Ana SayfaANALİZLERANALİZ | Cübbeli Ahmet, neden “Mahmut Efendi ölmedi, yaşıyor” dedi?

ANALİZ | Cübbeli Ahmet, neden “Mahmut Efendi ölmedi, yaşıyor” dedi?

Cübbeli Ahmet vefat eden Şeyh Mahmut Ustaosmanoğlu için kabrinde yaşıyor ve onunla görüşüyoruz bizi o yönetiyor dedi. Tepkilere ve tartışmalara neden olan konuşmaya karşı bölünen tarikatın diğer yakasında kalanların yapabileceği bir şey yok. Çünkü tüm taraflar zaten İslam’ın temel inançlarından ve delil çerçevesinden bağımsızlaşan subjektif bir alanda tartışmayı yürütüyorlar. Rabıta, Nakşibendiliğin 19. yüzyıldaki önemli isimlerinden Halid-i Bağdadi tarafından sistematize edildi. Müridin günlük olarak şeyhine odaklanarak meditasyon yapması demek. Dolayısıyla kime rabıta yapılıyorsa onun şeyhlik otoritesinin devam ettiği anlamına geliyor.

Nakşibendi tarikatının Türkiye’deki en büyük kollarından olan İstanbul’un Fatih ilçesi Çarşamba mahallesi merkezli İsmailağa cemaati Cübbeli Ahmet olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü, tarikatın şeyhi Mahmud Ustaosmanoğlu’nun ölümü sonrası İsmailağa merkezine karşı bayrak açması ile birlikte ikiye bölünmüştü. Cübbeli’nin Ustaosmaoğlu’nun vefatının 3. Yıldönümü vesilesiyle Başakşehir Gençlik Merkezi’nde düzenlediği 23 Mayıs “Hicrî 15. Asrın Müceddidi Mahmûd Efendi Hazretlerini Kuddise Sirruhû Anma Programı” toplantıda yaptığı konuşmada “Efendi hazretlerimizin kabrinden bizi yönettiğini izhar etmek için geldik” sözleriyle başlayan konuşmasında Mahmut Efendi’nin kabrinde yaşadığı ve tarikatını yönettiğini söylemesi İslami camiada tepkilere neden oldu.

Ustaosmanoğlu’nun Peygamber’le görüştüğünü iddia etmişti

Peki bu konuşmanın arka planında ne var?

Cübbeli, ‘Emir’ ilan ettiği İbrahim Uslu’nun liderliği hakkında Mahmud Ustaosmanoğlu’nun daha önce Hz. Muhammed ile görüştüğünü ileri sürmüştü.

Tarikat çevrelerinde, ilham adı altında, gaybi konularda Allah’tan ya da peygamberlerden ya da vefat etmiş peygamber olmayan kimselerden bilgi almak yaygın bir inanç. Genellikle rüya yoluyla geleceğe dair bilgiler alma iddiasında bulunuluyor.

Cübbeli Ahmet bekledikleri Mehdi’nin çıkışının yakın olduğunu, dolayısıyla Mahmud Ustaosmanoğlu’nun son şeyh olduğunu iddia ediyor. Ustaosmanoğlu’ndan sonra İsmailağa cemaatinin başına seçilen yeni Şeyh Ahmet Fikri Doğan’ın şeyhliğini tanımayan Ünlü, onun yerine Mahmud Ustaosmanoğlu’nun Denizli Vekili İbrahim Uslu’yu “Emir” ve “Vekil” olarak ilan etti.

Efendi hazretleri bana buyurdu ki sen son mürşidi kamilsin

Ünlü, son olarak Ustaosmanoğlu’dan sonra şeyh gelmeyeceği iddiasını temellendirmek için de geçen yıl Hz. Muhammed’in bu yönde emir verdiğini iddia etti:

“Efendi hazretleri buyurdu ki Medine’de diyor, biz de hatme şerifteydik. Daha yeni yani dün ses kaydı geldi. İsmini açıklamıyorum. Yani en mühim adamın kardeşi. Oradaki karşı taraftaki. Efendi hazretleri buyurdu ki; Resulullah salllalahu aleyhi vesellem bana buyurdu ki sen son mürşidi kamilsin. Elimizde mevcut bunu dolayısıyla 2001’de Efendi hazretlerimiz Medine-Münevvere’de Ravzadan çıkınca hatmi şerifte bunu söyledi diyor. Her gün delillerimiz kuvvetleniyor.”

Ünlü, 2012’de de tutuklu yargılanırken hapishaneden gönderdiği mektupta da kendisinin suçsuz olduğunu Allah’ın söylediğini ileri sürmüştü.  2012’deki mektubuna göre “Allah Ahmet’i bana bırakın onun işlerini ben hususi yönetiyorum, ona kimseyi dokundurmayın.”

“İlahi bildirimler”

Kur’ân’da gaybı yalnızca Allah’ın bileceğine dair açık ifadeler yer alıyor. Allah’ın da diğer insanları bağlayıcı hükümler çerçevesinde yalnızca seçtiği peygamberlerine (resul/nebi) vahiy indireceği de tüm İslami ekoller tarafından üzerinde uzlaşı sağlanmış bir husus. İslami inanç/kelâm ekolleri en fazla şahsî/öznel tecrübe olarak ilhamın mümkün olduğunu ancak bunun ilim/net gerçek bilgi seviyesinde olmaması sebebiyle bir başkasını bağlamayacağını ifade ediyorlar. İlhâm olarak yorumlanan sezginin kişinin kendisi için de ancak genel İslami kuralları ihlal etmemesi şartını koyuyorlar. Buna rağmen tasavvuf ekolünde rüya, ilham ve sezginin müstakil bir bilgi kaynağı kabule edilmesi tasavvufi ekoller içinden zaman zaman tüm insanları bağlayıcı hükümler içeren “İlâhi bildirimler” aldıklarına dair iddialar ortaya atmalarına zemin hazırlıyor. 

Kur’an’da ve sünnette ısrarla ölülerden medet umulmaması, yalnıza Allah’tan medet umulması, kişilerin kendilerinin değil ilimlerinin esas alınması gerektiği vurgulansa da tasavvufi ekollerde liderlerinin öldükten sonra da yaşadıkları ve ruhani alanda insanlara hükmettikleri/tasarruf ettiklerine dair inançlar bulunuyor. Cübbeli Ahmet de bu inançlardan hareketle tarikatın yönetiminde hak iddia ediyor. Yani iktidar kavgasının teolojik arka planı ya da gerekçelendirilmesi yapılıyor.

Rabıta

İsmailağa Cemaati’nin merkezi klasik tarikat usulüyle şeyh ölünce yerine yeni şeyhin geçeceğini ve “silsile” usulü devam edileceğini savunuyor. Şeyhin müritleri üzerindeki otoritesinin simgesi de Rabıta.

Rabıta tarikatlarda önceleri şeyh-mürit ilişkisinde sembolik bağı ifade ederken Nakşibendiliğin 19. yüzyıldaki önemli isimlerinden Halid-i Bağdadi tarafından sistematize edildi ve günlük bir ritüele dönüştürüldü. 1810’da Hindistan’a yaptığı seyahat dönüşü Nakşibendiliğin temel ritüeli halini alan Rabıta müridin günlük olarak şeyhine odaklanarak meditasyon yapması demek. Dolayısıyla kime rabıta yapılıyorsa onun Şeyhlik otoritesinin devam ettiği anlamına geliyor.

Rabıta kime yapılacak?

Cübbeli Ahmet ve onu destekleyen grup İsmailağa merkez yönetiminin yeni şeyhe rabıta kararını tanımayarak Mahmud Ustaosmanoğlu’nun kabrinde yaşadığını ve ona rabıtanın devam edileceğini savunuyorlar. Bu teo-politik argüman Şiilerdeki gaybete çekilen Mehdi ve naipleri olayına benziyor. Şia’da da Mehdi’nin kim olduğu tartışması üzerinden bölünmeler yaşanmış ardından da 12. İmam’ın bir mağarada saklandığı ve onun adına temsilciler/naipler sahneye çıkmıştı. Cübbeli Ahmet de ölen şeyhi ile görüştüğünü ve onun adına konuştuğunu ileri sürüyor. Elbette bu iddiaların kanıtlanması imkansız. Ancak buna inanan insanlar üzerinde etkili olduğu da muhakkak.

Yine tasavvufta mevcut olan şeyhin öldükten sonra gayb aleminden dünyaya tasarruf ettiği, kainatta 3’lü 7’li ve 40’lı konseylerin olduğu dolayısıyla da şeyhin de bu konseyin bir üyesi olarak gaybî boyuttan dünyadaki olayları yönettiğine dair inançlar Cübbeli Ahmet’in konuşmasının arka planını oluşturuyor. Dolayısıyla her ne kadar İsmailağa merkez yönetimi geleneksel silsile sistemini yürütse de Cübbeli Ahmet ve taraftarlarını engelleyebilecek herhangi bir aklî delilleri yok. Çünkü tüm taraflar zaten İslam’ın temel inançlarından ve delil çerçevesinden bağımsızlaşan subjektif bir alanda tartışmayı yürütüyorlar.

- Advertisment -