“Yedi sene önce Türkiye’ye gelmiş. Türkçesi çok az. Vatandaşlık almış. Üstüne silah ruhsatı. Şanlıurfa’dan aldığı kuyumculuk kimlik kartı ile İzmir’de kuyumcu dükkânı açmış. Bunlardan 900 bin tane daha var. Türkiye, tehlikenin farkında değil misin?”
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, bir Suriyeli mültecinin kuyumcu dükkânına destursuz girişini ve kimlik-vergi levhası kontrolü yapışını gösteren videoyu işte bu tweet’le birlikte paylaştı.
Bazı kelimeler -artık nasıl oluyorsa oluyor- zaman içinde pejoratif ya da negatif kullanıma daha uygun hale geliyor. Mesela bir toplumsal gruptan “onlar” diye söz etmekle “bunlar” diye söz etmek arasında dağlar kadar fark var. “Bunlar”daki küçümseme anlamı “onlar”da yoktur. “Onlar ki toprakta karınca suda balık havada kuş kadar çokturlar” yerine “bunlar ki toprakta karınca suda balık havada kuş kadar çokturlar” derseniz, birincideki olumlu (en kötüsünden nötr) anlamı elde edemezsiniz.
Irkçılıktan ve milliyetçilikten nasibini fazlasıyla almışların, hazzetmedikleri milletlerden söz ederken çoğul yerine tekil millet adı kullanmalarında da aynı kötü niyet vardır.
Yıllar önce Hürriyet gazetesinde ‘Rum çatlatan açılış’ başlıklı bir haber görmüş ve ilk defa o zaman farkına varmıştım bu nüansın. Şöyle yazmıştım bu haberden yola çıkarak:
“Bizim basınımızda kuvvetli bir ırkçı damarın olduğu muhakkak. Bu eğilim bazen çok kaba bir tarzda da tezahür edebiliyor, fakat ırkçılık giderek çok ayıp bir davranış sayılmaya başladığı için, çoğunlukla bunun ‘incelikli’ biçimleri tercih ediliyor. Bu tarz ırkçılığın yöntemlerinden biri de, ‘gıcık’ kaptığımız milletlerden söz ederken çoğul yerine tekil isim kullanmak…
“Bu kullanımda, mesela ‘Araplar’ sözcüğüyle ‘Arap’ sözcüğü arasında dağlar kadar büyük bir anlam farkı vardır. ‘Araplar’ nötr bir vurguya işaret ederken, ‘Arap’, bu ırka yönelik sevgisizlik-nefret vurgusunun en kestirme ifadesine bürünür.
“(…)
“Aynı pratiğin ‘Rum’ ve ‘Ermeni’ versiyonlarının daha da yaygın bir kullanım alanı var. Girin Google’a, tırnak içinde ‘Rum’un’ yazın, karşınıza yüzlerce şu tarzda cümleler çıkacak: ‘Rum’un yeni mülk oyunu’, ‘Rum’un barıştan anladığı bu’, ‘Rum’un kırk yılda yapamadığını Talat ve ekibi altı ayda yaptı’, ‘Rum’un esiri olmamak için çalışıyoruz…’
“Başlıktaki ‘Rum çatlatan açılış’ı da yine Hürriyet’ten aldım. Bu gazetemiz, Kıbrıs Türk kesimindeki bir otelin açılışını bu başlıkla vermeyi uygun görmüştü. Neden ‘Rum çatlatan?’ Çünkü şarkıcı Jennifer Lopez, Rumların protestosundan ürkerek, yaptığı anlaşmaya rağmen bu otelin açılışına gitmemiş, açılış o olmadan yapılmıştı.
“Bu cümlelerdeki ‘Rum’ kelimesi yerine ‘Rumlar’ kelimesini koyun ve cümleleri bir daha okuyun. Göreceksiniz ki ‘Rumlar’a yönelik duygu bâkidir, fakat nefret dozu hayli azalmıştır.”
“Bunlar…”
Bunlar kelimesine dönersek…
Bu kelimenin küçümseyici, dışlayıcı anlamı kendilerini Türkiye’nin yegâne sahibi olarak görenlerin, iktidardan düştükleri halde düşmediklerini zannettikleri 2002’den sonraki ilk on yılda daha da derinleşti, kullanımı daha geniş bir alan buldu. “Bunlar” bu dönemde, ülkenin ‘sahiplerinin’ ‘göbeğini kaşıyanlar’ı tanımlamak için kullandığı favori kelime haline geldi.
Sonra devran döndü, onlar iktidardan sahiden de düştüklerini anladı, “bunlar” gerçekten iktidar olduklarına inandı. Ve şimdi “bunlar” artık köpeklerine sahip çıkamayan ‘beyaz Türkler’, vatan-millet düşmanı ‘muhalifler’, ‘fikir ve sanat dünyamızın zorbaları’ için kullanılıyor.
Nöbetleşe istiskal.