Ankara’nın kalbi Kızılay’da ağırlıklı olarak Sümer 1 ve Sümer 2 sokaklarında yer alan Somalili göçmenlere ait işyerlerinin Eylül ayından itibaren sistematik, resmî olmayan denetimlere tâbi tutulduğu basına yansımıştı. Bölgedeki iki işletmenin ortaklarından olan Muhammed Abdullahi Serbestiyet’e yaptığı açıklamada kendilerine ‘Burayı Türkleştireceğiz, Somalilileri söküp atacağız’ denildiğini anlatmıştı. Abdullahi ayrıca polis memurlarının günde üç-dört kez işyerlerini denetlemeye geldiğini, kendisinin ise yasal çalışan olarak görülmemesi sebebiyle altı gün boyunca nezarethanede tutularak haklarında sınır dışı kararı verildiğini söylemişti.
Aradan bir ay geçmesinin ardından, Abdullahi Twitter hesabından “Somali kelimesine TAHAMMÜL EDİLMEDİ ve böylece Somali sofrası GÜZELYURT sofrası oldu. Ayrıca böyle de bir devir kapanmış oldu” mesajıyla işletmenin ismini değiştirdiklerini duyurdu.
Abdullahi, isim değişikliğinin ayrıntılarını ve son durumu Serbestiyet’e anlattı.
“Tabela değişikliğine zorlandık”
İşyeri isimlerinin Türkçe isimlerle değiştirilmesi yönündeki dayatmalara artık direnemediklerini anlatan Abdullahi, “Her gün, günde iki kez polis geliyordu, ‘Burayı Türkleştireceğiz, başka bir etniğe ait, Latince bile olsa Türkçe harici hiçbir kelimeyi kabul etmeyeceğiz’ diyordu” ifadeleri ile tabela değişikliğine zorlandıklarını belirtti.
“Artık işyerinin hukuki sahibi Türkler, Somalili çalışan da artık yok”
Abdullahi’nin Serbestiyet’e yaptığı açıklamaya göre artık Somali/Güzelyurt Sofrası’nda Somalili çalışanlar yok, işyerlerinin hukuki sahipleri ise Türkler. Bunun yanında menülerde Somali yöresel yemekleri -şimdilik- yer almaya devam ediyor.
Gün içerisinde gerçekleşen denetimlerde resmî herhangi bir ceza veya ihtar ile karşılaşmasalar dahi polis memurlarının dört-beş müşteriyi işletmeden GBT denetimi için alarak Yenimahalle’de bulunan Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne götürmeye devam ettiğini aktarıyor Abdullahi. Bu uygulama müşterilerinin yarısından fazlasını kaybetmelerine sebep olmuş.
Sadece polis dayatmalarından kurtulabilmek için işyerinde isim değişikliğine gittiklerini ifade eden Abdullahi, yakın zamanda ortak olduğu diğer bir işletme olan Saab Arap & Afrika Yemekleri’nin isminde de Türkçeleştirmeye gideceklerini söylüyor.
Abdullahi, bir işletmenin Afrika Coffee isminden baskılar sebebiyle vazgeçerek “Hakan Köfte” olduğunu, Hooda Coffee isimli mekânın sahibinin ise birlikte yaşadıkları nezarethane deneyiminden sonra baskılara dayanamayıp Hollanda’ya göç ettiğini anlatıyor.
“Başvurularımızdan dönüş alamıyoruz”
Keyfî dayatmalardan kurtulabilmek için Ankara Valiliği, Göç İdaresi, Türkiye Eşitlik ve İnsan Hakları Vakfı gibi kurumlara başvurduğunu söyleyen Abdullahi, çabaları sonucunda dönüş alamadıklarını söylüyor.
Abdullahi son olarak polisin yeni ve farklı bir uygulamasını “Polis memurları dükkânı boşaltıp işyerine kapanmış görüntüsü verdiler, sonra da fotoğraf çekip gittiler” cümlesiyle özetliyor.