Ana SayfaÖZEL HABERMimari açıdan kıymetli-hikâyeli binaların dijital arşivi açıldı

Mimari açıdan kıymetli-hikâyeli binaların dijital arşivi açıldı

Gazeteci Nilay Örnek’in hazırladığı “Her Umut Ortak Arar” başlıklı internet sitesi bugünden (23 Ağustos) itibaren açık. Site, İstanbul’daki birçok apartmanın hikâyesine ışık tutuyor. Dileyen gönüllüler de yaşadıkları ya da gördükleri apartmanların fotoğrafını çekerek, hikâyesini araştırarak projeye katkıda bulunabiliyor. Nilay Örnek’in hedefi, sitenin sadece İstanbul’daki değil tüm Türkiye’deki apartmanların hikâyelerini barındıran bir platform haline gelmesi.

Sokakta yürürken ne sıklıkla kafanızı kaldırıp etrafınıza bakarsınız? Etrafınıza; dükkânlara, sokaklara, caddelere, kalabalıklara, binalara.

Peki karşılaştığınız bu yapıların isimlerini, geçmişlerini, yaşanmışlıklarını merak eder misiniz?

Cevabınız evet ise, hele de İstanbul gibi karşılaştığınız her şeyde tarihin izleri bulunuyorsa “Her Umut Ortak Arar” projesi sizin için hazırlanmış muazzam bir hazine.

Gazeteci-yazar Nilay Örnek’in Artemis Yayınevi’nden çıkan Her Umut Ortak Arar kitabından ilham alınarak hazırlanan bu internet ansiklopedisi, İstanbul’daki tarihi binalara, bu binaların isimlerine, hikâyelerine ışık tutuyor.

https://www.herumutortakarar.com/

Mimari açıdan kıymetli, hikâyesi olan yapıların kayda geçirilmesini hedefleyen, bir ortak hafıza oluşturmayı amaçlayan projeye hali hazırda katkıda bulunan onlarca gönüllü var.

Nilay Örnek’in amacı ise çok daha fazla kişiyi bu işe ortak etmek, böylece çok daha fazla yapıyı kayda geçirmek.  

Siteyi Eylül Görmüş, logoyu Uğurcan Ataoğlu ve Talip Özer tasarlamış. Fikir ilk olarak Instagram üzerinden şekillenmiş. Örnek, telefon galerisinde çok sayıda bina fotoğrafı bulunduğunu fark ettikten sonra bu tarihi binaların hikâyelerine merak salmış ve bulduklarını da daha önce aynı isimle yayımlanan kitabı için açtığı bir Instagram sayfasından duyurmaya başlamış.

https://www.instagram.com/herumutortakarar

‘Mimari olarak kıymetli bu apartmanlardan birinde yaşıyorsanız beni kahveye davet edin’

Nilay Örnek, fikrin nasıl geliştiğini şöyle anlatıyor:

“İnsanların katkıları, ilgileri beni gerçekten çok etkiledi.

“İlk paylaşımlarıma ‘Mimari olarak kıymetli bu apartmanlardan birinde yaşıyorsanız beni kahveye davet edin’ yazıyordum; merak ediyordum çünkü. Sedat Hakkı Eldem’in bir binasında mesela ‘Mutfak kullanışlı mı? Bugün aynı kalmış mı?’ Bir dönem apartmanlar çok geniş, işlevler çok farklı; bugün nasıl kullanılıyor?

“Birkaç nesil bu binalarda oturup onları koruyan insanlardan bana zarar gelmez diye düşünüp ‘Beni kahveye davet edin’ diyordum, şımarıkça.

“Davet edenler de oldu; pandemiden korkup gidemedim çoğuna…

“Ancak buluştuklarım da var; Melis Terzioğlu misal, Taksim’in ikonik yapılarından Ceylan Apartmanı’ndaki zevkle döşenmiş evini açtı bana. Arkadaş da olduk sonra. Bu yaptığı benim için gerçekten önemlidir…

“Fotoğrafların ardından bana yazan öğretim görevlileri bile oldu ‘Bu yapıların bugünkü halini, içlerini görmek, onları bir yaşam olanı olarak izlemek harika’ gibi cümleler kuruyorlardı.

“Ben ‘apartman dedektifliği’ olarak adlandırdığım şeyden çılgın bir zevk aldım. Bir apartman araştırırken neler öğrenebileceğinize inanamazsınız! Ya da bazı metinlerimi okuyun, inanırsınız:)

“Ben ‘Buldum’ diyerek bir apartmanı anlatırken bir yorum kimi zaman her şeyi değiştirip bambaşka yerlere götürdü bizi. Binalarda oturanlar, mimarların çocukları, mimarlar, akademisyenler, İstanbul’un köklü ailelerinin mensupları hiç yazılmamış bilgileri yazılı hale getirmemi sağladılar.

“Hem farkındalık sağlıyor, hem hafıza tazeliyor, hem de doğru hafıza kuruyorduk. Hoşuma gittikçe zamanımı buna harcar oldum.

“Daha işin başındayız ama fena gitmiyor.”

Bir ‘Apartman dedektifi’ neyi amaçlar?

Nilay Örnek bu projenin İstanbul ile sınırlı kalmasını istemiyor ve amaçlarını şöyle özetliyor:

1-) Bugün var olan ya da olmayan bazı önemli binaların kaydını tutmak.

2-) Geçmişi, anıları, o binalarla insanların ilişkilerini görerek bilerek bugünü doğru anlamaya çalışmak.

3-) Bugüne kalan değerli yapıların içlerini görmek; anıları, hikâyeleri, fotoğrafları paylaşmak.

4-) Yaşadığımız yeri bilmek.

5-) Fotoğraflarla birlikte paylaşılan metinlerde mutlaka internette var olan bilgilerden farklı, yeni bir şeyler söylemek.

6-) Bu hikâyelerin ve fotoğrafların birçok kişi tarafından kullanılması.

Nilay Örnek, yaptığı işi “apartman dedektifliği” olarak tanımlıyor ve eli kalem tutan herkesi, çevresinde gördüğü, içinde yaşadığı apartmanın tarihini araştırmaya ve yazmaya davet ediyor.

Platformda, “6-7 Eylül ve Varlık Vergisi ile kaderi değişen apartmanlar” başlıklı özel bir bölüm var. Bu bölümde yer alan bazı apartmanlar ve hikâyeleri şöyle:

Miramar Apartmanı (Taksim, Beyoğlu)

Agos ve Şalom gibi gazeteler yani azınlık yayınları olmasa tarihimiz -daha da- dev eksik. Dün Karel Valansi’nin yazar Jak Alguadiş ile yaptığı söyleşiden bahsetmiştim.

Bay Jak, babası mimar Rafael Alguadiş’den bahsederken Varlık Vergisi mevzuunun özellikle altını çiziyor. Çünkü bu ülkede o dönemde bu vergi baskısına maruz kalan pek çok insan gibi o da çok etkileniyor. Jak Alguadiş, “Varlık Vergisi’nin babam üzerinde yaptığı etki felaketti” diyor.

İşte bu sırada yeni bir apartman fark ediyorum.

Eski fotoğraflarda görüp durduğum binada bir farklılık olduğunu fark edip Gezi Parkı’ndan Taksim Meydan’a inerken soluma baktığımda “Ya bu apartmanın üzerini traşlamışlar herhalde” diye düşündüğüm binayı bu röportajla fark ettim.

O binanın üzeri traşlanmamıştı, tamamen yıkılmıştı…

Bazı binalar talihsiz mi ne?

Jak Alguadiş anlatıyor:

“Taksim’de AKM’nin önünde iki bina vardı. Biri Avram apartmanı onu sonradan Seyran yaptılar, biri de Miramar. 60’ların ortasında AKM inşaatı için yıkılan Miramar apartmanının en üst katında oturuyorduk. Mete Caddesi’ndeki ilk binaydı, şimdi oradan Bostancı dolmuşları kalkıyor.

Evden Taksim Stadı görülürdü. Maçları camdan seyrederdim, o günlerde Galatasaraylı oldum. Bugünkü Gezi Parkı’nın yerindeydi. İnşallah hep Gezi Parkı olarak kalır orası. 1931-1943 yılları arası o evde yaşadık.

“Varlık Vergisi için katımızı satmak mecburiyetinde kaldık, böylece vergiyi ödeyebildik. Nispeten biz büyük bir vergi vermedik. Böylece Aşkale’ye gitmedi babam. Fakat içinde bir endişe oluştu. Bu korku ve endişe hep kaldı.

“O binada, 4 numarada Refii Bayar otururdu, Celal Bayar’ın oğlu (Refii Bayar 1940 yılında Celal Bayar’ın başbakanlığı sırasında açılan Denizbank soruşturması sırasında yaşamına son vermişti). Hatırlarım Celal Bayar bir akşam bizim eve gelmiş hatıralarını anlatmıştı. Tüm bunlar toz oldu artık.”

Taksim Palas Apartmanı

“Apartmanda satış saat 10.30’da başlamıştı… Apartman dardı. Odalar küçüktü. Koridordan gelip geçmek güçtü. Nohut oda bakla sofa içinde en azından 100-150 kişi toplanmıştı. Hiç kimse önündeki kadının veya adamın arkasından ilerisini göremiyor, tellalın sesi gayya kuyusundan çıkar gibi derinden ve görünmez bir yerden geliyordu. Çamurlu ayakkaplarla kuş tüyü koltukların, kanepelerin, maroken sandalyelerın, lâke masaların üzerine çıkıp birbirlerinin omuzlarından aşarak satılan eşyayı görmeye çalışanların hepsi de kelepir mal alma sevdasına düşmüş insanlardı… Satılığa çıkarılan mallar arasında topyekûn bir yemek odası, bir yatak odası, iki oturma salonu, bir kütüphane ve istirahat odası ve bu odalardaki eşyanın kâffesi vardı. Aile albümleri elden ele dolaşıyor, resimler inceden inceye gözden geçiriliyor, kıymetli ve stil eşya ayrı ayrı tetkik olunuyor, antikalar, biblolar, yağlı boya tablolar hayran hayran seyrediliyordu.”

“Apartmanda satış saat 10.30’da başlamıştı… Apartman dardı. Odalar küçüktü. Koridordan gelip geçmek güçtü. Nohut oda bakla sofa içinde en azından 100-150 kişi toplanmıştı. Hiç kimse önündeki kadının veya adamın arkasından ilerisini göremiyor, tellalın sesi gayya kuyusundan çıkar gibi derinden ve görünmez bir yerden geliyordu. Çamurlu ayakkaplarla kuş tüyü koltukların, kanepelerin, maroken sandalyelerın, lâke masaların üzerine çıkıp birbirlerinin omuzlarından aşarak satılan eşyayı görmeye çalışanların hepsi de kelepir mal alma sevdasına düşmüş insanlardı… Satılığa çıkarılan mallar arasında topyekûn bir yemek odası, bir yatak odası, iki oturma salonu, bir kütüphane ve istirahat odası ve bu odalardaki eşyanın kâffesi vardı. Aile albümleri elden ele dolaşıyor, resimler inceden inceye gözden geçiriliyor, kıymetli ve stil eşya ayrı ayrı tetkik olunuyor, antikalar, biblolar, yağlı boya tablolar hayran hayran seyrediliyordu.”

Gazeteci Sait Kesler, Tan Gazetesi’nin 5 Şubat 1943 tarihli sayısında avukat Şekip Adut’un evinde yapılan ev mezatını böyle anlatmış.

Şekip Bey, Varlık Vergisi’nin simge isimlerinden. Ünlü bir Musevi avukat ve vergiyi protesto edenlerden. Kendisi için ön görülen 375 bin TL verginin sadece 4 bin lirasını ödemiş ve 27 Ocak 1943’te -yaş sınırı değiştirilerek 63 yaşında- Aşkale’ye gönderilmiş ve ibreti alem olması için hakkında pek çok haber yapılmış, kâh ahırda yatar, kâh kar kürerken fotoğrafları yayımlanmış.

Yukardaki gazete anlatısını Ayhan Aktar’ın Kıraathane’de Varlık Vergisi hakkındaki konuşmasından (podcast’i var) dinleyip “Acaba hangi apartmandı bahsedilen?” diye düşünürken araştırınca eski gazetelerdeki Taksim Palas satış ilanlarından birini buldum.

Şekip Adut’un bol odalı, dar uzun koridorlu, güzel eşyalı o ‘nohut oda bakla sofa’ dairesi, mimarının ismi Victor Adaman olarak Türkçeleştirilen Victor Adamandidis olduğunu kapısına gidince öğrendiğim İstiklal Caddesi’nin hemen girişindeki ‘Taxim Palace’ imiş!”

- Advertisment -