Serbestiyet yazarı Hakan Şahin, Yeni Şafak’ın bu haberini Serbestiyet’e değerlendirdi:
“Yeni Şafak’ın haberinde birbiriyle çelişen iki uyarı var. Bir yandan “FETÖ”nün TSK’de varlığını hâlâ sürdüren elemanlarının kamikaze saldırıları yapabileceği gibi ilginç bir riske dikkat çekerek FETÖ’nün bu mikro artçı unsurlarının en ufak bir şüpheyi dahi dikkate alarak kazınması gerekliliğine dikkat çekiyor. Ama bunun hemen ardından, haklarında “FETÖ” şüphesi veya ihbarı bulunan TSK mensuplarına yönelik bu ihbarın bizatihi “FETÖ” tarafından yapılmış olabileceğini, dolayısıyla “Fetöcü” oldukları iddiasıyla emekli edilmesi planlananlar var ise bunların aslında Fetöcü olmadığını ve emekli edilmemeleri gerektiğini söylüyor.
“Bugün itibarıyla, bir personelin TSK’den ihraç edilmesi için YAŞ’ı beklemeye veya bir YAŞ kararına gerek yok.”
Birincisi şunu söylemek lazım: Bugün itibarıyla, bir personelin TSK’den ihraç edilmesi için YAŞ’ı beklemeye veya bir YAŞ kararına gerek yok. 2014’te hayata geçirilen ve 2022’de yetkileri genişletilen Yüksek Disiplin Kurulları var. Kuvvet Komutanlıkları ve MSB bünyesinde teşkil edilen bu kurullar general ve amiraller dahil olmak üzere tüm TSK personeli hakkında TSK’dan çıkartılma kararını, üstelik hızlı biçimde, verebiliyor. Dolayısıyla olası bir kamikaze saldırısının önlenmesi için yılda iki kez yapılan YAŞ toplantılarını beklemeye gerek yok. Böyle bir risk varsa Yüksek Disiplin Kurulları yoluyla gerekli önlemin alınmış olması gerekirdi. Muhtemelen alınmıştır da.
“Muhtemelen Yaşar Güler’in Bakan olmasıyla birlikte TSK’da bir tarikatçı kadro temizliği gündeme geldi, Yeni Şafak buna karşı hamle yapıyor olabilir”
İkincisi, muhtemelen Yaşar Güler’in Bakan olmasıyla birlikte TSK’da bir tarikatçı kadro temizliği gündeme geldi. Hulusi Akar döneminde epeyce rahat hareket etme olanağı bulan bazı tarikatçı kadroların artan görünürlüğünün TSK’nin kurumsal gelenekleri açısından rahatsızlık yarattığı biliniyor. Dolayısıyla Yeni Şafak’ın haberindeki ikinci uyarının, bu kadroların tasfiye edilmesini önleme yönünden MSB Yaşar Güler’in elini kısıtlamaya yönelik manipülatif bir hamle olduğunu düşünmek mümkün.”