Gündemde bu hafta da Ortadoğu’daki harp ve vahşet var. Blinken’ın Ortadoğu seyahati ortada kaldı galiba. İsrail anlaşılan kısa pauselara yani bombalamayı durdurmaya razı olacak gibi. Tabii ortada bir Eisenhower yok. Ne demek istiyorum? 1956 yılında Mısır lideri Nasır, Süveyş Kanalı’nı millileştirince İsrail, Fransa ve İngiltere askeri harekata başlamıştı. Eisenhower ültimatom vermiş ve harekatı durdurmuştu. Şimdilerde Biden’ın o kadar güçlü olmadığı anlaşılıyor. Bir de tabii Netanyahu’nun laf dinleme konusunda çok büyük eksikliği var.
Blinken’ın ziyareti de gösteriyor ki hemen herkes bağımsız bir Filistin devletinin şart olduğu görüşünde. Zaten bizim de görüşümüz eskiden beri öyleydi. Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan haklı olarak bir şey söyledi, “Gazze, bağımsız Filistin devletinin bir parçası olmalıdır” dedi. Umman lideri daha ileri gitti, “Doğu Kudüs Filistin Devleti’nin başkenti olmalı” dedi.
İsrail-Türkiye ilişkileri yokuş aşağı gidiyor. Dikkat edilmesi gereken bir şey var. Türkiye, Tel Aviv’deki büyükelçisini toptan çekmedi, istişare için Ankara’ya çağırdı. Sebebi şu; F-16’lar ABD Senatosu’nda. Eğer ilişkileri kesseydi Türkiye bu aleyhine olabilirdi, böyle bir çekince var.
Blinken nihayet Türkiye’de. Tabii tatsız bir havada geldi. Blinken’ı protesto için Cumhurbaşkanı Erdoğan bir seyahat ayarladı. Dolayısıyla Erdoğan-Blinken görüşmesi olmayacak. Başka ilginç bir şey de var yabancı ajanslarda: Hakan Fidan ile Blinken ortak basın toplantısı yapmayacakmış. Bu tabii ABD’ye rahatsızlığımızı göstermek için atılan bir adım. Öte yandan F-16’lar dışında ABD ile ilişkiler konusunda İsveç’in NATO üyeliği mevzusu var. Cumhurbaşkanı Erdoğan imzaladı Meclis’e yolladı. Meclis’te ne zaman ele alınacak belli değil.
Uluslararası ilişkilerde keşke Alman filozof Kant’ın dediği gibi bir parça etik ve ahlak olabilseydi. Ama yok. Bakın ABD artık eskisi kadar Rusya’ya “Ukrayna’da sivilleri vurdun, altyapıyı vurdun” diyemiyor. Çünkü bunu Ortadoğu’da söyleyemiyor.