2004 yılında hazırlanan yeni Türk Ceza Kanunu (TCK) ile Ceza Muhakemesi Kanunu’nun mimarlarından, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Adem Sözüer, şarkıcı Gülşen’in karşı karşıya kaldığı hukuki süreci Serbestiyet’e değerlendirdi.
Tutuklama kadar bu kararın verildiği süreçte de ciddi hukuki sorunlar var.
Bu sorunlardan ilki HSK’nın başkanı konumundaki Adalet Bakanı’nın Twitter hesabından yaptığı paylaşımdır. Adalet Bakanı elbette bir sanatçının açıklamalarını eleştirebilir. Ancak bir suç soruşturması söz konusu olduğunda, hakim ve savcıların tüm özlük, atama, yükselme ve disiplin işlerini yapan Hakimler Savcılar Kurulu’nun başkanı konumundaki bakanın hiçbir şekilde açıklama yapmaması gerekir.
Esasen iktidar gücünü kullanan hiçbir yetkilinin beyanat vermemesi lazım… Hükümet yetkililerinin özellikle kişiyi suçlu gösteren paylaşımlarda bulunması, adil yargılama hakkını ağır şekilde ihlal eder.
İkinci sorun göz altına alma uygulaması. Ceza Muhakemesi Kanunu suç üstü gibi bir iki istisna dışında gayet net olarak ‘kişiyi davet et’ diyor:
Şüpheliyi ifade vermeye çağırma, şüphelinin öncelikle emniyet müdürlüğüne, jandarmaya, polis merkezine veya savcılığa davet edilmesi suretiyle olur. İfadesi alınacak kişi davetiye ile çağrılır; çağrılan kişiye çağrılma nedeni açıkça belirtilir; gelmezse zorla getirileceği yazılır.” (CMK m.145)
Görüldüğü üzere, bu olayda tutuklamaya gelene kadar kanuna açık aykırılık ve hukuk ihlalleri var… Süreç böyle başlayınca ardından tutuklamanın geleceği de belli. Çünkü burada benim tünel bakışlı dava dediğim bir uygulama söz konusu… Kişi hedef seçilerek tünelin sonuna konmuş, tüneldeki her makam kanunları bir tarafa bırakarak, önceden suçlu ilan edilmiş o hedefi göz altına alacak, tutuklayacak ve mahkum edecek…
Amaç gerçeği bulmak, adil bir yargılama yapmak değil. Amaç, siyasi karşıtları tasfiye etmek veya muhalif sesleri susturmak gibi hukuk dışı amaçlar. Ceza hukuku araçları işte böyle hukuk dışı amaçlarla kötüye kullanılıyor. O nedenle ifade özgürlüğü için önemli güvenceleri içeren TCK 216. maddeyi tartışmanın anlamı yok. Bu madde olmazsa başka bir madde bulurlar. Çünkü amaç hukuki değil, adalete yönelik değil.
Üzücü olan darbe dönemlerinde, 28 Şubat sürecinde ve Paralel Yapının hüküm sürdüğü devirde bu hukuk dışı uygulamaların mağduru olanların, aynı yöntemleri kullanmaları.
Türk Ceza Hukuku Reformu kişi hak ve özgürlüklerini güvence altına almak için yapıldı. Ama gelinen noktada reformları etkin şekilde hayata geçirmek bir yana, geri adımlar atılmakta.
Siyasi iktidar isterse herhangi bir kanun değişikliği yapmadan, sadece hukuka dönme iradesini ortaya koyarak, tüm bu yanlış uygulamaları ortadan kaldırabilir. Dileriz bu feraset gösterilir.