Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkez Komitesi toplantısı 11 Kasım’da sona erdi ve beklendiği gibi hazırlanan “tarihi karar” kabul edildi. Kararın ayrıntıları önümüzdeki günlerde açıklanacak. Toplantı öncesinde New York Times’da yayımlanan Chris Buckley imzalı bir makalede, Çin uzmanlarına dayanarak “karar”ın muhtemel içeriği ele alınmıştı. Makalede, “kararın, Şi Cinping'i Mao'nun ve Deng'in seviyesine çıkarması ve Şi’nin parti ve devletteki iktidarının yeni bir aşamaya ulaşmasına yardımcı olması bekleniyor” deniliyordu.
İsrail’de hükümetin kurulmasını sağlayan İsrailli Arap İslamcıların lideri Mansur Abbas, son bir yılda balinanın karnında hayatta kalabilme konusundaki yeteneğini ortaya koydu. Abbas, kenara itilmiş bir azınlığın yıpranmış özlemlerini temsil edebilir. Ancak şimdilik, İsrail'in Arap vatandaşlarına olağanüstü bir şey sunma sorumluluğunu sırtında taşıyor: Hükümetin yıllarca ihmal ettiği konuları düzeltecek şekilde iyileştirilmiş yaşam koşulları. Katıldığı bir toplantıda İsrailli Araplara güçlerinin farkında olmalarını söyledikten sonra sesini yükselterek şu cümleyi kurdu: "Mağduriyet bizi hiçbir yere götürmez. New Yorker’dan Ruth Margalit yazdı: “İsrail Meclisi’nin Arap Kökenli Güç Simsarı”
Güney Afrika Cumhuriyeti’ndeki Apartheid rejiminin kaldırılmasındaki çabasına ve ölmeden önceki özür videosuna rağmen de Klerk siyahların minnettarlığını kazanamadı. Bundan sonraki imajı muhtemelen Başpiskopos Desmond Tutu’nun sözleri doğrultusunda şekillenecek: “Tarihe gerçekten büyük bir devlet adamı olarak geçebilirdi, sağlam durmayı başaramayarak yüce gönüllülükten ve cömert bir ruhtan yoksun, küçük bir adam haline geldi.” New York Times’dan Lynsey Chutel yazdı.
6 Kasım’da Ankara’da genel merkezini açan Zafer Partisi’nin genel başkanı Ümit Özdağ’ın partililerden en çok alkış alan cümleleri “Irkçı değil vatanseveriz, siz vatanınızı korumayı beceremeyen salaklarsınız” oldu. Partililerin yaklaşık bir dakika boyunca alkışladığı bu ifadeler belli ki ZP’nin kuruluş felsefesini temsil ediyor.
Kürdistan alerjisinin yeni olmadığını biliyoruz. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin hem uluslararası camiada hem de Irak’ın kendi ulusal sisteminde kabul edilen resmi adını telaffuz etmemek için bin dereden getirilen sulara ve dil cambazlıklarına yabancı değiliz. Lakin şimdilerde iş iyice çığırından çıkmış durumda; Kürt karşıtı siyasi dil derinleştikçe Kürdün dilinin, kültürünün ve coğrafyasının ismini anmak bile bizatihi bir suç olarak etiketleniyor.