tamamlanmış alanların hemen yanı başında Mevlana Evlerini depolamaktı. Ki bu seçenek deprem ülkesi yurdumuz için halen en geçerli “acil” barınma yöntemidir ve pek çok yönden çadırdan çok daha avantajlıdır. Aslolan ülkenin ve insanımızın iyiliği ise, bu proje devlet eliyle geliştirilmeli. Mensubu olmaktan onur duyduğum Küçükalioğlu ailesi adına kurduğumuz vakıf yoluyla bu projemizi kendi gücümüz ölçüsünde sürdürüyoruz, Hatay’da kurulumlar yaptık, diğer illerimize da tam donanımlı evleri kurmaya devam edeceğiz. Projemizi seviyoruz, insanı ve insanımızı haliyle daha da çok seviyoruz, Türk insanı en iyisine layık, kalbimin en derininden yükselen sesi iletiyorum size.

Gündemimiz deprem! Kızılay nerede?

Kızılay ve onu idare edenler, AFAD sonrası kendilerine çizilen sınırlar içinde ellerinden geleni yapıyor, bundan zerre kuşkum yok. Türk Kızılayı bugün İnisiyatif yeteneği ve birikimi elinden alınmış bir kurum.

Kızılay döneminizde depreme ne kadar hazırdı?

Türkiye’nin genel ortalamasının üzerinde olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. 

Genel başkanlığım döneminde 2013’te kaybettiğimiz sevgili Ahmet Mete Işıkara hocamızın önderliğinde 81 ili kapsayan deprem bilinci konferansı, semineri ve toplantıları düzenledik. Rahmetle andığım sevgili hocamız, sivil yetkililer olarak gördüğümüz muhtar, din adamı ve öğretmenlerden oluşan gruplara deprem öncesi, ânı ve sonrasına dair sayısız kez bilgi aktarımı yaptı. Afete her yönden hazırlıklı 50 bine yakın sertifikalı Toplum Lideri yetiştirdik. Bu gruplar, afetin ilk dakikalarında alana çıkacak sivil inisiyatifin “çağrılmadan koşan” bilinçli neferleriydi. Nereye kayboldu bu insanlar, en çok ihtiyaç duyulan anda yoklar, neden? Çünkü yok edildiler, yok sayıldılar! Kızılay’ın kurumsal kimliği ve birikimi onu yöneten iradenin çok üzerindedir ama maalesef bizden sonra bu iradeye gereken saygı gösterilmedi ve iyilik duygusu büyük yara aldı.

Kızılay başkanlığından ayrıldıktan sonra da yardım duygunuzun ve yardım pratiğinizin hiç azalmadığı söyleniyor…

Herkesin çocukluğundan başlayan bir hikâyesi vardır. Ben Ağrılı bir çilekeş anne ile Sürmeneli sinemacı bir babanın oğluyum. Bu iki güzel insanın bendeki karşılığı iyiliğe olan tutkum oldu. 

Soruyorum size; kendi halini umursamayıp çamurlu ayakkabısıyla ambulansa girmekten çekinen Somalı maden işçisini, enkazdan çıkarılırken “kötü kokuyorum özür dilerim” diyen depremzedeyi bize armağan eden bu her karışına kurban olduğum toprak ve onun insanları her şeyin en iyisine layık değil mi… O madencinin çamurlu ayakkabısına ve enkazdan çıkarılan evladımızın rahatsız olduğu kokusu uğruna bir ömür harcadım ben, bir ömür daha harcarım. Ama ilkelerimden ve inisiyatif kullanma irademden de zerre taviz vermem.

Kızılay nasıl ayağa kalkar? Kalkar mı?

Tabii ki kalkar! Bundan zerre miskal kuşkumuz yoktur. Bakın ben bir gün Kızılay Afyon madensuyu tesislerimizi gezerken Mustafa Kemal Paşa’nın bu tesisi neden Kızılay’a hibe ettiği sorusunun cevabını buldum. Büyük Atatürk’ün, Kızılay’ın ekonomik olarak bağımsızlığını kazanmasını ve sivil iradenin devletten bağımsız kalmasının önemini gördüğünü anladım. Bugün Kızılay’ın yaşadığı güven kaybının nedeni işte bu öngörüden uzak kalmış yönetim iradesidir. Atatürk bize doğru yolu o zaman göstermiş. Onun gösterdiği yolda dünyanın her tarafında iyiliğin meşalesi olarak dalgalandırdığımız al ve ak bayraklarımız, ona, ilkelerine ve emanetine sadakatimizin sembolleridir.

- Advertisment -