Haziran ayında, eski Türkiye Varlık Fonu Başkanı Mehmet Bostan ile iş insanı Bülent Göktuna’nın devletin 25 milyon dolar zarar uğratıldığı suçlamasıyla tutuklandıkları ortaya çıkmıştı.
Patronlar Dünyası haber sitesinden Toygun Atilla’nın ilk kez duyurduğu habere göre yolsuzluk soruşturması 2018 yılında başlamıştı:
“2018’de dönemin Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın Varlık Fonu’nda 25 milyon dolarlık bir açık olduğunu tespit etti, yapılan incelemeler sonunda bu paranın Mineks Uluslararası Sermaye ve yatırım danışmanlığı firmasının yönetim kurulu başkanı Bülent Göktuna’ya transfer edildiği anlaşıldı. Olaya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan el koydu. Olayı Devlet Denetleme Kurulu’nun incelemesini istedi. Bu aşamada Binali Yıldırım ise olayın Devlet Denetleme Kurulu’na gitmesine gerek olmadığı yönünde görüş belirtti. Ancak Recep Tayyip Erdoğan bu konuda kararlıydı. Devlet Denetleme Kuruluna talimat vererek bu olayın akıbetinin araştırılmasını istedi.”
Haber her bakımdan dikkat çekiciydi. Bu kadar üst düzeyde bir yolsuzluk davasından tutuklama uzun süredir ilk kez oluyordu. Peki 2018’de başladığı iddia edilen bir soruşturmada tutuklama neden 2023 yılını beklemişti.
Üstelik Berat Albayrak’ın tespit ettiği, Erdoğan’ın da soruşturulmasını istediği bir soruşturmaydı söz konusu olan.
Neden Binali Yıldırım’ın soruşturmaya gerek görmediği vurgulanmıştı?
Habere göre Devlet Denetleme Kurulu incelemesinde, konuyla ilgili sorumluların Türkiye Varlık Fonu’nun eski başkanı Mehmet Bostan ile Bülent Göktuna olarak gösterilmesi üzerine iki isim de başlayan soruşturma kapsamında tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Ama büyük iddialarla duyurulan yolsuzluk soruşturmasında yaşanan bu tutuklamadan kısa bir süre sonra 5 Temmuz’da eski Varlık Fonu Başkanı Mehmet Bostan, adli kontrol tedbiriyle serbest bırakıldı.
Ama 74 yaşındaki işinsanı Göktuna ise halen Metris Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor.
Göktuna, Londra’daki iş çevrelerine yakınlığıyla biliniyor
Göktuna, 2011’de Türkiye ve İngiltere ilişkilerini geliştirmek amacıyla Tatlı Dil Forumu’nun kurucuları arasında yer aldı. AK Partili eski milletvekili Reha Denemeç, İngiltere eski Dışişleri Bakanı Jack Straw ve iş insanı Julian Horn-Smith ile birlikte Tatlı Dil Forumu’nun eş başkanlığını yaptı.
Türkiye’den ve İngiltere’den önde gelen isimleri her sene bir araya getiren forum kapsamında İngiltere ve Türkiye ilişkileriyle ilgili konular ele alınıyor.
Düzenlenen ilk foruma o dönem Başbakan olan Erdoğan ile dönemin İngiltere Başbakanı David Cameron katılmıştı. Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak da toplantılara katıldı.
İngiltere medyasında, Forum toplantılarının İngiltere Dışişleri Bakanlığı bütçesinden maddi anlamda desteklendiği ve organizasyonun liderliğini Prens Andrew’in yaptığı iddiaları çıkmıştı.
Göktuna aynı zamanda Vodefone’un Telsim’i satın alarak Türkiye’ye girişinin mimarı olarak da biliniyordu.
“Binali Bey ile birlikte finans kuruluşları ile yemek yedik”
Bostan ile Göktuna, soruşturma sürecindeki savunmalarında, iki ismin adını ısrarla tekrarladı: Eski Başbakan Binali Yıldırım ile Yıldırım’ın danışmanlığını yapan Kıyı Emniyeti eski Genel Müdürü Salih Orakçı.
25 milyon dolar komisyon karşılığında, Türkiye’ye yurt dışından 25 milyar dolar fon bulmayı hedeflediğini belirten Göktuna savunmasında şunları söyledi:
“25 milyon dolarlık komisyon böylesine bir sözleşme için çok ufak bir rakamdır. Bankalar çok daha fazlasını verir. Deutsche Bank bize 4 milyar dolar hazırladı. Firmaların raporları hazır değildi. Binali bey ile görüştüm. Bana, ‘Bu işi Varlık Fonu ile çözmek zor, Ziraat Bankası ile görüş’ dedi.
“Binali Bey ile birlikte finans kuruluşları ile yemek yedik. Binali Bey bizi tebrik etti. Biz yüzde 3-3,25 faiz oranlarıyla 35 yıl vadeli bir kupon bono çıkaracağımızı söyledik. Biz o gün 15 milyar dolarlık fon topladık. Varlık fonu vecibelerini yerine getiremediği için bu fon gelmedi. Paraların kuruşu kuruşuna nereye ödendiği belli. Bizim şirketimize 25 milyon dolar geldi, 29 milyon dolar para çıkışı oldu. Yani biz 4 milyon dolar zarardayız.”
“Göktuna ismini Banali Bey’in yönlendirdiği Salih Orakçı’dan öğrendim”
Bostan da savunmasında Binali Yıldırım’ın talimatı ile bu işi yaptığını, kural dışı hiçbir şey yapmadığını söyledi:
Mehmet Bostan.
“Bülent Göktuna ismini ilk defa, Binali Bey’in beni yönlendirdiği Salih Orakçı’dan öğrendim. İş dışında bu adamla görüşmüşlüğüm, para alışverişim yok.”
Orakçı’nın adı SPK skandalına da karışmıştı
Yıldırım’ın eski danışmanı Salih Orakçı’nın adını ilk olarak Sedat Peker’in geçen sene gündeme getirdiği “SPK’da rüşvet” skandalında duymuştuk.
Peker, eski SPK Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu döneminde sermaye arttırımı yapmak isteyen Marka Yatırım Holding’in sahibi Mine Tozlu Sineren’den, şirketiyle ilgili işlemlerin yapılabilmesi için iktidara yakın farklı isimlerin rüşvet istediğini iddia etmişti.
Salih Orakçı.
İddialara adı karışanlar koltukları kaybetti
Önce Peker’in duyurduğu, sonra da şirket sahibi Mine Tozlu Sineren’in basına verdiği mülakatlarla doğruladığı rüşvet iddialarında; eski SPK Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu ile dönemin AK Parti milletvekili olan kardeşi Zehra Taşkesenlioğlu, dönemin Cumhurbaşkanı danışmanları Serkan Taranoğlu ile Korkmaz Karaca ile birlikte Yıldırım’ın eski danışmanı olan Salih Orakçı’nın da adı geçmişti.
Dönemin AK Parti milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu (solda), boşandığı eşi Ünsal Ban (ortada), ağabeyi Ali Fuat Taşkesenlioğlu (sağda).
Taranoğlu ve Karaca, SPK’yla ilgili iddiaların ardından Cumhurbaşkanı Danışmanlığı görevlerinden alınmıştı. Zehra Taşkesenlioğlu ise 14 Mayıs seçimlerinde AK Parti’den milletvekili adayı olarak gösterilmedi.
Korkmaz Karaca (solda), Serkan Taranoğlu (sağda).
Peker: “Orakçı, ‘Beni ortak et, iş takipçisi durumuna düşmeyeyim’ dedi”
Skandalı ilk ortaya çıkaran sedat Peker, Orakçı’yla ilgili şunları yazmıştı:
“Salih Orakçı der ki ‘Ben bu sorunu hallederim ancak bu şartlarda rica edersem iş takipçisi durumuna düşerim. Sizin şirketlerden birine beni ortak edin ki bu benim kendi işim diye rica edebileyim’ der.
Mine Hanım da kendisine ait olan Er Garanti isimli şirketine %50 ortak eder. Bu sorunu halletmek için Mine Hanımdan bazı hediyeler almamız gerekir diyerek bir sıfır Porsche parası bir de 7.40 BMW parasını öncelikli olarak ister.
Araçları kendi üzerine almaz, Recep Dumangöz ismindeki ortak inşaat işi yaptığı kişinin üstüne yapar. Ayrıca da dağıtmak için 2.5 milyon TL ister. Mine Hanım bu parayı da yollar. Ancak tüm bu süreçlerden sonra sermaye artırımı işi olmayınca Mine Hanım ortaklık işlerinin iptal edilmesi için talimat verir.”
Sedat Peker.
“SPK bende, karışmayın”
Peker ayrıca Orakçı ile Sineren arasındaki bir Whatsapp mesajlaşması görselini de kendisinin kullandığı “Deli Çavuş” Twitter hesabından paylaşmıştı.
Orakçı’nın yazışma görselinde “SPK bende, karışmayın” mesajı attığı görülüyor.
“Ortaklığı bitirip, Orakçı’ya icra davası açtım”
Peker’in iddialarını “yazdıklarında sadece ufak tefek doğru olmayan bazı şeyler var” diyerek doğrulayan Marka Yatırım Holding sahibi Sineren de Orakçı’yla ilgili şunları söylemişti:
“Salih Orakçı ile ortaklık kurduk. Onunla bürokrasiyi iyi bildiği için ortaklık kurduk. Ben lobi kısmını becerebilen bir insan olmadığım için Salih Orakçı ile ortaklık yaptık. Sermaye arttırımına ret gelince yollarımızı ayırdık.
Ben Salih Orakçı’ya verdiğim paralarla ilgili icra davası açtım. Benim şirketimim kasasından avans olarak çıktı ve geri dönüş olmadı. Ben kendi başımın çaresine bakacağım diyerek verdiğim paraları geri istedim. Dekontlarım var ve bunları icraya koydum.”
Mine Tozlu Sineren.
Peker, Orakçı’yla ilgili diğer iddiasını anlatamadı
Peker, Orakçı’yla ilgili bir başka iddiasını anlatacağından da bahsederek şunları yazmıştı:
“Salih Orakçı Bey’in Recep ismindeki (arabaları üstüne aldığı kişi) kişi ile beraber ortak inşaat işleri var. Hatta Dolmabahçe Sarayı’nın tadilat işlerini de bu kişi üzerinden fahiş fiyatlarla yaptırdıklarına dair dosya da bende. Ancak bu başka bir paylaşımın konusu.”
Ancak Eylül 2022’de BAE’nin kendisine dijital tecrit başlatması üzerine hiçbir şekilde paylaşım yapamamaya başlayan Peker, Orakçı’yla ilgili bahsettiği bu iddiayı henüz hiç anlatamadı.
İktidar medyasının görmezden geldiği Varlık Fonu soruşturmasında iddianamenin ne zaman yazılacağı hala belirsiz. Ne iktidar çevrelerinden ne de Binali Yıldırım’dan iddialarla ilgili herhangi bir açıklama gelmedi.