“Ergun Özbudun Türkiye için çığır açmıştır ama maalesef siyasal kurumlar ve siyasal aktörler bundan yararlanmamıştır”
Osman Can:
“Ergun Hoca’nın kaybı akademik camia açısından derin bir üzüntü nedeni.
Ergun Hoca savunduğu anayasal ilkeler ve bu alandaki tutumu nedeniyle taraflar üstü bir insandı. Ergun Hoca özellikle Türkiye için merkeze hitap edebilecek bir anayasa hukukçusuydu.
Biz anayasa hukukunun sol radikalizmle, sağ radikalizmle ya da bunlara benzer farklı pencerelerle ele alınabildiğine şahidiz. Ergun Özbudun daha merkezi, daha pozitif bir hukuk ve rasyonel bir siyaset bilimi perspektifinden anayasa hukukunu ele alan, bu çerçevede bir ekol yaratan, bu ekolüyle de bu ülkenin akademisinde merkez üreten ve aynı zamanda bu merkezi güçlendiren bir insan oldu. Bu açıdan bakıldığında Ergun Özbudun’un yerinin doldurulması gerçekten çok güç.
Ergun Hoca, Türkiye’nin anayasa hukukunda bir çığır açmıştır. Geleneksel Türk anayasa hukukçuluğu ağırlıklı olarak Kemalist ve sol bir perspektif bezeli ve bu gözlükle yapılan bir okuma egemen.
Sosyolojik olarak o atmosferden gelmesine rağmen Ergun Hoca, hukukun üstünlüğünü ideolojinin ve politik bakış açılarının üstüne çıkararak halkın anlayacağı ifadeyle hukuk namusu ile hareket eden ve bu çerçevede hukuki ve anayasal yorumu ideolojilere kapatan bir hukukçuluğu ön plana çıkaran bir kişiydi.
Bu niteliği itibariyle de Ergun Hoca sahasında bir ilkti. Ergun Hoca, hepimize kerteriz oldu. Bizim için, hepimiz için kutup yıldızı gibi bir insandı.
Türkiye Ergun Hoca’nın kıymetini bilemedi. Türkiye’nin politika yapıcıları, politika aktörleri; sağda, solda, İslamcı ya da hangi gelenekten olursa olsun İttihatçılıktan pek vazgeçebilmiş değil. İttihatçılık, entelektüalizmle ilişkisinde problemler yaşayan bir siyasi gelenek. Derinliği olan entelektüel insanları politik çıkar elverdiği zaman kullanıp, ondan sonra bu politik çıkara hizmet etmediğini anladığı anda bir kenara atabilen ve aynı zamanda saygıda da kusur eden bir siyasi gelenek.
Ergun Özbudun Türkiye için çığır açmıştır ama maalesef siyasal kurumlar ve siyasal aktörler bundan yararlanmamıştır. Siyaset kurumu, Ergun Özbudun’un emeğine de önemli ölçüde saygısızlık etmiştir.
Sadece 2007 yılını örnek versek bile yeter herhalde. Siyaset kurumu 2007’de Ergun Hoca’nın başkanlığında kurulan anayasa komisyonunun hazırladığı taslağın arkasında durmuş olsaydı, anlamsız bir başörtüsü tartışmasına feda etmemiş olsaydı bugün Türkiye sınıf atlamıştı.
Toplumsal barışı önemli ölçülerde sağladığı bir imkana kavuşabilecekti ve bugün Türkiye bambaşka şeyler tartışıyor olacaktı. Ergun Hoca’nın gidişi bu boyutuyla da bizim için büyük bir kayıp. Ergun Hoca’yı kaybetmek çok acı. Kaybımız büyük.”
“Kendisini her aradığımda Kürt olduğumu bildiğimden birkaç cümle Kürtçe konuşurdu”
Fazıl Hüsnü Erdem:
“Ergun Hoca, kendisini tanımaktan hakikaten çok memnun olduğum akademisyenlerden ve şahsiyetlerden biri.
Kendisiyle ilk kez 2007’de AK Parti için anayasa taslağı hazırlayan akademisyenlerden oluşan bir heyete beraber dahil olduğumuzda tanıştım. Yaklaşık üç ay birlikte çalıştık.
İyi bir akademisyen olduğu kadar çok da iyi bir insandı. Güçlü entelektüel kapasitesine rağmen mütevazı biriydi. Sevgi doluydu. Herkese ve her görüşe saygılıydı. Nazik ve kibar bir insandı. Herkesi dinleyen ve herkesten bir şeyler öğrenmek isteyen bir yapısı vardı. Kendi bilgi ve doğrularına mutlak bir anlam atfetmezdi.
Kendisine bir şeyler sormak için her aradığımda, benim Kürt olduğumu bildiğinden, en azından konuşmanın girişinde birkaç cümle Kürtçe konuşurdu. İlerlemiş yaşına rağmen Kürtçe ders aldığını ve ilerletmeye çalıştığını söylerdi. Hem şaşırırdım hem takdir ederdim.
Bu kapasitede bir entelektüelin vefatı, Türkiye için çok büyük bir kayıp. Hem başarılı bir akademisyen hem de çok iyi bir insan olması boyutuyla… Her ikisini birden barındıran hayatımda tanıdığım ender şahsiyetlerden biriydi.
Ergun Hoca’ya Allah’tan rahmet, eşi Serap Hoca’ya ve yakınlarına da sabırlar diliyorum.”