Ana SayfaÖZEL HABERRÖPORTAJ | “Bakanlık Adalar’da kamuya ait her türlü mülkün tek yöneticisi oldu”

RÖPORTAJ | “Bakanlık Adalar’da kamuya ait her türlü mülkün tek yöneticisi oldu”

Adalar Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Mimar Ali Erkurt Adalar’da imar yetkisinin Cumhurbaşkanlığı kararıyla belediyelerden alınıp Özel Çevre Koruma Kurumu’na devredilmesini yorumladı: “Türkiye’de 30 yıl boyunca ÖÇKB ilan edilmiş 16 bölgede büyük kentsel sitler yok. Oralarda küçük köyler, kasabalar var veya Foça örneğinde olduğu gibi yalnızca bir parçası ÖÇKB ilan edilmiş yerler var. Koca bir ilçeyi tümüyle ÖÇKB ilan etmek ilk defa oluyor.”

Özel Çevre Koruma Bölgesi’nin (ÖÇKB) statüsü hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?

Türkiye’nin 1980’lerde Avrupa müktesebatı doğrultusunda, dünyayla entegre olma yolunda yaptığı uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan bir statü; dünyanın çeşitli ülkelerindeki, özellikle de Akdeniz’deki bazı bölgelerin devletler tarafından özel statülerle korunmasını içeren bir antlaşmanın bizim mevzuatımıza yansıması… Çevre Kanunu’na 9. madde olarak giriyor.

Bu madde, ÖÇKB ilan edilen bölgedeki her türlü imar yetkisinin belediyelerden alımasını; var olan bütün çevre ve imar planlarının, ya da yapılacak yeni planların bütün revizyonlarının, yenilenmesinin, gerekirse iptalinin Özel Çevre Koruma Kurumu’na (ÖÇKK) devredilmesini içerir. Bu kurum da 1989 tarihli 383 no’lu KHK’yla kurulmuş bir başkanlıktır.

Adalar ilçesinin dahil edildiği son düzenlemeye kadar, Türkiye’de 16 bölge ÖÇKB ilan edildi. Bunların çoğunluğu Ege ve Akdeniz’de. Kaplumbağalarla, kıyı faunasıyla ilgili dikkat gösterilmesi gereken birçok bölge bu statüde yer alır ve bu bölgelerle ilgili çevre ve imar planları da ÖÇKK tarafından yapılır. Doğal hayatın korunmasıyla ilgili kararları, imar planlarını da kendisi yaparak uygular.

Ama bugüne kadar ÖÇKB ilan edilmiş 16 bölgede büyük kentsel sitler yok. Oralarda küçük köyler, kasabalar var veya Foça örneğinde olduğu gibi yalnızca bir parçası ÖÇKB ilan edilmiş yerler var. Foça Belediyesi sınırları içinde o kapsama alınmış bir bölge var, Foça Belediyesi’nin tamamını kapsamıyor.

Adalar’a gelince… Marmara Bölgesi’ndeki müsilaj sorunundan dolayı burası bir şekilde korunma altına alınması gereken bir bölgedir. Fakat bu yapılırken, belediyeler ve yerleşik halkın hayatına tamamen müdahale eden bir biçimde değil; onları da bu işin içine alan, belediyelerin imar planı yapma yetkisini elinden almayan bir şekilde yapılması tercih edilirdi.  

15 bin kişinin yaşadığı bir alandan bahsediyoruz. Öbür tarafta Marmara, Avşa, Paşalimanı, Ekinlik Adası. Öbür tarafta tüm yarımadayla birlikte Erdek.

İmar planı kentin hayatını düzenlemektir. İmar planıyla birlikte yönetim planı gelir. Bu nedenlerle, Adalar’daki uygulamanın  “senin imar planını da ben yaparım, senin hayatını da ben düzenlerim” gibi müdahaleci bir anlayışla yapılmasından dolayı biz Adalar halkı olarak üzüntülüyüz.

Ayrıca İBB’nin gerçekten Türkiye’de çok az örneği olan bir katılımcı süreçle hazırlayıp İBB Meclisi’nden geçme aşamasına kadar getirdiği Adalar’la ilgili imar planı çalışmasının tamamen durmuş olmasından dolayı da üzüntülüyüm.

İki yerel idare, İBB ve Adalar Belediyesi yetkisizleştirilmiş oldu. Ayrıca başka bir yerel unsur olarak Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları var. Adalar’da yıllardır 5 numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun kararlarıyla sit yönetiliyor. Bu düzenleme onu da tamamen devre dışı bırakıyor.

Artık kararlar tamamen Ankara’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı içindeki ÖÇKK tarafından alınacak. Yerel odaklardan dilerse tavsiye alabilir. Tavsiye almak zorunluydu, bu da kaldırıldı. Yani yerellikten merkezileşmeye doğru bir gidiş diyebiliriz.

Bu düzenlemeyle belediyelerin hangi yetkileri ellerinden alındı? Elde hangi yetkiler kaldı?

Temizlik ve altyapıyla ilgili çalışmalarına devam edebilir. Çöp toplamaya devam edebilir. Dilerse kültürel faaliyetlerde de bulunabilir.

Belediyelerin yapması gereken en önemli şey olan imar planını artık yapamaz. İmar derken bina yapmaktan bahsetmiyorum. Adalar’da yaşayan insanların kamusal alanları kullanım sözleşmesinden de bahsediyorum. İmar planları bunları da içerir aslında, bir anlamda yerelin anayasasıdır. Bütün bunları yapma hakkı da belediyeye aittir. Belediye de zaten yerelin temsilcisidir.

Biz Adalar’da bununla da yetinmeyip tüm STK’ları ve yerel aktörleri de buna dahil edelim önerisi getirdik. Bu da karşılık buldu. Adalar’da böyle bir inisiyatif ortaya çıktı. İBB buna gerçekten katılımcı bir plan oluşturarak karşılık verdi ve oluşan iyi bir işbirliği devam ediyordu. Bunların hepsi sekteye uğramış oldu.

ÖÇKK artık bölgedeki hazine arazilerinin, bölgedeki kamuya ait her türlü mülkün tek yöneticisi. Bunlar üzerinde daha önceden yapılmış tahsisler varsa -ki Adalar’da var- bunları iptal edebiliyor. Kendi istediği şekilde bu alanları bir kurum ya da kişiye verebiliyor. Tüm bunlarla ilgili işletme ruhsatlarını da verebiliyor. Kiralama veya irtifa hakları gibi mülklerin tüm kullanım kararlarını tasarrufu altına alıyor.

Elbette bunu gerekçelendirmesi, kamu yararına karar verdiğini göstermesi gerekiyor ama sonuçta kararı tek başına alıyor. Yerel, bunu ancak ilan edildiği zaman öğrenebiliyor. Eğer olumsuz bulunan bir durum varsa ancak ilan edildikten sonra askı sürelerine çıktığında itiraz edebilirsiniz veya yürütmeyi durdurma için hukuki girişimlerde bulunabilirsiniz.

Burada şöyle bir durum var. Anayasa’nın 127. maddesi mahalli idareler maddesidir. Mahalli idareler de seçme, seçilme ve kendini yönetme hakkıdır. Anayasal bir hak olan mahalli idareler hakkımızı tamamen ortadan kaldıran bir durum bu.

Mesela bir belediyeye kayyum atanır ama belediye kurumunun yetkileri yine belediye kurumunda kalır. Belediyenin görevleri ve yetkileri değiştirilmez. İçinden bir parça alınıp da başka bir kuruma verilmez. Burada bu yapılıyor. Biz burada anayasal bir problemin ortaya çıktığını düşünüyoruz.

Yani burada anayasal bir hakkımızın bir şekilde ihlal edildiğini düşünüyorum. 127. maddedeki belediye hakkımızdan bir porsiyon alınıp götürülmüş durumda.

Kararın arkasında mülkiyetlerle ilgili bu hakların elde edilmesi niyetinin olduğu yönünde bir endişeniz mi var?

Tabii ki var. Örneğin Kartal Belediyesi yıllarca Adalar’da Orman Bakanlığı’ndan tahsis edilmiş alanı kullandı. Turizme hizmet eden çok güzel bir tesis. Kartal Belediyesi geçen sene bu tesisi işletmekten vazgeçti ve bu tahsisi İBB aldı. Şimdi bu alan istenirse İBB’nin elinden bir gerekçeyle alınabilir. Kamusal başka bir yarar göstermek gerekir. İBB zaten orayı kamusal yarar çerçevesinde işletiyor.

Aynı şekilde bugün belediyenin kullandığı alanlar var. Bunlar belediyenin hizmet alanları. Bunlara müdahale edilebilir. “Patron benim” durumu var. Böyle bir hak devri oldu ve bundan endişe edilmesi çok doğal.

Adalar’ın imar yetkisinin İBB ve yerel belediyeden alınmasıyla ilgili hazırlıklar nasıl ve ne zaman başlamıştı?

2019 yerel seçimleri sonrasında Ankara’dan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan bir ekip geldi ve Adalar’ın bütün doğal sit alanlarını gezdiler. Kendilerine bu incelemelerin amacı nedir diye sorulduğundan da açıkça “buranın özel çevre koruma alanı olması düşünülüyor. Bakanlık bizden bununla ilgili bir rapor istedi, biz de Çevre Bakanımıza bir sunum hazırlıyoruz” dediklerini öğrendik. Bakanlıkta çalışan tanıdıklardan da bu söylenenin doğru olduğunu öğrendik. Fakat aradan geçen zamanda bunun ilanıyla ilgili bir hazırlık duymadık. Koskoca bir ilçenin bu kapsama alınabileceğini de açıkçası çok konduramadık. Özellikle Adalar ilçesiyle ilgili bir çalışma yapılmıştı ama şimdi Marmara Adaları ve Erdek bile dahil edilmiş.

2019 yerel seçimleri sonrasında zaten bu düzenlemeyle ilgili bir hazırlık yapıldığını söylediniz. Müsilaj, bir anlamda hazırlığı yapılan bu düzenleme için bahane edilmiş olabilir mi?

Evet, böyle düşünüyorum. Bir ilçenin olduğu gibi özel koruma bölgesine alınmasına gerek yoktu. Daha önce defalarca yapılıp yapılıp iptal edilmiş imar planlarından sonra bahsettiğim imar planında belli bir seviyeye gelinmiş olmasından dolayı biz kaybediyoruz. Bir görev zararı denebilir buna. Müsilajın işi kolaylaştırıp denizin ortasındaki adaların da dahil edilmesi gibi bir düşünce girmiş işin içine.

Bunu, “Orada yapılacak tesislerin Adalar’a zarar vermesini istemiyoruz” diye savunabilirler. Ama bunun için zaten ekolojik tabanlı bir imar planı hazırlandı. İBB’nin planında birinci kıstas ekolojidir.

ÖÇKK’nın bugüne kadar diğer bölgelerde yürüttüğü faaliyetin doğal hayatı korumaya faydasının olduğunu düşünüyor musunuz?

Faydasının olduğunu düşünüyorum. Bu kurum 30 senedir faaliyette. Bugün yaşadığımız konu belirttiğim gibi önceki uygulamalardan tamamen farklı.

Büyükşehir belediyelerinin sınırları il sınırlarıyla birleştirildi. Eskiden Büyükşehir sınırları dışındaki alanlara il özel idareleri bakardı. Şimdi köylere kadar belediyeler düzenliyor. O dönemlerde bu dağınıklığı toparlayan, bütünlüklü bakış getiren ilkeleri uygulamak için ortaya konulmuş bu kurumun faydalı olduğunu tahmin ediyorum.

Zaten ben bu kurumun lağvedilmesini falan istemiyorum. Adalar halkı olarak kendi derdimizden bahsediyoruz.

- Advertisment -