Röportajın tamamını Serbest TV’de izlemek için:
Röportajın tamamını SerbestPod’da dinlemek için:
Sizin takip ettiğiniz, gözlemlediğiniz kadarıyla Sürat Kargo’nun TMSF aracılığı ile satışı sırasında neler yaşandı?
Öncelikle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) ihale yöntemine ilişkin kısa bir bilgi vererek başlamak isterim. TMSF, elindeki varlıkları ihale ederken bu varlıkların gerçek değerini bulması için rekabetçi bir ortamın oluşmasına dikkat eder. Bu konuda bir hassasiyet gösterir.
Bu hassasiyeti de, ilk olarak satılacak varlıkların duyurusunu tam ve mükemmel yaparak, tüm yatırımcıların haberdar olmasını sağlayarak gösterir.
İkinci hassasiyet noktası, yatırımcılara, yatırımın değerini tespit edebilmeleri için, ihtiyaçları olan makul süreyi vermektir. Burada makul süre bir, bir buçuk ay kadardır.
Şimdi Sürat Kargo satışında, bu prensiplerin bir kenara bırakıldığını görüyoruz. Bir kere ihalenin açıklanması ile ihalenin yapılması arasında 13 iş günü gibi kısa bir süre var. Bu 13 gün içerisinde araya bir de Kurban Bayramı tatili girdi, bir haftadan daha uzun bir süre. Dolayısıyla burada yatırımcının incelemesi ve bilgi edinmesi için gerekli sürenin kasıtlı olarak kısa tutulduğuna dair kamuoyunda bir algı oluştu. Bu haklı bir eleştiri.
Bundan önce ihale bile yapmadan satış yapmış olması da TMSF’nin son dönemdeki satışlarının sorgulanmasına yol açmıştı. Sürat Kargo da ismine yakışır bir şekilde, “süratli” bir şekilde satılmıştır.
Alıcı profiline baktığımızda, çok genç, çok kısa sürede çok büyük bir servete ulaştığı anlaşılan ve bu servete ulaşma aşamasında da siyasi nüfuz kullandığı kamuoyunca konuşulan bir profilden bahsediyoruz; İstanbul’daki reklam duraklarının İstanbul Medya A.Ş.’den alınıp bir protokol ile sahibi olduğu şirkete devredilen, 1066 adet reklam durağını dijitalleştirmeden, akıllı durak haline getirmeden reklam aldığı iddiasıyla İBB tarafından hakkında icra takibi başlatılan bir profilden…
Bu durum, nepotizm eleştirisinin haklı olduğunun, AK Parti’deki eş-dost-akraba kayırmacılığının ulaştığı boyutun bir işareti.
Şu anda Türkiye’de her üç gençten biri evde oturuyor işsiz olduğu için, ama bir şekilde AK Parti ile, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesi ile, çocukları ile bir ilişki tutturan gençlerin hiç boş kalmadığını, çok rahat servet edindiklerini, bir sanayicinin 30-40 yılda ulaşabileceği refah seviyesine birkaç yılda ulaşabildiklerini görüyoruz.
Siz bu konuyla ilgili sosyal medyada bir dizi paylaşımda bulundunuz. Orada dikkat çektiğiniz iki nokta var: İhaleye giren şirketin, ihale ilanından 9 gün sonra kurulmuş olması ve tahmini değeri 1 milyar TL olan şirketin 335 milyon TL’ye satılmış olması. Bunları biraz açar mısınız?
İhaleyi alan bu şirket aslında bir denizcilik şirketi. Ancak denizcilik şirketi olarak ihaleye iştirak edemeyeceği için, ihaleye çıkıldıktan 9 gün sonra şirketin unvanı değiştiriliyor. Port Denizcilik olan unvan Port Kargo oluyor.
Şirketin piyasa değerine gelince, başlangıçtaki çerçeveyi işte bunun için çizmiştim: Rekabetçi piyasa ortamı oluşmadığı, yeterli katılımcının ihaleye girmesini mümkün kılacak bir inceleme zamanı sağlanmadığı için olması gereken değerin altında bir satış gerçekleştiği intibaı oluştu toplumda.
Bu yıl şirketin 130 milyon lira kâr edeceği beklentisi var. Türkiye’de şirket satın almalarında şirketin değeri, faiz ve vergi öncesi oluşan kârın belli bir çarpanla çarpılması usulüyle hesaplanıyor.
Türkiye’de bu aralık şirketten şirkete göre 8 ile 12-13 bandı arasındadır. 15’lere kadar da çıkabilir.
Kâr marjı iyi işleyen şirketlerde bunu 8-9 gibi düşünebiliriz. Pandemi döneminde bütün kargo şirketleri gibi Sürat Kargo’nun değeri ve işleri de arttı. Dolayısıyla beklenen kârı 8 çarpanla çarpsanız aşağı yukarı 1 milyar lira seviyelerinde bir değerinin olması beklenir. Bu işi bilenler bu değerlendirmeyi çok rahatlıklayapabilir.