Yeşil Sol Parti’li (YSP) TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, partisinin hukuk komisyonu üyeleriyle birlikte mecliste gazetecilerle buluştu.
3 yıldır süren Kobani davasında yaşanan hukuksuzlukları ve çelişkileri belgeleriyle anlatan bir dosyayı gazetecilerle paylaşan Önder, davada kendisinin de yargılandığını hatırlattı ve Türkiye’de yargı bağımsızlığının olmadığına tanıklık ettiğini anlattı:
“Elbette Kurtuluş Savaşı oldu ama bu ülke savaşla değil mahkeme salonlarında kuruldu. İstiklal mahkemeleri, devlet güvenlik mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler gibi değişik adlar altında bu ülkede mahkemeleri tanımlamak için kullanmadık kavram bırakmadılar. Bugüne kadar adına demokratikleşme denilen, sözüm ona yargının bağımsızlığına dönük bir madde kaldırmışlarsa; hacette lazım olur diye TCK’da yeni maddeler buldular. Biz de tüm bu süreçlerin demirbaş sanıklarıyız.“
Kobani Davası’nda mahkeme heyetinin alışık olmayan bir şey yaptığını söyleyen Önder, “Belki size buradan üyelik ya da yöneticilikten ceza veririz. Savunma yapanlar bu konuda da savunmasını yapsınlar dediler. Bunca senelik kıdemli sanığım ama ben böyle bir şey görmedim. Her şahıs bakımından illiyeti somutlaştırılmasının ortaya konulması lazım ki; yargılanan kişi o ithamı bilerek savunmasını yapabilsin. Ama bir çerçi torbası içine ne buluyorlarsa atıyorlar” diye konuştu.
“Kobani AKP’nin de yargılanacağı iddianame olacak”
İktidarda büyük bir iç savaşın yaşandığını söyleyen Sırrı Süreyya Önder, “Kobani iddianamesi ileride AKP’yi yargılamak isteyenler için bir ön iddianamedir” dedi:
“AKP içi iktidar kavgalarında çözüm sürecine muhalif olan kesim bu iddianameyle onları yargılatmanın, tasfiye etmenin ilk adımını atıyorlar. İddianameyi okuyun, çözüm süreci faaliyetleri kriminalize ediliyor, suç olarak değerlendiriliyor. Çözüm süreci için getirilen çerçeve yasa yönetmelik çıkarılmayarak kadük edilmişti.”
“Efkan Ala’nın odasındaydık”
6-8 Ekim protestoları zamanında dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın ne kadar çaba sarf ettiğinin tanığı olduğunu belirten Önder, “O iki günü orada onun odasında geçirdik. Gelmekte olanı görüyorduk ve engellemek için iki gün mesai yürüttük. Rahmetli değil, hala hayatta. Çıksın -öyle olmadı- desin. Efkan Ala mahkemeye çıkamıyorsa dışarıdan demeç versin. -Eğer Sırrı’nın anlattığı gibi olmadı- desinler çıkıp kamuoyundan özür dileyeceğim. Orada iktidar içi bir savaş var. Bu konuda kamuoyu yeterli duyarlılığı göstermiyor. Bu çember herkesi içine alacak bir karakter taşıyor” dedi.
“İktidarın iddiası kabul görmeyince asker müdahalede bulunuyor”
Önder gazetecilerin “Suriye’ye yönelik son hava harekatlarını, orada yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna yanıt verirken, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kobani düştü düşecek” lafından önce ve sonra sürece nasıl yaklaştığını sorarak bütün bu gerçekliği ve bize anlatılmak istenen farkı görebiliriz. Kamu güvenliği müsteşarı orada IŞİD’le mücadele eden insanların müdahalesinde bunlardan yana bir irade gösteriyordu. Ne oldu da bunlar düşman şekline dönüştü. İktidarın -büyük devletiz, büyük gücüz- iddiası kabul görmeyince, asker bir yerlere müdahalede bulunuyor” dedi.
“Ülke ne zaman seçime gitse beka söylemi”
Önder, Türkiye’nin içeride uzun zamandır bölgesel bir güç olmaya çalıştığını belirterek, “Biliyoruz test edilemeyen güç, güç değildir. İktidarın iddiası bölgede kabul görmeyince, bu söz karşılık bulmayınca askeri müdahale bulma çabasıdır” dedi.
Ülkede ne zaman seçime gidilse beka sözünün dolaşıma sokulduğunu belirten Önder, bu durumun yüzlerce kez denendiğini ancak çatışmalı durumu derinleştirmekten öteye gidemediğini belirtti.
“Yeni anayasaya kapalı değiliz ama”
Sırrı Süreyya Önder yeni anayasa tartışmalarına nasıl baktıklarına ilişkin soruyu da yanıtladıklarını belirtirken “Yeni anayasaya kapalı değiliz ama bu ülkede ifade özgürlüğü var mı, bir ona bakın” çıkışında bulundu:
“Bu ülkede bir yeni anayasaya ihtiyaç varsa, Kürt meselesi bu ihtiyacın en önemli başlıklarındandır. Fakat Kürt melesine dair anadilde eğitim, ulusal demokrat kimliğinin geliştirilmesi gibi bunlardan herhangi bir konuda teklifte bulunursan, 16 yıllık bir fezleke sizi bekliyor olacak.
Yeni bir anayasa tartışmasına kapalı değiliz. Bunun için konuşmak, önerileri söylemek lazım. Sadece siyasi parti temsilcileri ile görüşerek olmaz. Değişik zemin ve platformlarda tartışılmalıdır. Öncelikle memlekette yurttaşın ne istediğini söyleyebildiği, ceza tehdidinin ortadan kaldırıldığı bir düzem hazırlayın. Bunu sağlayın ki, samimiyetiniz belli olsun. Devletin hakim söylemi dışında bir şey söylemenin cezası 16 yıldan başlarken, neyi konuşup-tartışacağız.?”
Kobani Davası, IŞID’in Kobani’yi kuşatmasına karşın YPG’lilerin Türkiye sınırlarından silah taşımasına izin vermeyen hükümete tepki olarak HDP Merkez Yürütme Kurul’nun 6 Ekim 2014’te sokağa çıkma çağrısıyla başlayan protesto olayları üzerine kurulan dava olarak biliniyor.
3 yıldır devam eden davada HDP’nin önceki dönem eş başkanlarından Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ da dahil dönemin HDP MYK üyeleri ile milletvekilleri yargılanıyor. HDP yönetimi davayı “kumpas davası” olarak tanımlıyor.