Bugün bir gazetedeki bir köşe yazısında dile getirilen bir talep, Türkiye’de herhangi bir toplumsal talebin “kesin, etkili ve hızlı” bir biçimde karşılanmasının yolunun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iradesinden geçtiğini bir kez daha gösterdi.
Konu, bugün (28 Eylül) oynanacak Ajax-Beşiktaş maçı.
Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, “Pandemi korkusu ve kurallar yüzünden mecbur kalmadıkça dışarı çıkmayan, evde kalan, tek eğlencesi ekranlar ve özellikle futbol olan milyonların derdine tercüman” olmaya karar vermiş ve yayının şifreli-paralı kanaldan değil de açık kanallardan yapılması için bir çağrıda bulunmuş.
Böyle bir çağrı ‘normal’ bir ülkede yapılmazdı. Çünkü şifreli kanalın sahibinin yayın hakkı için bir yerlere bir sürü para döktüğü düşünülür, yayını son tüketiciye para karşılığı satması makul görülürdü.
Bunu geçelim, ‘pandemi, özel koşullar” falan nedeniyle… Bir de Uluç’un dediği gibi şifreli kanalın sahibi (Acun Ilıcalı) zaten milyarder olmuş, n’olurmuş yani bu maçı da parasız yayımlasa?
Yazıdan, Acun Ilıcalı’nın Hıncal Uluç’un yakın arkadaşı olduğunu da öğreniyoruz. Tabii akla hemen gelen soru geçersiz: “E, Hıncal Bey rica etsin o zaman?”
Hıncal Uluç, bunun bir işe yaramayacağını biliyor… İşi yarayacak birini düşününce de aklına sadece o tek isim geliyor… Ve:
“Siz el atmadıkça bu ülkede sorunlar kesin, etkili ve hızlı çözüme ulaşmıyor.. Bunu da herkes biliyor.. (…) sadece Beşiktaşlılar değil, tüm ülke sporseverleri bu maçı izlemek istiyor. Bu en azından yaklaşık 25 milyon insan demek. Çekecekleri azabı düşünüyor musunuz?. O 25 milyonun çaresi olacak tek kişi sizsiniz bu ülkede.. Benim kadar, sizin de dostunuz olduğunu bildiğim Acun Ilıcalı’yı aratacaksınız ve ona ‘Bu geceki maçı DigiTurk’teki açık kanalın TV8’de, ya da D-Smart’taki Sadettin Saran’ın ‘S Sport’ veya ‘S Sport Plus’ kanallarından yayınla’ diyeceksiniz.”
İsteyenin bir yüzü… Bakalım Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bu sorunu çözebilecek mi?