Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı ile İsrail aleyhine açılan davanın sözlü duruşmalarında bugün Türkiye adına Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Ahmet Yıldız sunum yaptı.
Aralık 2022’de Genel Kurul, Doğu Kudüs de dâhil olmak üzere İşgal Altındaki Filistin Topraklarındaki Politika ve Uygulamalarından Kaynaklanan Hukuki Sonuçlar hakkında Uluslararası Adalet Divanı’ndan tavsiye görüşü talep etmişti.
Bu tavsiye görüşü, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarındaki politika ve uygulamalarından kaynaklanan hukuki sonuçları tespit etmeye yönelik bir dava olarak açıldı.
Bugünkü davanın anlamını İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Hukuk Bölümü öğretim üyesi ve Serbestiyet yazarı Deniz Baran anlattı.
Güney Afrika’nın açtığı soykırım davasından farklı bir dava olan bu tasviye görüş kararının sözlü duruşmaları ise bu hafta Türkiye dahil 52 ülkenin katılımıyla başladı.
Bugüne kadar 48 ülke mahkemede sunum yaptı
Bugün Türkiye ile birlikte Zambia, İspanya, Fiji ve Maldivler konuştu.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Ahmet Yıldız’ın sunumundan satır başları şöyle:
-Uluslararası hukuk ve özellikle de insan haklarına münasip davranılsaydı, bu çatışma şimdiye durmuş olurdu.
-Filistinlilerin on yıllardır maruz kaldığı adaletsizlikler neticesinde uluslararası hukuk sistemi bir çöküş noktasına gelmiş durumda.
-Adalet Divanı’ndaki bir diğer davada İsrail’in 1948 Soykırım Konvansiyonu’na mugayir davrandığına yönelik endişeler var.
-Bölgeyle Türkiye’nin derin bağları var. Yalnızca Araplarla değil, Yahudilerler de. Birkaç asır önce Avrupa’da baskı yapılan, eziyet edilen Yahudiler kendilerine Türkiye’de sığınak buldular. Aynı şekilde 2. Cihan Harbi’nde de. Ve biz de ezilenin kimliğine bakmaksızın ezilenle hep yan yana olduk.
-İsrail’in işgali genişletmeye yönelik tutumu barışın önündeki açık engeldir.
-İsrail’in devam eden ve kasti olarak uzattığı işgali, barışa ve çözüme dair tüm girişimleri baltalıyor. Yerlerinden edilen tüm Filistinlileri nesiller boyu ümitsizliğe mahkum ediyor.
-Türkiye’nin durduğu noktayı özetlemek gerekirse, uluslararası kamuoyunun sorunun kökündeki nedenleri siyasi irade veya ilgisizlik sebebiyle görmezden gelmesi, Filistinlilerde ve uluslararası toplumda ciddi bir güvensizlik hissi yaratıyor. Türkiye bu sorunun temelini adlı adınca dillendirilmesini talep ediyor.
-Birleşmiş Milletler’e üye ülkelerin kahir ekseriyeti, Gazze’de ivedilikle ve koşulsuz olarak bir ateşkes yapılması çağrısında bulundu.
-İsrail’in hukuk dışı eylemleri birçok BM kararını da hiçe saymaktadır. Bu da 2 devletli bir çözüm vizyonunu günden güne tehlikeye atıyor.
-İşgal altındaki Filistin toprağının bütünlüğünden söz etmek mümkün değil. Bu işgal altındaki topraklara Doğu Kudüs de dahil ve bu kamil bir barışı zorlaştırıyor.
-Filistinlilerin yerlerinden edilmesi, bölgenin demografik yapısının değiştirilmesi, İsrail Güvenlik Kuvvetleri nezaretinde ve baskısıyla devam ediyor.
-Bölgedeki Mescid-i Aksa gibi kutsal mekanların statükosunun korunması önem arz ediyor.
-4 Nisan 2023’te, kutsal Ramazan ayında, Mescid-i Aksa’ya girip ibadet edenlere saldırdılar.
-Daha önce İsrail’in işgal ettiği topraklardaki egemenliğini tanımama yönünde verilmiş olan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları, bu kurumların olaya bakışını gösteriyor.
-Özetle, İsrail burada işgalcidir. Filistin topraklarını işgal etmiştir ve dolayısıyla uluslararası hukuka uymak İsrail’in vazifesidir. Bundan ötürü İsrail’in uluslararası hukuku ihlal eden tüm adımları geçersiz sayılmalıdır.
-Türkiye kutsal mekanlardaki fiili işgaller de dahil olmak üzere, İsrail’in tüm işgallerini reddediyor.
-İsrail insan hakları ve uluslararası hukuku ihlal ettiği her bir eyleminden sorumlu tutulmalı.
-Vicdanı olan, ahlakı olan herkes daha geç olmadan bu duruma müdahale etmeli. Türkiye de bu kertede, İsrail ve Filistin arasında kalıcı barışı tesis etmek için elinden geleni yapıyor.
-Mahkemenin, genel kurulda sorulmuş olan sorular doğrultusunda görüş bildirmelidir. Türkiye 2 devletli çözümü savunuyor ve bunun için müzakere yapılması taraftarıdır.
-Doğu Kudüs’ün başkenti olduğu, 1967 öncesi sınırları temel alan, bağımsız ve egemen bir Filistin devleti kurulmasını önemsiyoruz.
-Önceki konuşmalarla birlikte, İsrail’in hukuk dışı uygulamalarının tescili için güçlü ve açık bir çerçeve oluştuğunu düşünüyoruz.