Ana SayfaSeçim 2023Üç ‘sakin güç’: Mitterrand, Deng Xiaoping ve Kılıçdaroğlu

Üç ‘sakin güç’: Mitterrand, Deng Xiaoping ve Kılıçdaroğlu

“Cahil cesaretinden değil bilgelikten kaynaklanan bir öz güven... Sahicilikten kaynaklanan bir samimiyet… Aslında yetersizliklerini gizleme amaçlı olan yüksek perdeden, esip gürleyerek konuşmak yerine sakinlik... Ama temel değerler ve ilkeler söz konusu olduğunda tavizsiz bir tutum… Bunlar ‘Sakin Güç’ün olmazsa olmazları. Tarihin kavşak noktalarında uluslar böyle liderlere ihtiyaç duyuyor…” T24 yazarı Cevdet Kadri Kırımlı, üç örnek üzerinden ‘sakin güç’ sahibi siyasetçi tipini irdeliyor.

1981 başkanlık seçimlerinde kendisinden on yaş genç Valéry Giscard d’Estaing‘e karşı yarıştı. Kampanya ekibi, 1974 yılında yapılan seçimde başkanlığı kaybettiği rakibine karşı bu kez “bilgeliği” ön plana çıkarmayı hedeflemişti. 65 yaşındaydı.

Fransız reklamcı Jacques Séguéla ana sloganı “Sakin Güç” olan seçim kampanyasını hazırladı. Yazılı basın ile açık havanın ana mecralar olarak kullanıldığı seçim kampanyası için yalın bir tasarım yapıldı. Arka planında bir dönem belediye başkanlığını yaptığı Château-Chinon yakınlarındaki bir köyün bulunduğu resim üzerinde yer alan bu iki kelime hayatı boyunca Mitterrand’la anılacaktı.

Fransa’nın en uzun süre başkanlık yapan lideri oldu.

Mitterrand için yaptığı bu kampanya ile yıldızı parlayan Séguéla’nın “Anneme Reklamcı Olduğumu Söylemeyin… O Beni Bir Genelevde Piyanist Sanıyor!” kitabı 1988’de Türkçeye çevrildi. Çok satan kitabının etkisiyle Türkiye’de de tanınan bir isim haline geldi.

Öyle ki, 1991 seçimlerinde Mesut Yılmaz ANAP’ın seçim kampanyasını hazırlaması işini ona verdi. Ancak sonuç başarılı değildi.

Her ne kadar Mitterrand ile sık anılsa da, bence “Sakin güç” Deng Xiaoping (邓小平)’le daha fazla örtüşen bir kavram.

Mao’nun ölümünün ardından liderliği üstlenen Deng Xiaoping tarumar bir ülke devralmıştı. Yaklaşık olarak Kılıçdaroğlu’nun bugün olduğu yaştaydı.

10 yıl süren Kültür Devrimi herkesin birbirine şüpheyle bakıp neredeyse gölgesinden korktuğu bir kaos ortamı yaratmıştı. Ekonomi perişan haldeydi.

Deng iki yıl içinde kırmadan dökmeden iktidarını pekiştirdi. 1978’de Reform ve Açılım (改革开放) politikasını başlatıp, “taşları hissederek nehri geçmek” (摸着石头过河)[1] düsturuyla ekonomik dönüşümü gerçekleştirmeye girişti.

Hem koca bir ulusu rehabilite etti, hem de ülkenin potansiyelini harekete geçirdi.

Kısacası bugünkü Çin’in mimarı oldu denebilir.

Deng Xiaoping 1984 Temmuz’unda kızı ve torunlarıyla sahil kasabası Beidaihe’da.

Kişiliğinin öne çıkan özelliklerini şu şekilde sıralamak mümkün: Öncelikle “kim olduğu” konusunda oldukça rahattı, amiyane tabiriyle kendini hiç kasmazdı. Hatta kendisinden ve otoritesinden o kadar emindi ki muhataplarıyla rahat, direkt, esprili ve açık sözlü bir şekilde konuşurdu. Bir şey bilmediğinde de bunu sakınmadan ifade ederdi. ABD eski Başkanı Jimmy Carter onun pek çok liderden farklı olarak önemli konulara bodoslama girmekten sakınmayan bir öz güvene sahip olduğunu söyler. [2]

Sert tavırlı Mao‘dan sonra lider olan güler yüzlü Deng sempatik tavırlarıyla dikkat çekiyordu. Onun bu halini “kolay lokma” olduğuna yoranlar çok yanıldı. Bunlarda biri de “Demir Leydi” olarak bilinen dönemin İngiltere başbakanı Margaret Thatcher‘dır. Hong Kong’un yeni statüsünün belirlenmesi için müzakereler başlamadan önce Thatcher, Çin’e devrinden sonra bile buranın İngiliz idaresi altında kalmasını kabul ettirebileceğinden neredeyse emindi. [3]

24 Eylül 1982’de Deng Xiaoping ile yaptıkları görüşmede yumuşak başlı gözüken bu adamın aslında ne kadar çetin biri olduğunu anlayacaktı: Deng, müzakereler iki yıl içinde olumlu sonuçlanmazsa Hong Kong’u geri almak için askeri çözüme baş vuracaklarını söyleyiverdi.

Mao’nun, Deng Xiaoping’i “pamuk yumağında iğne” diye betimlemesi sebepsiz değildir yani. 

Murat Belge de geçenlerde yayımlanan yazısında Kılıçdaroğlu’nu şöyle tanımlıyordu:

Kemal Bey buna göre bir hayli “halim selim” görünüyordu. Sanırım bundan ötürü de, siyasetin iyice kızıştığı bu dönemde, “aranan önder” imgesine uzak kalıyordu. (…)

Ben de buralarda bir yerdeydim – şahsen ilk tanışmamıza kadar. Tanışınca, bu adamın pek öyle göründüğü gibi yumuşak başlı, uzlaşmacı biri olmadığını sezer gibi oldum. Evet, olması gerektiği yerde yumuşak, anlayışlı bir insan olduğu belli oluyordu. Ama kavganın zorunlu olduğu yerde ve ortamda geri adım atmayacağı da belliydi.

Deng Xiaoping’i öz güven sahibi ama kibirli olmayan bir lider olarak nitelendirebiliriz.  

Cahil cesaretinden değil bilgelikten kaynaklanan bir öz güven… Sahicilikten kaynaklanan bir samimiyet… Aslında yetersizliklerini gizleme amaçlı olan yüksek perdeden, esip gürleyerek konuşmak yerine sakinlik… Ama temel değerler ve ilkeler söz konusu olduğunda tavizsiz bir tutum…

Bunlar “Sakin Güç”ün olmazsa olmazları. 

Tarihin kavşak noktalarında uluslar böyle liderlere ihtiyaç duyuyor. 


[1] Taşları hissederek nehri geçmek (摸着石头过河) “temkinli bir şekilde ilerlemek” anlamında kullanılan anonim bir sözdür. 1984’ten itibaren Deng Xiaoping tarafından sıkça kullanıldığından yeniden popüler hale gelmiş ve onunla anılır olmuştur.

[2] Deng Xiaoping and the transformation of China, Ezra F. Vogel, The Belknap Press of Harvard University Press, Cambridge, Massachusetts, 2011

[3] In Hong Kong, Mixed Memories of Thatcher, The Wall Street Journal, 9 Nisan 2013

- Advertisment -