Programı izlemek için:
Seçimler bitti fakat muhalefet içerisindeki tartışmalar bitmedi. Daha önce sizinle CHP içindeki tartışmaları ve GP, DEVA ve SP’nin üçlü ittifak çalışmaları/tartışmalarını konuşmuştuk. Son olarak geçtiğimiz hafta sonu İYİ Parti kurultayı vardı ve Akşener burada çok sert bir konuşma yaptı hem kendi partililerine hem de ittifak ortaklarına karşı. Akşener’in açıklamalarından yola çıkarak, seçim sonrası muhalefetin halini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İki unsur, benim merceğimde öne çıkıyor. Bunlardan biri Cumhuriyet Halk Partisi’nde ve İYİ Parti’de olan, şahıs merkezli yenilenme ya da şahıs merkezli bir derlenme – toplanma eğilimi. Bu eğilim aslında Erdoğanizme öykünmek, Erdoğan’ın başarılı olduğu modeli kendisine uyarlamak gibi bir sonuçla karşımızda.
Cumhuriyet Halk Partisi’ne baktığımız zaman, ‘Kılıçdaroğlu gitmeli, yaşlandı, seçimleri kaybetti’ deniyor, fakat tartışma siyasi bir tartışma değil. Türkiye’nin kurucu, modernist bir siyasi partisi, kendisini sosyal demokrat ilan etmiş bir siyasi parti, siyasetle, yenilenmeyle, toplumla kuracağı ilişkilerle ilgili hemen hiçbir şey söylemeden sadece şahıslar bazında, o şahısların sahip olduğunu varsaydığı enerji üstünden siyaset yapmaya yöneliyor.
Bugün İmamoğlu bu çerçevede karşımıza çıkıyor. Hatta İmamoğlu başkan olamazsa Özgür Özel’le bir ittifak içinde ‘Önce Kılıçdaroğlu gitsin sonra İmamoğlu gelsin’ tarzı bir değişim tartışması var. Bu bir tür güçlü lider, taşıyıcı lider öykünmesi. Çok popülist bir öykünme tabii. Seçimler bize Erdoğan’ın şahıs siyasetinde başarılı olduğunu, muhalif partilerin, bundan etkilendiğini gösteriyor. Erdoğan’ın ya da bu popülist uygulamaların yarattığı tahribata yönelik itirazlara rağmen o modelin bir ayağının benimseniyor olmasını ben Türk siyasi gelişmeleri açısından, Türkiye’deki siyasi gelişmeler açısından bir sorun olarak görüyorum.
Nitekim aynı şeyi İYİ Parti de görebiliriz. İYİ Parti’de de Akşener, son derece sert, içerideki muhaliflere konuşan ‘Size göstereceğim. Artık ipleri elime alıyorum’ diyen bir çıkış yaptı. Buna mı ihtiyacı vardı İYİ Parti’nin ya da Türkiye’nin? Bu yüzden mi İYİ Parti başarısız oldu? Akşener İYİ Parti’nin verdiği bazı kararların kendi üzerinden gerçekleşmediğini, bunların parti içerisindeki farklı eğilimlerin yol açtığı bazı yan yollar olduğunu ima ediyor.
Ve şunu söylüyor: ‘Ben iktidarı ele alacağım ve bu siyasi parti artık kimsenin müttefiki olmayacak.’ Malum, ittifak anlayışını başka bir partinin kuyruğuna takılmak olarak tanımlıyor. Kendisini büyüyecek ve merkez sağı dolduracak bir parti olarak görmeye devam ediyor. Ama güçlü liderlik dışında herhangi bir siyasi öneriye de sahip olmadığını biliyoruz. Şimdi güçlü lider vurgusunun daha da artacağını görebiliyoruz İYİ Parti’de de, CHP’deki aynısı ortaya çıkar. Yani siyaset, öneri, program, proje, değişim, siyasi tasavvur… liderin vasıfları ya da liderinin enerjisi tarafından ikame edilecek. Akşener’de bir merkez sağ genişlemesi, büyümesi, oluşması arayışı var. Ancak bu politikayla bu mümkün olmaz.
Merkez sağ tehlikesiz bir alandır. Merkez sol da öyledir. Riskli konulara çok girmeden siyaset yapılır bu alanlarda. Buna karşın, hizmet, toplumu dönüştürme, ekonomi, dış politika önemlidir. Ne İYİ Parti’de ne Cumhuriyet Halk Partisi’nde öyle bir istikamet de görülmüyor.
Velhasıl seçim sonuçları muhalif partiler üzerinde bir Erdoğan modeli etkisi yaptı.
Üstelik bunun devamı da var. Erdoğan’ın yaptığı hamleler, seçimlerden şu anda en çok ders çıkarmış partinin her şeye rağmen AK Parti olduğuna da işaret ediyor. Ekonomi yönetiminde yaşanan değişimler, Dışişleri Bakanlığı’nın başına, Milli İstihbarat Teşkilatının başına gelen kişilerin vasfı… dolayısıyla bir tür Erdoğan politikalarının daha rasyonel, daha güçlü aktörler tarafından yürütülebileceğini söyleyebiliriz. Eksikliklerini yeni kabineyle Erdoğan daha çok tamamlamış görünüyor ama model tabii çok hakim bir temel kişi modeli. Dolayısıyla iktidarda daha rasyonel daha akıllı politikalarla bulup pekiştirecek bir aktör var.
Bence muhalefet ise darmadağın. Bulabildikleri tek çözüm siyasetsiz şahıs üstüne kurulu politikalar; beni endişeye sürüklüyor. Seçim sonrası çıkan tablonun böyle bir altyapısı var diyelim. Bir dip dalgası var. Buna işaret etmek istedim.