Suriye’nin doğusundaki Deyrizor’da YPG ile Arap aşiretleri arasında 27 Ağustos’ta başlayan çatışmalar devam ediyor.
Çatışmalar, 27 Ağustos günü, ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Arap bileşenlerinden biri olan Deyrizor Askeri Konseyi’nin lideri Ebu Havle (Ebu Khawla) diye bilinen Ahmed el-Habil’in, YPG’liler tarafından gözaltına alınmasıyla başladı. Gözaltına alınan Ebu Havle’ye bağlı silahlı unsurlar ile YPG’liler arasındaki çatışmalar birçok kasaba ve köye de yayıldı.
Çatışmalar sonucunda Deyrizor, Rakka ve Haseke illeri ile Halep’e bağlı Münbiç’in kırsalında bulunan toplam 33 köyün YPG otoritesinden ayrıldığı tahmin ediliyor.
YPG’nin Arap nüfusun olduğu bazı köylere taciz ateşi açarak sivilleri bölgeden ayrılmaya zorladığı iddia ediliyor. YPG’liler olayların arkasında Türkiye’nin yanı sıra Şam rejimi ve İran’ın olduğunu ileri süren açıklamalar yaptı.
SDG lideri Mazlum Abdi, 4 Eylül’de Twitter’dan yaptığı açıklamada şunları yazmıştı:
“Deyrizor’daki halkımızın desteği ve iş birliği sayesinde güçlerimiz ‘Güvenliği Güçlendirme’ operasyonu ile güvenlik yeniden sağlanıyor, toplumsal barış korunuyor ve durum istikrara kavuşuyor.
“Ancak bölgede sağlanan istikrar ve güven ortamını bozmak, halkımızın iradesini yok etmek amacıyla işgalci Türk devleti ve çetelerinin Til Temir ve Minbic’e saldırıları devam ediyor.”
Irak sınırında bulunan ve doğal kaynaklar açısından zengin bir bölge olan Deyrizor’da çok sayıdaki Arap aşiretinden bazıları, IŞİD’e karşı çatışmalar sırasında SDG’ye dahil olmuştu.
MSB: “Terörle mücadelemize samimi destek verilmeli”
Milli Savunma Bakanlığı’nın haftalık basın bilgilendirme toplantısında, bir gazetecinin sorusu üzerine bakanlık kaynakları Deyrizor’la ilgili şu bilgileri verdi:
“Başından itibaren, DEAŞ ile mücadele bahanesiyle başka bir terör örgütü PKK/YPG’ye yardım ve destek verilmesinin ne kadar yanlış olduğunu ifade ediyoruz. Bu yaşananlar da bizim ne kadar haklı olduğumuzun açık bir göstergesi. PKK/YPG ve uzantıları sadece ülkemize değil, hem bölge halkına hem de insanlığa büyük bir tehdit oluşturuyor. Son yaşananlar da eli kanlı PKK/YPG terör örgütü eliyle orada kurulmaya çalışılan düzene karşı bölge halkının kendi haklarını ve topraklarını korumak için bir araya gelerek tepki göstermesinden ibaret. Biz bu gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Dost ve müttefik ülkelerden beklentimiz; PKK/YPG terör örgütüne yapılan yardım ve desteğin sonlandırılması, terörle mücadelemize samimi destek verilmesidir.”
Fidan: “ABD ve YPG’nin ektikleri fitne tohumlarının tedavisi uzun yıllar alacak”
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da dün (6 Eylül) Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun Komşuluk ve Genişlemeden Sorumlu Üyesi Oliver Varhelyi’yle yaptığı ortak açıklamadan sonra Deyrizor’la ilgili şunları söylemişti:
“Kimsenin toprağından sürülmemesi ve başkasının boyunduruğuna girmemesi, yani Arapların, Türkmenlerin, Kürtlerin herkesin bulundukları yerde yaşaması önemli. Fakat, Amerikan destekli YPG’nin Arap topraklarını işgal ederek, özellikle onları boyunduruk altına alması neticesinde, yani uzun zaman önce biz bu türden girişimlerin başlayacağını öngörüyorduk.
Bunlar maalesef uzun süreli iki toplum arasında kan davasına dönüşecek sonuçları da beraberinde getirmekte. YPG terörü, PKK terörü bir gün ortadan kalkacak ama hem Amerika’nın hem YPG’nin hep beraber Kürtlerle Araplar arasına ektikleri fitne tohumlarının tedavisi, rehabilitasyonu uzun yıllar alacak.
Biz buradan tekrar sesleniyoruz, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’ne ve diğer ilgili devletlere: ‘Bölgede özellikle Arapların YPG eliyle baskı altına alınması politikasına son verilmeli. YPG terörünün bölgede meşru bir güçmüş gibi gösterilmesi ve bunun bir baskı aracı haline dönüştürülmesi artık bir son bulmalı. Yani bu son bulma eğer olmazsa bu gördüğümüz çatışmalar sadece bir başlangıç. Yani bölgemiz için daha tehlikeli senaryoların olmasını öngörmek kaçınılmaz.”