Ana SayfaRÖPORTAJRÖPORTAJ | Ali Kemal Özcan: Ben kendimi kullandırttım, bu kullanılmaksa benim için...

RÖPORTAJ | Ali Kemal Özcan: Ben kendimi kullandırttım, bu kullanılmaksa benim için şereftir

2019’da İstanbul tekrar seçimleri öncesi iktidar tarafından Öcalan’dan mektup alması için İmralı’ya gönderildi, 2023’te üniversitedeki görevinden “Öcalan’ı övmek” suçlamasıyla uzaklaştırıldı. Prof. Dr. Ali Kemal Özcan, Serbestiyet’e konuştu: “Erdoğan liderliği bu meseleyi çözme işine giriştikçe bu saldırılar yoğunlaşıyor", “2019’da İmralı’ya gitme talebi benden geldi, ben kendimi kullandırttım, bu kullanılmaksa benim için şereftir çünkü ben oraya toplum için gittim. Öcalan ile 2 gün boyunca Ortadoğu’nun Türk-Kürt ilişkileri temelinde kaderini tartıştık. Bu benim için bir İstanbul seçimleri değil, 1000 İstanbul seçimine bedeldir, devede kulak kalır yani”, “İstanbul seçimleri Türkiye’ye ne getirdi? Bütün hayatlarını ortaya koydukları İmamoğlu ne yaptı?”, “Çözüm Süreci gibi ciğeri kediye teslim eden yöntemlerden uzak, tecrübelerden ders alarak yeni bir İmralı süreci başlatılma ihtimali kuvvetle muhtemeldir.”

2019’da tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri öncesinde İmralı’ya gönderilen ve Öcalan’ın mektubunu canlı yayında okuyan Prof. Dr. Ali Kemal Özcan, hakkında “Terör örgütü liderini övme” ve “Yurtdışındaki terör örgütü liderleriyle görüşme” suçlamasıyla açılan soruşturma kapsamında Munzur Üniversitesi’ndeki görevinden uzaklaştırıldı. 

Özcan, uzaklaştırma kararının ayrıntılarını ve ‘devlet tarafından kullanıldı’ eleştirilerine cevaplarını Serbestiyet’e verdiği röportajda anlattı.

“Erdoğan liderliği bu meseleyi çözme işine giriştikçe bu saldırılar yoğunlaşıyor”

– Üniversiteden uzaklaştırılma süreciniz nasıl gerçekleşti? Neden uzaklaştırıldınız?

İlk kez soruşturma açılmadı bana. Daha önce de 2019 seçimlerinden sonra bir soruşturma açılmıştı.  Habertürk’teki konuşmam dolayısıyla hakkımda o zaman da çok ihbarlar yapılmıştı. Şikâyet edenler o zaman da Kemalist çevrelerdi. Kemalist derken  Mustafa Kemal’i sevenleri kastetmiyorum; Mustafa Kemal’i hayattayken öldüren (1924) Kemalistlerden söz ediyorum…

Şikayet  edecekler, çünkü 2009’dan 2015’e kadar süren 6 yıllık İmralı-odaklı süreçte de yapmışlardı aynı şeyleri.

Erdoğan liderliği bu meseleyi çözme işine giriştikçe bu saldırılar yoğunlaşıyor. Bu manada ihbarlar da incelenip gereği yerine getiriliyor elbette. Böyle bir ihbarın emniyete geldiğini ben bir hafta önce öğrendim. Çağırdılar, gittim ifademi verdim. Bu resmiyete geçince savcılık da usul gereği, tedbiren Rektörlük’ten soruşturma sürecince görevden uzaklaştırılmamı talep etmiş. Rektörlük de bunu uyguladı. Geçici bir tedbir gibi görünüyor.

Şimdi süreç işleyecek, üniversitede de bir komisyonla görüşeceğiz. Onlar da benim düşüncelerimi alacaklar. Öyle panik edilecek bir durum yok benim açımdan. 

‘Terör örgütü liderini övme manasına gelecek tek bir cümle kullanmadım

30 yıllık çalışmalarım boyunca

Bana isnat edilen suç terör örgütü liderini övmek ve yurtdışındaki terör örgütleriyle görüşmek. ‘Terör örgütü lideri övme’ manasına gelecek tek bir cümle kullanmadım 30 yıllık çalışmalarım boyunca. Kimse bulamaz. ‘Biz bulduk’ diyenlerle bütün platformlarda tartışmaya açığım; yerel, ulusal, uluslararası… Fark etmez. Yurtdışındaki terör örgütü liderleriyle görüşme suçlaması da ironik, 1996’da Şam’da Öcalan’la, 2005’te dağda Kandil ile de görüşmeler yaptım. En son İmralı’da Devlet’in izniyle Öcalan ile iki kez görüştüm. Benim işim bu, çalışma alanım bu. Ciddi bir risk alarak, hayatımı ortaya koyarak 2005’te Türkiye’ye kesin dönüş yaptım. O zaman Tunceli’de üniversite bile yoktu. 

Tunceli’de “Yeniden İnsanlaşma Akademisi” adında bir yer kurdum ve senelerdir çalışmalar yürütüyorum.

“2019’da İmralı’ya gitme talebi benden geldi, ben kendimi kullandırttım, bu kullanılmaksa benim için şereftir, çünkü ben oraya içinde yaşadığım toplumum için gittim”

– 2019’da yenilenen İstanbul Büyükşehir seçimleri öncesinde sizin İmralı’ya gönderilmeniz çok tartışılmıştı. Bundan 4 yıl sonra üniversiteden uzaklaştırıldınız. Size yönelik “devlet tarafından kullanıldı” eleştirileri var. Siz devletin sizi kullandığını düşünüyor musunuz?

Bunlar züğürt zırvaları, züğürt tesellileridir. Benim 2019’da İmralı’ya gidişim karşılıklı menfaatlerin buluştuğu bir görüşmeydi. Bireysel bir çıkar için İmralı’ya gitmedim, toplumsal menfaat için gittim. 2005’ten bu yana ben hem Erdoğan’a hem de Öcalan’a ulaşmaya çalışıyordum. İstanbul seçimlerindeki bu fırsatı çok iyi tespit ederek bir girişimde bulundum. Devlet bulunmadı bu girişimde. ‘Alın beni kullanın ve gönderin İmralı’ya’ dedim tabiri caizse. Bu sayede ‘ben de Öcalan’ı görmeye gitmiş olurum’ demiş oldum mealen. 

Bunun için kullanılmak benim için şereftir. 20 yıldır peşinde olduğum Abdullah Öcalan ile 2 gün boyunca Ortadoğu’nun Türk-Kürt ilişkileri temelinde kaderini tartıştık. Bu benim için bir İstanbul seçimleri değil, 1000 İstanbul seçimine bedeldir, devede kulak kalır yani. 

– Söylediklerinizden şunu anlıyorum: Bugün, yine  iktidar gönderse yine İmralı’ya gidersiniz, öyle mi?

Tabii ki. İstanbul seçimleri Türkiye’ye ne getirdi? Bütün hayatlarını ortaya koydukları İmamoğlu ne yaptı? 4-5 yıl sonra Kılıçdaroğlu için yine hayatlarını ortaya koydular. Gidip Ü.Özdağ ile ‘MÍT+3 bakanlık’ protokolü imzaladı gizlice… Daha iyisi mi oldu? CHP’ye bile alternatif olma gücüne sahip olmayan (benim ‘2. S. Demirtaş’ dediğim) bir kişiliktir Ekrem İmamoğlu. Türkiye’nin hiçbir sorununa çözüm getirme yetisine de birikimine de sahip olmayan bir vatandaşımızdır. 

Dolayısıyla bizim asıl sorunumuz İstanbul belediyesi, şu belediyesi, bu belediyesi değil. Türkiye’deki 100 yıllık bir kangrene dönüşen Türk-Kürt ilişkilerinin yeniden rayına oturtulmasıdır bizim sorunumuz. Bunun sağlanması için de yegâne sosyolojik, siyasi ve felsefi figür Abdullah Öcalan’dır. Öcalan’ın Türkiye’ye, Türklüğe, Kürtlüğe ve mümkünse diğer Ortadoğu halklarına anlatılması gerekir. ‘Övülmesi gerekir’ demiyorum. Yok ‘Sayın Öcalan’, yok ‘Kürt halkı önderi’, yok ‘Serok Öcalan’ … falan-filan değil.

Merdan Yanardağ “İmralı’da okuya okuya filozof oldu” dedi mesela, o da korkuyor tabii Erdoğan Öcalan üzerinden yeni bir süreç başlatır diye. Adam “Erdoğan yeni bir süreç başlatacak kokusu aldığım için öyle dedim” diyor, hapse girerken yanındaki kişi ise HDP’nin ‘ünlü’ parti-vekili SS Önder oluyor. Sarmaş-dolaş salya-sümük hapse uğurluyor… Çünkü ‘AKP’nin Öcalan üzerinden İmralı-odaklı yeni bir süreci kokusu aldım’ diyor M.Yanardağ bey, bu çok tehlikeli !

Özetle, Eğer İmralı’ya gidiş benim için bir ‘kullanılma’ ise ben bu kullanılmayı şerefle, haysiyetle, alnımın tam orta yerinde taşırım. Çünkü toplumum için kullanılmış olurum. İnsanım ben, hayvan değil. Aristo ne diyor? ‘Toplum için kendini kullandırtabiliyorsan insansın’ … yoksa hayvansın. Ben insan olmaya çalışan ve doğduğum köyde “Yeniden İnsanlaşma Akademisi” diye bir “şey” kurmuş bir sosyoloğum.

“Çözüm süreci gibi ciğeri kediye teslim eden yöntemlerden uzak, tecrübelerden ders alarak yeni bir İmralı-Odaklı sürecin başlatılma ihtimali kuvvetle muhtemel”

– Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Erdoğan iktidarının Kürt meselesinde yeni bazı adımlar atabileceği konuşuldu, tartışıldı. Siz iktidarın böyle bir girişimde bulunacağını, yeni bir süreç başlatacağını düşünüyor musunuz? Şu anki okumalarınız size ne söylüyor?

Tabii ki yeni bir süreç başlatılma ihtimali var. Şu anda garantisi yok elbette ama, ben Anadolu topraklarında 1000 yıllık bir geçmişi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin intihar edebileceğini düşünmüyorum. Öyle kolay intihar edemez. Eğer bu devlet Anadolu’daki varlığını sürdürmek istiyorsa –ki isteyecektir– yeni bir İmralı-Odaklı süreç dışında başka bir çare, yol yoktur. Çünkü bu işin çalışmasını yapan onun dışında kimse yok: Ne akademik arenada ne de siyasi arenada herhangi bir çalışmayla karşılaşmış değilim. Düşünün ki benim gibi çömez bir sosyolog bile, bu meseleyi çalıştığım için dünya çapında Türkiye’de en çok atıf yapılan sosyoloji profesörüyüm. Ílgi çekici bir sosyoloji profesörü olmamı Abdullah Öcalan’ı çalışmama borçluyum. ‘Öcalan’ın sırtında profesör oldum’ dedim çok kez. O’nun beni profesör yaptığı anlamında değil, kendim çalışıp-çabalayarak oldum şüphesiz. Ama adamın analizleri benim sosyolojik çalışmalarımı gerçekten felsefi ve tarihi bir zemine oturttu. Ve ilgi gördü. 

Yiğidi öldürüp hakkını vermek ‘övmek’ değildir. Benim yaptığım budur. Eğer Abdullah Öcalan devreye sokulmaz ise, Türk-Kürt ilişkileri çok ciddi bir bölünmeyle karşı-karşıya olur. Bölünme demek, boğazlaşma demektir…  Önümüzdeki en az 50 yıl, Ortadoğu’da feci bir kaos ortamı demektir. İran-Irak- Suriye’nin hâlini görüyoruz Allah beterinden saklasın! Hem Türklük  hem de Kürtlük ciddi bir beka sorunu ile karşı-karşıyadır. 

Öyle ‘çözüm süreci’ gibi ciğeri kediye teslim eden yöntemlerden uzak, tecrübelerden ders alarak yeni bir İmralı-Odaklı  sürecin başlatılma ihtimali kuvvetle muhtemeldir. 

- Advertisment -