Geçtiğimiz haftaya iki görsel damga vurdu. Biri, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki eylemler sırasında polisler tarafından gözaltına alınıp hakkında devlet eliyle yalan propaganda yapılan Şeyma Altundal ve arkadaşlarının çıkartıldıkları mahkeme tarafından serbest bırakılmalarının ardından çekildikleri fotoğraf.
Diğeri ise, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un sosyal medya hesabından İngilizce olarak yayınladığı ve Boğaziçi’nde yaşananları devletin gözünden anlattığı videoyu yayan “seküler” görünümlü “kadın” fotoğraflı bot hesaplar.
Bu iki görsel bize ne anlatıyor? Kutuplaşmış bir siyasi ortamda “kadın” kimliğinin yeri ne?
Doç. Dr. Cennet Uslu, Bunu Düşünelim’de anlatıyor:
Türkiye, siyaseten kutuplaşmış bir ülke ve bu kutuplaşma da esasen kimlik üzerinden gerçekleşiyor. Bu kutuplaşma ikliminde iki farklı durumdan bahsedebiliriz. İki kutbun (seküler ve muhafazakarlar) bir kesişim kümesi olduğunu düşünelim. Siyah ve beyazların pozisyonu çok net.
Şöyle bir durum söz konusu, artık bu kümelerdeki aktörler, kişiler, seçmenler; artık hangi bağlamda kullanılacaksa bu kesimlerin bir mesele olduğunda nasıl pozisyon alacağı baştan belli. Bu sıradan insanlarda da olabilir, akademisyen, gazeteci, sanatçı gibi kişilerde de olabilir.
Pek çok kişinin yeri, olayın içeriği ya da ayrıntıları belli olmadan “Kimin işine yarıyor, kimin işine yaramıyor”a göre belirleniyor. Bu otomatik alınan pozisyonlar bir süre sonra ucuzluyor ve değerini kaybediyor. A kişisinin ya da B kurumunun nerede pozisyon alacağı baştan belli olacağı için bu kişi ve kurumların söyledikleri, yaptıkları biraz değer kaybediyor. Çünkü baştan belli. Ortadakiler için bir şey ifade etmiyor bu yüzden.
Bundan sonraki kısım daha fazla algı, manipülasyon, uğraş olarak karşımıza çıkıyor. Taraflardaki bu çekirdeklerdekilerin aldığı pozisyon ahlaki meşruiyete bir katkı sağlamıyor. Sadece daha kalabalık olmalarına yarıyor.
Ama bu kutuplaşma içinde arada gri bölgede kalanlar, asıl kıymetli oy ve kanaati gösterecek olanlar haline geliyor, öbür taraftakilerin değeri azaldığı için bağlam bakımından.
Gri küme, yani meseleye baştan pozisyon alarak yaklaşmayan kişiler önemli hale geliyor. Taraflar bu gri bölgelerdeki kişilerin onayını almaktan mutluluk duyuyorlar. Bu kişilerin fikrine çok önem veriliyor. Gri bölgedeki kişiler de pür tarafsız olmalarından ziyade görünüş, imaj olarak karşı kamptan bir imaja sahipse bir de, onların bu tarafa onay veriyor olması ekstra önemli, kıymetli hale geliyor. Bunu öne çıkararak, diyelim ki Şeyma’nın durumunda iktidar bloğunun iddialarını çürüten bir taraf buluyor. İşte bunlar Müslüman değil, teröristler, ülkeye zarar vermeye çalışıyorlar gibi algılar zarar görüyor iktidarın söylediği. AK Parti’nin temeline dayandığı kimliği temsil eden birisi, bir genç kız o tarafa destek verince bu algı sarsılıyor. Ve hemen medyada baskı kurulmaya çalışılıyor, çarpıtılmaya çalışılıyor. Kandırılmış oluyor, ihanet etmiş oluyor, vitrin mankeni oluyor vs.
Diğer taraf için de benzer bir durum söz konusu. Orada da aslında iktidar çok güçlü, devletin zor aygıtlarına sahip, güç dengesi olarak bir dengesizlik söz konusu, ayrıca da iletişim ve propaganda araçları var. Devletin aygıtları sonuna kadar kullanıldığı halde hala ahlaki meşruiyetin aranması ihtiyacı ortaya çıkıyor çünkü yetmiyor. Zaten baştan kimi tutacağı bilinenlerin desteği, ahlaki meşruiyete kanıt olarak yeterli olmuyor. Dolayısıyla “Biz o kadar haklıyız ki karşı kampın insanları bile bizi destekliyor” algısı gerekiyor. Bu sebeple de seküler görünümlü kadın profillerinden oluşan bot hesaplar üzerinden bunu yaratmaya çalışıyorlar.