Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Twitter üzerinden yayımladığı videoda başörtü meselesinin bir yara olduğunu ve kılık kıyafetin siyasetin malzemesi yapılmaması gerektiğini söyledi.
“Burada bizim de yanlışlarımız oldu geçmişte. Değişmeyi ve öğrenmeyi bildik. Şimdi bir sonraki aşamaya geçme zamanı. Bu meseleyi toplum olarak aşma, geride bırakma zamanı.”
Bu açıklamaların ardından CHP, başörtü konusunda hazırladığı yasa teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) gündemine getirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamada “Çözümü anayasa düzeyinde sağlayalım” çağrısına bulundu.
Kılıçdaroğlu ise Twitter hesabından yaptığı paylaşımda Erdoğan’ın çağrısına “Türkiye için iyi bir şey yapmaya çalışıyoruz. Senin yasakçı zihniyetine rağmen, özgürlükler getirmeye çalışıyoruz” diye cevap verdi.
Başörtü tartışmasını İlahiyatçı Hidayet Tuksal, Gazeteci-yazar Nihal Bengisu Karaca ve Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sema Silkin Ün ile konuştuk.
“Endişeli muhafazakârlar konusunu ilk gündeme getirdiğimizde bu camia, bu mahalle ile mesafeli olanlar suni bir gündem oluşturduğumuzu düşündüler”
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sema Silkin Ün, başörtüsü tartışmasını uzun bir süredir gündemde tutmaya çalışan, bu konuda somut adımlar atılmasını talep eden isimlerden biri. İktidar değişimi halinde muhafazakâr kesimin kazanımlarının elden gideceği ve başörtü yasağının tekrar başlayabileceği korkusu yaşayan kesimler hakkındaki açıklamaları çok konuşulmuştu. Sema Silkin Ün, Kılıçdaroğlu’nun son çıkışını ve Erdoğan’ın cevabını şöyle değerlendirdi:
“Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışı, aldığı pozisyon kuşkusuz çok anlamlı ve cesurca. ‘Cumhuriyetin ikinci yüzyılı’ kavramının muhteva açısından ilk defa elle tutulur bir biçimde dolmaya başladığını düşünüyorum. Yasa teklifi önceki gün verildi, hukukçu değilim, verilen yasa teklifinin Sayın Kılıçdaroğlu’nun çizdiği perspektif ile ne denli örtüşüp örtüşmediğini çok kıymetli hukukçularımız var onlar tafsilatlı bir biçimde değerlendirecektir. Ben bundan bağımsız olarak bir seçim vaadi olarak değil, sorumlu muhalefet anlayışının bir ürünü olarak TBMM’ye sunulan bu teklifin ülkemiz adına büyük bir kazanım olduğunu düşünüyorum.
“Başörtüsü meselesi yarım asırlık bir mücadele. Şüphesiz bu mücadelede geçmişten bugüne kadar taş üstüne taş koymuş pek çok isim var, çok kıymetli devlet adamlarımız ağır bedeller ödedi. Erbakan Hocanın iki partisi bu yüzden kapatıldı, AK Parti bu sebeple kapatılmaktan kılpayı kurtuldu. Sayın Genel başkanımızın ve Sare Hanım’ın yılları kuşaklar boyunca bu mücadele içerisinde geçti. Bugüne gelinmesinde Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve AK Parti’nin de aldığı büyük riskler oldu. Gelinen noktada CHP’nin ‘çorbada bizim de tuzumuz olsun’ müdahalesi ‘istemiyoruz’ diyerek geçiştirilebilecek bir mesele değil. Bu meselenin hakkı sizde mi ki ‘istemiyoruz’ deme cüretinde bulunabiliyorsunuz? Bu süreç isimli isimsiz milyonlarca kadının eğitim hayatlarını, iş hayatlarını hiçe sayarak inandıkları uğruna verdikleri mücadele sayesinde nihayete erişmek üzeredir. Kimse milyonların kutlu mirası üzerinden mirasyedi hoyratlığına yeltenmesin.
“Jakoben Kemalizmi bugün Türkiye’de temsil eden partiler ortada, aldıkları, alabilecekleri oylar da ortada”
“Hukuk mantığı açısından değerlendirildiğinde böylesi bir düzenlemeye ihtiyaç olmadığı yorumu yapılabilir. Ancak temel bir insan hakkı olan eğitim ve çalışma haklarının kerameti kendinden menkul genelgeler ile, toplumsal meşruiyetten yoksun çeşitli vesayet odaklarının dayatmaları ile engellendiğini düşünecek olursak yasal güvence kaçınılmaz bir gerekliliktir.
“Türkiye artık çok başka bir ufka bakan ve çok başka ufuklarda yıldızı parlayan bir ülke. Jakoben Kemalizmi bugün Türkiye’de temsil eden partiler ortada, aldıkları, alabilecekleri oylar da ortada. Değil yasa çıkarmak, yasa çıkarmaya teklif verecek vekil bile çıkartmalarının toplumsal destek açısından imkânsız olacağı bir okyanusa doğru akıyor zamanın ruhu.
“Endişeli muhafazakârlar konusunu ilk gündeme getirdiğimizde bu camia, bu mahalle ile mesafeli olanlar suni bir gündem oluşturduğumuzu düşündüler. Zaman geçtikçe iktidar partisinden uzaklaşıp beklemede kalan seçmenin kararsızlık sürecinin sonlanmadığı görülünce sebebin bu endişeler olduğu kamuoyu araştırmalarıyla da ortaya kondu. Ve muhalefet partilerinin politika üretmeleri gereken bir konu olarak dikkatlerine geldi. Altılı Masa’nın Gelecek Partisi’nin ev sahipliğinde Sayın Davutoğlu’nun da girişimleri ile hazırlanan temel ilkeler belgesinde kazanımlar konusu altı liderin imzası ile protokol altına alındı. Son olarak da Sayın Kılıçdaroğlu’nun yasal güvenceye yönelik adımı sürecin aşama aşama başarıyla ilerlediğini gösteriyor.
“Kendi adıma bugün gelinen aşamayı, katedilen yolu görünce bu konuyu gündeme ilk getirenlerden olmanın mutluluğunu yaşıyorum.
“Bizim dinimizde, kültürümüzde ‘hayırda yarışma’ diye bir kavram vardır. Bu da bir ‘hayırda yarışma’ya dönüşsün isteriz, dahası bu konuda iş birliğinin oluşturacağı iklim Sn. Cumhurbaşkanının 2019’da ortaya attığı ve MHP lideri Bahçeli’nin adeta fırça atar gibi açıklamasıyla tarihin derinliklerine gömülen Türkiye İttifakı kavramını yeniden ete kemiğe büründürür, Kürt meselesinden Alevi vatandaşlarımızın haklarına kadar bir sürü alanda bambaşka bir yüzüncü yıla girmemize sebep olur.”
“Genelde bir daha böyle bir yasağın gündeme gelemeyeceği söyleniyor ama hiç belli olmaz, gözümüzün önünde yaşanan bunca değişim dönüşümden sonra ‘yok canım, kesinlikle öyle şey olmaz!’ diyebilecek durumda değiliz”
İlahiyatçı Hidayet Tuksal, Kılıçdaroğlu’nun önerisinin içinde başörtüsü yasağı mağduru kadınların haklarının nasıl telafi edileceği sorusunun yanıtsız kaldığını belirtti. Tuksal’ın değerlendirmesi şöyle:
“Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü konusundaki çıkışını olumlu değerlendiriyorum. Geçmişte yaşanan haksızlıklar ve mağduriyetler döneminde CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun kadınları mağdur eden tarafta yer alması, helalleşme konusunda sadece sözle değil eylemle de harekete geçmelerini gerektiriyordu ve bunu yaptılar. Başörtülü seçmenlere karşı güven verici bir hamle olarak değerlendirilebilir. Ancak takip edebildiğim kadarıyla bu hamleye CHP siyaset erbabının desteği zayıf. Tabanın desteği ise belirsiz. O yüzden başörtülü seçmen nezdinde yeterince güven uyandıracak mı, emin değilim. Fakat yine de, yapılan bir haksızlığın itirafı ve telafi çabası mahiyetinde olumlu görüyorum. Ancak başörtüsü yasağı mağduru kadınların kaybolan yıllarını ve haklarını kim telafi edecek sorusunun, bu kanun teklifinde cevabı yok maalesef.
“Genelde bir daha böyle bir yasağın gündeme gelemeyeceği söyleniyor ama hiç belli olmaz, gözümüzün önünde yaşanan bunca değişim dönüşümden sonra ‘yok canım, kesinlikle öyle şey olmaz!’ diyebilecek durumda değiliz. O yüzden, kafaların netleşmesi açısından anayasal güvence önemli bir hamle, ama maalesef o bile yüzde yüz güven hissi uyandırmaya yetmiyor. Böyle bir ihtimali düşünmek bile istemem. Ama yine de hukuk tekniği açısından böyle bir ihtimal söz konusu olabilir mi diye kontrol etmek lazım.”
‘’Elbette AK Parti kitlesi içinde Kılıçdaroğlu’nun bunu siyasi bir silah olarak kullandığı algısı var’’
Gazeteci Nihal Bengisu Karaca ise, Kılıçdaroğlu’nun bu hamlesinin çok kıymetli olduğunun altını çizerek, şöyle konuştu:
‘’Kılıçdaroğlu’nun helalleşme projesi bir bütün olarak tam anlamı ifade ediyor mu? Evet, ediyor. Sadece endişeli muhafazakârları kapsamıyor, kimliği ya da görüşü yüzünden haksızlığa uğramış pek çok grubu hedefleyen bir proje ve bu tür empati arayışlarına toplum olarak ihtiyacımız var. Ancak Kılıçdaroğlu’nun bugün bu projede yalnız bırakıldığını görüyoruz. Şu an gördüğümüz tablo, muhalefetin kanaat önderlerinin ve tabanın bir kısmının muktedir olanın tutumuna âşıkmış gibi görüntü arz etmesi. Yıllardır yenilmiş olanların ve tabii ki helalleşme söylemini tam sindirememişlerin verdiği sağlıklı olmayan bir refleks var.
“Bugün tartışılan mesele başörtüsünün gelecekte yeniden yasaklanma olasılığını ortadan kaldırmak. Bu şimdilik geride kalmış görünüyor ama tekrarlanabileceği korkusu insanları rehin alıyor. Düşünün Çankaya’da cumhurbaşkanının eşi başörtülü iken, özel üniversitelerde bile başörtüsüne yasak vardı, böyle bir anomali bile yaşandı bu ülkede.
“Dolayısıyla bu kadar etkilemiş, hak kayıplarına yol açmış, bu kadar travmatik etki bırakmış bir meseleyi kalıcı bir çözüm, kalıcı bir sükûnet içinde yeniden düzenlemeyi teklif etmek bir yüzleşme ve telafi çabasıdır ve nereden baksanız değerlidir. Bunun anlaşılamaması çok üzücü. Çünkü bu çok geniş bir kitleyi ilgilendiren bir durum. Bu kadar geniş bir toplum tabakasında karşılığı olan ve travmatik bir hafıza üzerinde duran bir soruna, ‘Helalleşmek istiyoruz. Bu hatalarımızla da yüzleştik’ denmesi ve bunun da yasal düzenlemeyle taçlandırılmak istenmesi gayet insani bir tavırdır, olması gerekendir.
“Değerli olan, bir siyasi görüşün kendisine benzemeyenin, evvel ezelden öteki saydığının lehine adım atmasıdır. Kılıçdaroğlu bunu yaptı, bu üç beş oy için yapılan bir iş değildi, bu yapıldı diye blok blok oy akışı olmaz, kendisi de bunu biliyor. Ama ne olur? Şu olur: Bir iktidar değişimi olasılığı belirdiğinde direnç az olur, büyük huzursuzluklar, bir ıslıkla hizaya girecek insanlar olmaz. Pragmatizm ise, pragmatik tarafı budur, kamu huzurunu hedefleyen bir pragmatizm. Bunun bir sakıncası yok faydası var.
“Kemal Bey’in yalnız bırakılması, muhalefetin Kemal Bey’in yanında durmaması, celladına âşık olma psikolojisi. Burada golü atan Erdoğan değil. Golü atan, Kemal Kılıçdaroğlu’nu gol yemiş gibi gösteren maalesef muhalefetin tutumu.
“Elbette AK Parti kitlesi içinde Kılıçdaroğlu’nun bunu siyasi bir silah olarak kullandığı algısı var. Böyle bir algı var ama, söz konusu hamleyi bir yüzleşme ve özür dileme, ‘bir daha asla tekrar yaşanmasın diye’ elini taşı altına koyma da var. Bunu yüksek sesle belli edemese de içten içe idrak eden var. Özellikle de kadınlar. Çünkü kadınlar başörtü travmasını yaşadı, bir daha tartışma konusu olmak istemiyorlar. Bunun yolu da bu hakkın siyasetin tek bir kutbu tarafından savunulması değil, bilakis siyasi yelpazenin her tarafında normalleşmesi. Normalleşme için bazen yasa da çıkarmanız gerekir, anayasa da yapmanız gerekebilir, tarihi yükle, geçmişteki travmanın boyutuyla bağlantılıdır çözümün reçetesi.
“Kılıçdaroğlu’nun çıkışı tarihi bir çıkıştır. Her iki cephede birden mücadele vermek zorunda kalması üzücü ama tam da bu nedenle bu mücadelenin kahramanca bir tarafı var. Kolay olsaydı zaten büyük bir hamle olmazdı. Umarım arkasında durulur, ilerleyen günlerde adımlar akıllıca atılır. Samimiyet testine tâbi tutma girişimleri başarıyla savuşturulur.’’