Silivri Selimpaşa’da Uygur çocukların gittiği bir etüt merkezinin bir personelinin, kuruma gelen bazı kız çocuklarına cinsel tacizde bulunduğunun ortaya çıkması Türkiye’de yaşayan Uygur toplumunda infial yarattı.
Mağdur çocukların ailelerine yakın isimlerin verdiği bilgilere göre, Uygur İlim Marifet Vakfı tarafından 2015’te kurulan Oku Uygur Bilig Yurdu’nda çalışan Ahmet K., etüt merkezine gelen 6 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz etti, yaşları 4 ile 12 arasında değişen altı kız çocuğu ise cinsel tacize uğradı.
Etüt merkezi yetkilileri jandarmaya bildirmedi
Etüt merkezinin yakınlarında bulunan Uygurların oturduğu bir konut sitesinde ikamet eden Ahmet K., aynı sitedeki bazı çocukları da ailelerinin bilgisi dahilinde etüt merkezine götürüp getiriyordu.
Skandal, geçen ay sitedeki etüt merkezine giden kız çocuklarından birinin ailesine Ahmet K. tarafından tacize uğradığını söylemesi üzerine ortaya çıktı.
Yine aynı sitede ikamet eden etüt merkezi idarecileri, ailelerin durumu kendilerine söylemesi üzerine Ahmet K.’yı hem işten hem de kendilerinin idaresinde olan konut sitesindeki dairesinden uzaklaştırdı ancak durumu adli makamlara bildirmedi.
Ahmet K.’yı Uygurlar yakaladı, jandarmaya teslim etti
Şahsın siteden ve kurumdan uzaklaşmasından sonraki günlerde, tacize uğrayan üç çocuğun aileleri durumu jandarmaya bildirdi. Çocukların muayene edilmesi sonucu ikisinin cinsel tacize, 6 yaşında olan bir çocuğun ise tecavüze uğradığı tespit edildi.
Cinsel istismara uğradığı düşünülen aynı sitedeki başka dört çocuğun aileleri ise olayla resmi makamlara başvurmadı.
Hakkında yakalama kararı çıkartılan Ahmet K. siteden ve etüt merkezinden ayrıldıktan iki hafta sonra 14 Temmuz’da Uygurlar tarafından yakalanarak jandarmaya teslim edildi.
Uygur toplumu “örtbas etme” kaygısıyla tepkili
Türkiye’de yaşayan Uygur toplumunda, taciz olayıyla ilgili ilk bilgiyi aldığı anda konuyu adli makamlara iletmeyen etüt merkezi idarecilerine tepki var.
Vakıf yöneticisi Serbestiyet’e konuştu: “Savcılık raporunu bekliyoruz”
İddiaları sormak için telefonla ulaştığımız Uygur İlim Marifet Vakfı’nın yöneticilerinden Habibullah Küseni, “Durumu jandarmaya bildiren ailelerin çocuklarından ikisinin cinsel tacize uğradığı, 6 yaşındaki bir çocuğun ise tecavüze uğradığının tespit edildiği söyleniyor. Bilginiz var mı? sorumuza, “Bilgim yok. Onunla ilgili savcılığın raporunu bekliyoruz” cevabını verdikten sonra telefonu kapattı.
Mağdur çocuğun babası: “Evimizden kovmakla tehdit ettiler”
Jandarmaya şikayetçi olan, mağdur çocuklardan birinin babası A.G., cinsel istismar olayının ortaya çıkması ve şikayetçi olmalarından sonra kendilerine yapılan baskıları Uygur toplumuna Uygurca olarak yazdığı bir mektupla duyurdu.
Mektubun Türkçesi şöyle.
“Ne yapmalıyım? 16 Haziran’da Selimpaşa’da 7 kız çocuğuna yönelik cinsel taciz olayı:
Selimpaşa, Oku Uygur Okulu’nda okuyan üç aileden üç kızımızın ‘Baba, kötü niyetli kişiler bize dokundu, bize yardım et, bizi koru’ diye yardım istemesiyle ortaya çıktı.
Kurbanlar arasında benim de kızım olduğu için bir baba olarak çok kızdım, çok düşündüm. Yanlış bir adım atmamak adına çevremizdeki bilgin hocalara danıştım. Anlatılması zor olan bir iç sıkıntısı yaşıyordum.
Sekiz yıldır Oku Uygur Okulu’nda görev yapan Ahmetcan adlı bir adi herifi öldüremesem de devlete teslim edip cezasını çektirmek için elimden geleni yaptım. Kaçan bu herifi polise ihbar etmemden sonra, inanılmaz şeyler yaşandı.
Uygur Oku Okulu yetkilileri, şikayetimden dolayı çok kızdı. Bizi sitedeki evimizden kovacakları yönünde tehdit etti. Çocuklarımızın tacize uğramasının yanı sıra biz de mağdur olduk.
Bize yönelik ‘Çin’e satılmış vatan hainidir, para almışlardır. Paraya ihtiyacı olursa veririz’ şeklinde iftiralar ve tehditler duyuyoruz. Çocuklarını korumak için yola çıkan bir babaya münafık veya Çin’e satılmış deniyor. Sürekli yakın çevreme nasıl bir insan olduğuma dair dedikodular yayılıyor. Çocukları korumak Çin’e çalışmak mı olur?
Biz şikâyet ederek bu adi herifi polise bildirmeseydik ne olacaktı? Yine kaç ailenin başına neler gelecekti? Çocuklarımız şu an tam anlamaz ama büyüdüklerinde bizim gibi babalardan gurur mı duyar ya da nefret mi eder?
Ben zamanında sitede okul yapımından sorumlu, güvenilir kişi seçilmeme rağmen, Uygur ve Arap kardeşler tarafından okul için bağışlanan milyonlarca paranın bir kuruşuna bile dokunmamış olmama rağmen bu zulme karşı çıktıktan sonra ‘güvenilmez kişi’ diye iftiraya maruz kaldım.
Arkamdan çok vahim, pis oyunlar oynanıyor, kumpaslar kuruluyor. Çocuklarımıza yapılan kötülükler, Oku Uygur Okulu’nun ofisinde, asansöründe, bu herifin kullandığı depoda, sitedeki evinde gerçekleşmiştir. Bu işleri hafife indirgeyemeyiz. Okulda yaşanmadı diyerek konuyu geçiştirmemek lazım.
Habibullah Küseni ve Abdurahim Tesna’nın okulun itibarını korumak için attığı birçok yanlış adım var. Çocuklarımızı korumak okulu korumaktan daha önemli değil mi? Okul uğruna bu olanlar hafifletilebilir mi?
Bu olay böyle tehdit ve çeşitli baskılarla kapatılabilir mi? Okul yetkilileri neden bizim yanımızda değil karşımızda yer alıyor ve yanlış adımlar atıyor? Okul yetkilileri bu sorumluluğu üstlenmelidir. Çünkü onlara güvendik ve kızlarımızı, yürek parçalarımızı emanet ettik.”