İnceleme/ Prof. Dr. Cemal YILDIZ Berlin Eğitim Müşaviri
Türkçe ve Türk kültürü derslerinde, Türk çocuklarının Türk dilini ve kültürünü tanımaları, benimsemeleri, geliştirmeleri, millî duygularını pekiştirmeleri ve yaşadıkları ülkeye uyum sağlayarak etkili toplumsal ilişkiler içine girmeleri amaçlanıyor. Bu çerçevede, yurt dışındaki Türk çocuklarına Türkçe öğretimi ile kazandırılacak beceriler, bulundukları ülkenin dilini daha kolay öğrenmelerine katkı sağlayacak; çocuklarımız hem kendi ülkelerinin hem de yaşadıkları ülkenin insanlarıyla sağlıklı iletişim kurabileceklerdir.
Öte yandan öğrencinin yaşadığı ülkedeki okul başarısını belirleyen en önemli etkenlerden biri dil becerisidir. Kendi dilinin imkânlarını kavrayan öğrenci, yaşadığı ülkenin dilini de kolay öğrenir. Böylece öğrencinin okul başarısı olumlu yönde etkilenir. Öğrencilerin Türkçeyi doğru, güzel ve etkili kullanarak Türkiye’de yaşayan yakınlarıyla ilişkilerini sürdürebilmelerinde, akraba, dost ve arkadaşlarıyla dil ve kültür bakımından sağlıklı iletişim kurabilmelerinde de Türkçe öğretiminin önemi büyük.
Bu bağlamda, özellikle Almanya’da eyalet meclislerinin karar ve politikaları doğrultusunda gündeme taşınmışken, Türkçe ve Türk Kültürü derslerini ayrıntılı bir şekilde değerlendirmek yerinde olacaktır. Ancak söz konusu değerlendirmeyi yapabilmek için öncelikle Alman eğitim sistemi içinde Türkçe derslerinin yeri ve konumu hakkında bazı genel bilgiler vermek daha sağlıklı olur.
Alman eğitim sistemi
Federal yapıya sahip Almanya’da, eğitim konusu eyaletlerin yetkisinde ve gerek mevzuat gerekse uygulamalar bakımından eyaletler arasında farklılıklar bulunuyor. Almanya’da, çocukları küçük yaşta ayrıştırmaya dayanan ve öğrencilerin potansiyelinden ziyade dil bilgisinin belirleyici olduğu bir eğitim sistemi mevcut. Bu bağlamda, BM ve OECD gibi uluslararası kuruluşlar, Alman eğitim sistemini göçmenler başta olmak üzere, toplumun alt katmanlarına ait gruplardan gelen çocuklara yeterli olanak sunmaması nedeniyle eleştiriyor.
Max Planck Enstitüsü’nün ve Sahchverständigenrat deutscher Stiftungen für Migration und Integration (Alman Göç ve Entegrasyon Vakıfları Bilirkişi Kurulu) araştırmaları da (2017) aynı olumsuz tabloyu ortaya çıkarır nitelikte. Yine Alman Sosyal Yardım Kuruluşları Birliği tarafından 2010 yılı içinde açıklanan bir rapor; göçmen kökenli çocukların Almanya’daki eğitim sistemi nedeniyle ayrımcılığa uğradığını, her üç Alman öğrenciden biri liseye giderken her 10 yabancı öğrenciden sadece birinin liseye gidebildiğini ve üniversiteye giden öğrencilerin de sadece yüzde 3’ünü göçmen kökenlilerin oluşturduğunu ortaya koyuyor.
Almanya’da Türk öğrenci ve öğretmen sayıları
2017 yılı sonu itibariyle Almanya genelinde temel öğretim kurumlarına (ilköğretim ve lise) 102.187, mesleki eğitim kurumlarına 74.848 ve üniversitelere yaklaşık 6.600 (Alman vatandaşı olan Türk kökenlilelerle birlikte 34.000) kayıtlı olmak üzere, Türk öğrencilerin sayısı Alman istatistiklerine göre 211.035. (Alman makamlarınca, Türk kökenli Alman vatandaşları veya çifte vatandaşlığı haiz Türkler istatistiklere Alman vatandaşı olarak dâhil edildiğinden, bu kişiler de eklendiğinde aslında eğitimdeki Türk ve Türkiye kökenli öğrenci sayısı çok daha yüksek olduğu görülecektir.)
Milli Eğitim Bakanlığımızın verilerine göre, Türkçe dersleri için Bakanlıklar Arası Ortak Kültür Komisyonu (BAOKK) Kararı ile Türkiye’den görevlendirilen öğretmen sayısı 2017 yılı itibarı ile 532. Alman makamlarının Türkçe ana dili ve yabancı dil Türkçe dersleri için mahallen görevlendirdiği öğretmen sayısı ise 770 (2017). Türkçe derslerine katılan toplam öğrenci sayısı ise 91 bin civarında. Bakanlığımızın gönderdiği toplam 532 öğretmenin derslerine katılan öğrenci sayısı ise 35.894.
Türkçe anadili dersleri önündeki engeller
Türklerin Almanya’da kalıcı olduklarını kabullenen Alman makamları, buna göre politikalar geliştirmeye çalıştırmaya başladı. Söz konusu siyaset değişikliğinin ardından, Türkçe anadili derslerini entegrasyonu engelleyici bir unsur olarak görmeye başlamalarıyla beraber dersleri dolaylı yollardan engellemeye yönelik adımlarını ise izlemek mümkün.
Türkçe ve Türk Kültürü (TTK) adı altındaki Türkçe anadili derslerinin yaygınlaştırılmasındaki zorlukların nedenleri şöyle sıralanabilir:
TTK derslerinin zorunlu ders kabul edilmemesi ve okul dersleri sonrasında kurs şeklinde düzenlenmesi (Bu ise öğrencilerde derse devam konusunda isteksizliğe neden oluyor),
Sınıf geçmeye etkisinin bulunmaması,
Okul yöneticilerinin TTK dersleri konusunda çıkardıkları çeşitli bürokratik engeller,
Velilerin TTK dersleri için yeterince talepte bulunmamaları;
Bilgi ve bilinç eksikliği.
Türkçe anadili eğitimi konusunda hemen her eyalette sorun yaşandığı söylenebilir. Ancak en sıkıntılı eyalet Kuzey Ren Vestfalya (KRV). Eyaletteki mevzuat gereği, Türkçe öğretmenlerinin tamamı yerel makamlarca istihdam edilmek zorunda. Bu ise KRV Eyaleti’nde mahallen Türkçe öğretmeni temininde güçlüklere yol açmakla birlikte, yaşanan güçlükler nedeniyle öğretmen sayısı azalıyor. 2016/2017 öğretim yılında Kuzey Ren Vestfalya Eyalet okullarında yaklaşık 220 bin Türk öğrenciden hâlen 47.077’si Türkçe ve Türk Kültürü derslerinden yararlanıyor. Ancak bu sayının 2002-2003 öğretim yılında 80.479 olduğu dikkate alındığında, yüzde 58,4 oranında ciddi bir düşüş yaşandığı ortada.
Bunun yanı sıra, öğretmen sayısındaki düşüş bundan çok daha yüksek. Öğrenci sayısının düşmesinde, öğretmen sayısının düşmesinin önemli bir etkisi var. Başka bir deyişle, öğrenci sayısının düşmesi ile öğretmen sayısının düşmesi arasında önemli bir paralellik yatıyor denebilir. Yukarıda belirttildiğiüzere, Kuzey Ren Vestfalyaeyaletine, Bakanlığımız öğretmen göndermiyor; söz konusu eyalet, Türkçe ve Türk Kültürü öğretmenlerini mahallen atıyor. Bu bağlamda, Kuzey Ren Westfalyaeyaletindeki Türk öğrenci sayısı son 15 yılda sürekli artış gösterirken, buna mukabil ana dili Türkçe dersleri için atanan öğretmen sayısında bırakın artışı, aksine önemli oranda düşüş söz konusu. Nitekim Kuzey Ren Westfalya Eğitim Bakanlığı verilerine göre, Türk öğrencilerin sayısı 1996 yılında 146 bin ve Türkçe ana dili dersi öğretmeni kadrosu 591 iken, öğrenci sayısı 2017 yılında 220 bine ulaşmış (bunlardan 83 bini Türk vatandaşı), öğretmen sayısı ise 331’e düşmüş durumda. Özetle, bu eyalette önceki yıllara göre daha fazla öğrenci olmasına rağmen, daha az öğretmen kadrosu mevcut ve daha az Türkçe dersi veriliyor.
Bavyera Eyaleti’nde ise Türkçe anadili derslerine eyalet tarafından sağlanan finansman desteği sonlandırılmış olup, anadili dersleri tamamen ilgili konsoloslukların sorumluluğuna bırakılmış durumda. Bu dersleri de artık Türkiye’den görevlendirilen öğretmenler veriyor.
Diğer taraftan, 2014 yılında yapılan Türk-Alman Karma Eğitim Uzmanları Komisyonu (KEUK) toplantısında Alman makamları, ana dili derslerinin eyaletlerin sorumluluğunda bulunduğunu yineledi. Ancak bununla birlikte, Türkçe ve Türk Kültürü derslerinin mümkün olduğunca okul sisteminin içine dâhil edileceğini de ifade etti.
Türkçenin müfredata dâhil edilmesine yönelik olarak Eğitim Müşavirliğimiz, Başkonsolosluklarımız ve Eğitim Ataşeliklerimiz görev bölgelerindeki yerel makamların bilgilendirilmesi, özellikle siyasi çevrelerde konu hakkında duyarlılık yaratılması, okul aile birliklerinin ve velilerin bilinçlendirilmesi, ilgili tüm tarafların desteğinin temini amacıyla çalışıyor. Yerel yöneticiler, siyasiler ve milletvekilleri ile temaslarımızda Türkçenin müfredata dâhil edilmesi talebi Başkonsolosluklarımızca ve Müşavirliğimiz/Eğitim Ataşeliklerimizce iletiliyor. Tüm öğretim yılı boyunca düzenli olarak okutulan Türkçe ve Türk Kültürü derslerinin notunun da karnede değerlendirmeye alınması velilerin ve öğrencilerin dersleri daha fazla ciddiye almalarını sağlayacağı aşikâr.
Son zamanlarda değişik eyaletlerde (Berlin 05.04.2017, Hamburg 27.12.16 ve Bremen 27.07.2016) Türkçe dersi müfredatı ve Türkiye’den gelen öğretmen uygulamasına son verilmesi ve Alman yerel makamlarının ana dili deslerinde daha fazla sorumluluk üstlenerek öğretmen ataması ve müfredatı kendilerinin belirlemesi konusunda eyalet meclislerine dilekçeler sunulmuş durumda. Özellike 15 Temmuz 2016 sonrası Türkiye’de meydana gelen gelişmelerin basında olumsuz şekilde gündeme getirilmesinin bu girişimlerde etkisinin olduğu değerlendiriliyor. Medyadaki olumsuz haberlerin ardından Türkçe dersleri eğitim dairelerinin keyfi uygulamalarıyla da karşı karşıya kalmaya başladı. Bremen Eyalet Meclisi’ne Hür Demokrat Parti Fraksiyonu’nun (FDP) vermiş olduğu “İdeolojiden arınmış bir okul için Türk Konsosloluk öğretmenlerinin okullarda ders vermesi durdurulusun” konulu dilekçe, 23 Ağustos 2016 tarihli 17. oturumunda 12. gündem maddesi olarak görüşüldü ve reddedildi. Özellikle Berlin eyaletinde görüşülecek olan tasarının koalisyon hükümeti milletvekilleri tarafından verildiği için kabul görmesi bekleniyor. Hannover Eğitim Ataşeliğimiz görev bölgeleri Bremen ve Aşağı Saksonya eyaletlerinde zaman zaman farklımilletvekilleri ya da senatörlerce eyalet parlametolarında ve senatolarında bazı soru önergeleri veriliyor. Ancak şu ana kadar bu öneriler başarıya ulaşıp kabul görmüş değil. Aşağı Saksonya Eyalet Meclisi’nde anadili dersi Türkçe ile ilgili yeni bir yönetmelik kabul edildi. Buna göre eyalette çok dilliğinin geliştirilmesi ön görülüyor. Bu, olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmelidir.
Son zamanlarda ayrıca birçok eyalette gerek okul müdürlükleri gerekse eğitimle ilgili birimlerden müfredatımız isteniyor, içeriği sorgulanıyor ve öğretmenlerimizin dersleri izlenmek isteniyor. Berlin eyaletinde yıllardan beri ders saatleri içerisinde yapılan Türkçe dersleri değişik bahaneler gösterilerek öğleden sonraki saatlere kaydırılıyor, bazı belediyeler(örneğin Berlin Mitte) kullandığımız mekânlardan kira istiyor.
Tüm bu hususlarla ilgili Berlin Eğitim Müşavirliğimiz 3 Şubat 2017 tarihinde tüm eylaletlerin eğitim yetkililerine ve okul müdürlerine açıklayıcı bir mektup yazarak, basında haber yapılan Türkçe dersi müfredatı ve öğretmenlerimizle ilgili asılsız ithamlara inanılmaması gerektiğini ve Türkçe ve Türk Kültürü dersleri bağlamında yaklaşık 40 yıldan bu yana devam eden olumlu işbirliğinin ve eyalet yönetimlerinin desteğininin devam etmesini istediğimizi dile getirdi. Ayrıca Berlin Büyükelçiliğimiz ve Müşavirliğimiz tarafından Türkçe ve Türk Kültürü dersleri hakkında doğru bilgileri içeren ve soru cevap şeklinde her iki dilde yazılan bilgilendirme notu da gerek yetkililere gerekse basın kuruluşlarına ulaştırıldı. Mektuba Berlin ve Bremen eyaletlerinin Eğitim Bakanlıklarından cevap geldi.Her iki cevapta da ilgili eyaletlerin bundan sonra Türkçe ana dili derslerinde Türkiye’den gelen öğretmenlere zaman içinde ihtiyaç kalmayacağı ve kendilerinin daha fazla sorumluluk üstlenecekleri (hem müfredatı kendilerinin belirleyeceği hem de öğretmeni zaman içersinde kendilerinin atayacakları) belirtiliyor.
Özetle, 15 Temmuz menfur darbe girişimi sonrasında DİTİB imamlarının ajanlık yaptıkları yönündeki iddialar ve 16 Nisan 2017 referandumu merkezli Türkiye-Almanya arasında cereyan eden gelişmeler nedeniyle oluşan hassas ve gergin atmosfer nedeniyle, Alman basını ve kamuoyunda Türkçe derslerinin ve Türkçe öğretmenlerinin durumu da sıkçagündeme gelmiş durumda. Kimi basın kuruluşlarında, kimi eğitim sendikalarında (GEZ, DBB) ve kimi eyalet meclislerinde Türkçe öğretmenlerinin İslamcı ve milliyetçi doktrinleri Alman okullarındaki Türk çocuklarına enjekte ettikleri, Türkçe derslerinde öğretilen konuların denetlenemediği, Türkçe öğretmenlerinin Sayın Cumhurbaşkanımız kastedilerek “Erdoğan’ın propagandistleri” olduğu, Türkçe derslerini Türkiye’den gelen öğretmenlerin değil Almanya’da mukim ve Alman Eğitim Bakanlığına bağlı öğretmenlerce verilmesi gerektiği gibi hususlar eşliğinde “Erdoğan’ı sınıflarımızda istemiyoruz!” merkezli yüksek sesler çıkmaya ve Türkçe dersleri ile Türkçe öğretmenleri Almanya siyaset gündeminde yoğunluklu olarak tartışılmaya başlandı. Bu doğrultudaki haberler, Alman kamuoyu ve bazı muhafazakâr politikacıların nezdinde Türk dili ve kültürü derslerinin imajını zedelemekle birlikte, aslında bu hususta genellemeler yapmak da oldukça hatalı. Almanya’da eyalet meclislerinin karar ve politikalarına göre şekillenen Türkçe dersleri medyadaki bu tür çıkışların ardından eğitim dairelerinin keyfi uygulamalarına da maruz kalmaya başladı. Yine de buna karşın, kimi Alman eğitimci ve uzmanlar iseTürkçe derslerinin yaygınlaştırılması gerektiğini, derslere katılım oranının yükseltilmesi gerektiğini dile getirmekten çekinmiyor.
Berlin Eğitim Müşavirliği, bu süreci veliler, yani vatandaş ve soydaşlarımız üzerinden Türk STK’ları ve Türk Okul Aile Birliği Dernekleri üzerinden pedagojik, bilimsel ve akademik projeksiyonlarla ve faaliyetlerle yürütmeye çalıştığı gibi yapılan temaslarda de Alman muhataplarına da aktarıyor.
Türkçe ve Türk Kültürü derslerinin verimliliği nasıl sağlanır?
Bir dersin verimliğinin etkileyen birçok faktör söz konusu. Bunlar arasında ilk sırada derslerinin statüsü yer alıyor. Yukarıda da belirtildiği gibi, TTK derslerinin zorunlu ders kabul edilmemesi ve normal ders saatleri sonrasında ve kurs şeklinde düzenlenmesi bu dersin başarıya ulaşmasını engelleyen önemli faktörlerden biri. Bu durum, öğrencilerin derse devam konusunda isteksiz olmalarına sebebiyet veriyor. Ayrıca TTK derslerinin sınıf geçmeye etkisinin bulunmaması ve okul yöneticilerinin TTK dersleri konusunda çıkardıkları çeşitli bürokratik engeller de Türkçe ve Türk Kültürü derslerinin verimliliğini olumsuz yönde etkileyen faktörler arasında yer alıyor.
Türkçe ana dili dersleri farklı sınıf seviyelerinde birleştirilmiş sınıflarda işleniyor. Bu bakımdan birden fazla sınıf seviyesinde, eş zamanlı olarak TTK derslerini işlerken başarı elde etmek, öğrencilerin hazır bulunuşluluk düzeylerinin farklı olması nedeniyle oldukça zor.
Berlin Eğitim Müşavirliği’nin sahada görev yapan öğretmenlerin katkısıyla Türkçe ve Türk Kültürü dersleri için hazırlamış olduğu bir materyal havuzu bulunuyor. Bu havuzuda toplanan materyaller, uzun yıllar boyunca yurt dışında TTK dersleri görevini yürüten öğretmenlerimizin bilgi ve deneyimleri sonucu oluşturuldu. Bu materyaller, Almanya’da TTK derslerini işleyen tüm öğretmenlerimizin kullanımına açık. Bu bağlamda oluşturulan havuz, TTK dersi müfredatı göz önünde bulundurularak haftalara bölünmüş durumda. Bu yöntemle Almanya’nın tamamında yürütülen bu derslerin zaman ve içeriksel olarak eşgüdümlü işlenmesinin önü açılmış oldu.
Bu önemli çalışmanın yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığınca günümüz koşullarına, öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarına uygun ve yurt dışında yaşayan Türk çocuklarının Türk dilini ve kültürünü tanımaları, benimsemeleri ve geliştirmelerini sağlamak amacıyla hâlihazırda yeni bir müfredat ve ders kitabı çalışmaları yürütülüyor. Bu çalışma mümkün olan en kısa sürede tamamlanacaktır.
TTK derslerinin verimliğini etkileyen faktörlerden bir diğeri ise Türkçe ana dili derslerine devam eden öğrencilerimizin ailelerin ilgisizliği ve çocuğunun kendi diline hâkim olmasının öz benliğinin oluşmasında ne kadar etkili olduğunun farkında olmamasından kaynaklanıyor.
Almanya genelinde oldukça az sayıda veli, çocuğu için TTK derslerinin başvuru formunu dolduruyor; üstelik derslerin işlenmeye başlamasıyla birlikte süreci takip etmiyor ve yapılan veli toplantılarına ilgisiz kalıyor. Oysa velilerin aktif olarak sürecin içinde bulunmaları, çocuklarının bireysel başarısını arttıracak ve buna bağlı olarak da TTK derslerinin verimliğini olumlu yönde etkileyecektir. Ayrıca mevcut durum itibariyle TTK derslerine okul aile birliklerinin desteğinin yeterli olmadığı bilinen bir gerçeklik. Bu derslerin etkili ve verimli olması için okul-aile-öğrenci arasındaki işbirliğinin ve iletişimin sağlanması son derece önemli. Türkçe ve Türk Kültürü derslerinde planlanan ve yapılacak olan aktivitelere velilerin okul aile birliği aracılığı ile dâhil edilmesi, çocukların derse karşı olumlu bir bakış açısı kazanmasına ve katılım isteğinin artmasını sağlayacaktır.
Bütün bunların yanı sıra, öğretmen kalitesi de TTK derslerinin verimliğini etkileyen en önemli faktörlerden biri. Milli Eğitim Bakanlığı Avrupa Birliği Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü de bunun bilinci içerisinde hareket ediyor. Yurtdışında görev yapacak öğretmenlerimiz Bakanlıklararası Ortak Kültür Komisyonu marifetiyle seçiliyor ve Temsil Yeteneği Mülakatına tâbi tutuluyor. Ayrıca Avrupa ülkelerinde görevlendirilen öğretmenlerimizin yabancı dilde ÖSYM tarafından denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan sınavlardan dil belgesine sahip olması gerekiyor. Buradan hareketle, yurt dışında Türkçe ve Türk Kültürü derslerinde görevlendirilen öğretmenlerimizin uzun bir süreçten geçtikten sonra seçildiklerini belirtmek gerekir. Ayrıca Türkçe ve Türk Kültürü derslerinde görevlendirilen öğretmenlerimiz arasında daha önce yurt dışında görevlendirilmiş ve görevlerini başarılı olarak tamamlamış olup ikinci kez görevlendirilenler de var. Bu öğretmenlerimizin önceki görev sürelerinde edindikleri bilgi ve tecrübeler ışığında ikinci görevlerinde daha etkili ve verimli çalıştıkları gözlemlenmiş durumda. İlk kez bu göreve atanan öğretmenlerimizin de aynı seviyede Türkçe ve Türk Kültürü derslerini en hızlı şekilde, etkili ve verimli biçimde işleyebilmeleri için kendilerine hizmetiçi eğitim ve uyum seminerleri veriliyor ve devamı da planlanıyor.
Bu çerçevede Türkçe ve Türk Kültürü derslerinin etkinliğinin arttırılması konusunda Türk makamlarınca gerekli adımlar atılırken Türkçe ve Türk Kültürü derslerine karşı Alman makamlarının tutumu da göz ardı edilmemelidir. Yukarıda da belirttiğim gibi, Alman makamları, bahse konu siyaset değişikliğinden sonra Türkçe anadili derslerinin entegrasyonu engelleyici bir unsur olarak görüp Türkçe anadili derslerini dolaylı bir yoldan engellemeye yönelik adımlar atıyor.
Almanya’da sunulan TTK derslerinin verimliliğini ayrıntılı olarak inceleyen çok az sayıda bilimsel çalışma söz konusu. Bu tür çalışmaların artması yaptığımız işin mahiyetini ve sonuçlarını bize göstermesi bakımından önem arz ediyor. Bu zamana kadar yapılan çalışmalardan iki tanesi bizzat tarafımca gerçekleştirildi. Birincisi, 2012 yılında gerçekleştirdiğim ve YTB tarafından Türkçe, Almanca ve İngilizce dillerinde kitap olarak da yayımlanan “Yurtdışında Türk çocuklarına Türkçe öğretimi: Almanya örneği” başlıklı nitel çalışmadır. Bu çalışmada TTK dersleri öğrenci, öğretmen ve veli perspektiflerinden ayrıntılı şekilde mercek altına alındı. Diğer bir çalışma ise yine meslektaşım Prof. Dr. Mustafa Çakır ile 2016 yılında gerçekleştirdiğimiz Almanya’da sunulan TTK derslerinin öğretmen gözünden değerlendirmesini konu ediniyor.[1] Her iki çalışmada da TTK dersleri birçok değişken bakımından elealındı ve incelendi. Elde edilen sonuçlar bilimsel kriterler çerçevesinde yorumlandı. Ayrıntılı bilgi için bu ve diğer çalışmalara bakılabilir.
Tüm bu faktörler ve yaptığım açıklamalar dikkate alındığında, Almanya’da uygulanan TTK derslerinin var olan koşullar içerisinde genel anlamda başarılı ve tatmin edici olduğu söylenebilir.
Farklı alternatifler
Peki, TTK dersleri haricinde farklı alternatiflere ihtiyaç var mı? T.C. Berlin Büyükelçiliği Eğitim Müşaviriliğince bu konuda bir çalışma başlatılmış durumda. Berlin’de Mitte bölgesinde Türkçe ve Türk Kültürü derslerinin kapatılması nedeniyle bu okulların bünyesi dışında STK’ların da katkısıyla bu dersler işlenmeye başlandı. Günümüz itibariyle 10 farklı yerde 119 öğrenci bu derslere devam ediyor. Süreç içerisinde öğrenci sayısının arttığı gözlemlendi. Bu yeni uygulama hakkında veliler ve öğretmenlerden alınan geri bildirimler ise olumlu. Bu tür uygulamalar esasen Ruslar ve diğer bazı milletler tarafından da cumartesi ya da haftasonu okulları kapsamında öteden beri yapılıyor. YTB’nin sivil toplum destekleri projeleri arasına dâhil ettiği uygulamalardan bir tanesi de esasen bu şekildedir. Bu uygulamaların sonuçlarını zaman içinde göreceğiz.
Kaynak:DiasporaHaber