Merhaba, öncelikle nasıl bir ailede ve ortamda büyüdüğünü sorarak başlamak istiyorum. Bize biraz doğduğun evi, çocukluk dönemini anlatır mısın?
Herkese merhabalar. Ben çok katı muhafazakâr kuralları olan bir evde doğdum. Babam aslen Samsunlu ama daha çok küçükken İstanbul’a kaçmış köylerinden. Annem aslen Denizlili. Onlar da babasının memuriyetinden ötürü İstanbul’a gelmişler. Başakşehir, Esenler ve Bağcılar’da yaşadım 18 yaşıma kadar. Sonra İzmir’e üniversite okumaya ve kendimi keşfetmeye geldim. Kendimi keşfetmek diyorum zira 18 yaşıma kadar kendim için bir karar dahi verdiğimi hatırlamıyorum. Babam oldukça sert yapılı bir insandır. Esnaf ve dört çocuğunu okutmaya çalışan her baba kadar onun da sinirleri hassastır sanırım. Babam İstanbul’a geldikten sonra Mahmut Efendi cemaatine katılıyor. Aslında kendi ailesi oldukça seküler ama o bir şekilde bu cemaate bağlanıyor. Zamanla bütün çevresi, etrafı bu cemaat oluyor, hâlâ öyle. Samsun’un bir köyünden İstanbul’a gelince yolunu izini kaybetmemek için kendine hep bir tarikat aramış onun değişine göre. Annem ve babam Refah Partisi’nin gençlik kollarında tanışmışlar. Annem ilçe kadın kollarında gönüllüymüş, babam da erkekler teşkilat sorumlusuymuş. Sonradan ikisi de AKP’li oluyor.
Ben çocukken beni gizlice camiye ve yatılı olarak Süleymancılar diye bildiğimiz cemaatin yurtlarına götürüyorlardı. Dinini öğrenmesi gerek diyerek beni sürekli sohbetlere götürüyorlardı, oradan kendime bir arkadaş çevresi yapmam için zorladıklarını söyleyebilirim. Ama şöyle küçük bir problem var ki ben ergenliğe girmeden önce bende bir farklılık olduğunu bildiğim gibi ergenliğe girmemle birlikte de net bir şekilde eşcinsel olduğumu anlamıştım. Ne kadar yalnız hissettiğimi çok iyi hatırlıyorum. Şu an da yalnız hissetmediğimi söylemek zor fakat o zamanlar türümün tek örneği olduğumu, böyle bir şeyin (Müslüman/eşcinsel) mümkün olamayacağını düşünüyordum.
Türkiye’deki eşcinsellerin durumu hakkında neler söylemek istersin?
Kendimi maalesef biraz da homofobik olarak tanımlayabilirim. Biraz da homofobik o kadar fazla muhafazakâr eşcinsel tanıyorum ki… Bunun sebebini de size şöyle kısaca açıklayayım. Türkiye toplumu oldukça muhafazakâr bir toplum. Teknoloji olarak inanılmaz açık, gelenek görenek konusunda da inanılmaz tutucu olduğumuzu düşünüyorum. Evet gençlerimiz gerçekten yeniliklere çok açık fakat genel bakışta Şerif Mardin hocamızın bizlere kazandırdığı mahalle baskısı kavramını her zihinde okumak mümkün. Bu muhafazakâr ve mahalle baskısının hissedildiği toplumda da eşcinselliğin kabulü açık konuşalım çok zor. Bir eşcinseli kabul etmek ne ulusalcıların, ne milliyetçilerin ne muhafazakârların yapacağı bir şey değil. Kabul edilmeyen bu eşcinseller, uğradıkları baskılar, nefret söylemleri, hakaretler vb. yüzünden hem Müslümanlıktan hem vatanlarından hem de kendilerinden soğuyorlar. Bu da eşcinseller için çok büyük psikolojik problemler yaratıyor. Açıkçası böylesine baskılanan, kendi özünden utandırılan hiçbir insanın sağlıklı bir psikolojiye sahip olmasını beklemek mümkün değil. Yani sözün özü bu kadar baskıcı bir toplumun yetiştirdiği eşcinseller toplumun normlarına uyamadıkları gibi çok farklı psikolojik sorunlar yaşıyorlar. Anne ve babalarından alamadıkları şefkati, ilgiyi çok yanlış kişilerde arıyorlar. Ama ben eşcinsel kimliğimi yok sayamayacağım gibi, Müslümanlıktan da vazgeçmek istemiyorum.
Seçme şansın olsa, eşcinsel doğmak ister miydin? Türkiye’de dindar insanların eşcinsellere bakışı sana nasıl hissettiriyor?
Asla bir eşcinsel olarak doğmak istemezdim. Eşcinsel doğduğum için asla kendimden nefret etmiyorum, kimse de edemez/etmemeli. Türkiye’de o kadar çok ayrımcılığa, zulme maruz kalıyorsunuz ki. Keşke heteroseksüel bir erkek veya heteroseksüel bir kadın olsaydım diye çok düşünürüm. Bu kadar zorluk çekmeyi kimse istemez. Hakkınızda hiçbir şey bilmeyen bir güruhun sizden nefret ederek bir araya gelmesi, sizin Batı’nın oyunlarına geldiğinizi düşünerek nefret/iğrenme/acıma duygularıyla (böyle de hissettiklerini ummak istiyorum) size düşman olması çok üzücü. Ben de elbette bir seçim hakkım olmasını ve şöyle bir sınava tâbi tutulmamayı çok isterdim. “Müslüman eşcinsel olamaz eşcinseller kâfirdir ve cehenneme gidecekler” diyenlerin Müslümanlığını sorgulamalıyız!
Böylelerinin iddiası Müslüman-Türk aile yapısını bozduğunuz ve toplum ahlakını aşağıya çektiğiniz yönünde. Bu konuda neler söylemek istersin?
Harama helal, helale haram demenin ne kadar sıkıntılı bir şey olduğunu Müslümanlar iyi bilir. Bu aynı zamanda Allahu Teala’ya şirk koşmak olacağı için çifte bela diyebiliriz. Ben kimse için o cehenneme gidecektir, kâfirdir diyemiyorum. Müslümanlarda böyle bir hastalık mevcut. Siyasi parti tutar gibi o kâfir bu münafık, şunlar şeytan vs… Yani bu Allahçılık oynamak değil de nedir Allah aşkına? Ben bir Müslümanım, ben bir eşcinselim ve paşa gönlünüz nasıl isterse. İster inanın ister inanmayın Allah beni yüzde yüz eşcinsel yarattı. Her çocuk gibi ben de belli yaşlarda belli şeyleri keşfettim. Hiç kimse tarafından taciz ve tecavüze de uğramadım. Gayet sevilen normal başarılı bir insanım. Ama benim sınavım inanın eşcinsellikten çok insanların nefretiyle. Sizin için zina ne kadar haram ise benim için de o kadar haram, sizin için bir hayat arkadaşı aramak ne kadar normalse benim için de o kadar normal. Ben de bir insanım ve insan gibi yaşamayı hak ediyorum. Her gün cinsel kimliği yüzünden tehdit edilen, işinden kovulan, işe hiç kabul edilmeyen insanlar görmekten, duymaktan çok yoruldum. Biz de insanız, bizi de Allah yarattı. Bu nasıl bir öfke böyle? Anlamlandırmakta güçlük çekiyorum. Çocuklarınızın ahlakını bozmuyorum ben, kimseye de özenmedim çocukken. Özenecek olsaydım abilerim dünyanın en harika insanlarıdır, ben de onlar gibi heteroseksüel olmayı tercih ederdim. Ama bu bir tercih değil, bu bir fıtrat meselesidir!
Eşcinsel olduğunu ilk nasıl fark ettin ve bu zamana kadar verdiğin mücadelede hangi aşamalardan geçtin?
Ailem bendeki farklılığı fark etmiş olacaklar ki benim dini eğitimim üzerine her zaman kardeşlerime oranla daha fazla eğildiler. Ben daha 3-4 yaşındayken bile annem ve babam benim feminenliğim üzerine kavga ediyorlardı. İlkokulda sınıf öğretmenimiz babama benim erkeklerle futbol oynamak istemediğimi, bu yolun yol olmadığını söylemiş. O gün hayatta en korktuğum ve utandığım günlerden birisi olabilir. Babamın bana defalarca “bir daha kızlarla oyun oynamayacaksın, erkeklerle top oynayacaksın” diye bağırdığını hatırlıyorum.
Birkaç yıl sonrasında ise okulda bir kız ile adım çıkmış sanırım. Çok yakın arkadaştık sadece ama bu bana inanılmaz bir konfor alanı yaratmıştı. Herkes sevgili olduğumuzu sanıyordu. Aşırı muhafazakâr ve feraceli annem bile bu duruma sevinmişti çaktırmadan. Ne de olsa dünyanın en korkunç şeyi muhafazakâr bir annenin evladının eşcinsel olduğunu öğrenmesidir. Kanser olmamı ve hemen ölmemi eşcinsel olmama tercih edeceklerine adım gibi eminim. Bunun için artık ailemi suçlamıyorum. Toplum da böyle olmasını isterdi eminim. Böyle gelmiş böyle gidecektir. Ama sizlere kötü bir haberim var ben eşcinselim.
Böyle bir hayat mücadelesinden geçmek sana neyi kaybettirdi ya da kendini geride hissettiğin konular oldu mu?
Ruh sağlığımı korumak için bu kadar çabalamamayı çok isterdim. Beni bu kadar istemeyen bir topluma kendimi anlatmak zorunda kalmayı da istemezdim.
Bu röportajı okuyan Müslümanlara ne demek isterdin? Bir de dün LGBTİ karşıtı bir eylem düzenlendi. Bu sana nasıl hissettirdi? Bu eylemi yapanlar Müslüman ve sen de kendini Müslüman olarak tanımlayan birisin…
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki “LGBTİ filan, yok öyle bir şey” demekle, “aile yapımıza uygun değil, bizim geleneklerimizde yok” demekle hiçbir şey yok olmuyor. Devekuşları da kafalarını kuma gömer ve görülmediklerini düşünür ama maalesef böyle bir realite yok. Çocukken bir şeyleri kabullenmemek için hayır öyle değil, bu gerçek değil vs. gibi çocuk inadıyla ağlayıp zırlandığı zaman da gerçekler değişmiyor. O yüzden Tayyip Erdoğan ne kadar isterse istesin, evrimsel olarak on binlerce yıldır elimine olmamış ve hâlâ dünyanın ve Türkiye’nin yaklaşık yüzde 8’ini oluşturan bir grubu yok edemez.
Türkiye’de maalesef siyasi konjonktür eşcinsellerin adını pozitif atıfla anmaya müsait değil. Yüzde 8 de elbette çok daha büyük yüzdeler için harcanabilecek bir oran. O yüzden sakın bir politikacı bir azınlığı nasıl bu kadar ötekileştirip de hiç oy kaygısına düşmez demeyin. Nefreti yaydıkça kendilerini bazı kitleler için daha kabul edilebilir kılıyorlar. Bu oyuna gelmek de maalesef oldukça kolay.
Kamu spotu mevzusu da inanılması zor diğer bir mevzu. Bu kadar organize bir nefret söylemi ise akıl alır gibi değil. Eşcinsel bir birey olarak ben de çalışıyorum, ben de vergi veriyorum ve Allah tarafından bana doğuştan verilmiş eşcinselliğimi hedef alan organizasyonun parasını da benden alıyorlar. Bu ülkede artık kadınları çiçek yerine vatandaş, eşcinselleri sapkın yerine yurttaş olarak göreceğimiz günler umuyorum ki gelecek.
Ayrıca bu yürüyüşe katılanlara ve bizlerden nefret edenlere de şunu hatırlatmak istiyorum: ‘’Kınamayınız, kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz.” Yani şuna emin olun ki benim babam inanılmaz homofobik bir insandır. Ben onun sınavı oldum, ama o hâlâ bunun farkında değil. Belki bu kadar nefret etmeseydi bununla değil de daha basit bir şey ile sınanacaktı. Çocuğunuzu “eşcinsellik belası”ndan korumak istiyorsanız bu durumu kınayıp, nefreti içinizde büyütüp durmayın. Yoksa yarın bir gün, evladınız, eşiniz, kocanızdan bu nefret bir yerden çıkar ve size de nur topu gibi bir sınav olur.
Aylardır yayımlanan sayfalarca delil, rüşvet, yolsuzluk iddiaları ile ilgili bir çıt bile çıkmazken gerçekten nasıl oluyor da on binlerce kişi nefret için toplanabiliyor? Gerçekten bu ülke ne doktoruna, ne öğretmenine, ne kadınlara en de eşcinsellere zerre kadar saygı göstermeyen bir yönetimin elinde. Eşcinsellere haklarını vermek istediğini söyleyen bir başbakandan, kamu spotu ile nefret sözcüklerini yayan bir cumhurbaşkanına… Peki şimdi elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin, kim daha dönme!
Son olarak, Türkiye’de eşcinsellerin ya da Müslüman-eşcinsellerin geleceğini nasıl görüyorsun? Umutla bakabiliyor musun?
Türkiye’de LGBTİ hareketinin AKP hükümetiyle güçlendiğini söyleyebiliriz. Özellikle Erdoğan’ın “Eşcinsellerin yasal güvence altına alınmaları şart” sözünden sonra 2013’e kadar giderek kalabalıklaşan onur yürüyüşleri yapılmış ve pek çok dernek kurulmuştu. Eşcinselliğin ve eşcinsel hareketin son 20 yılını özetlemek gerekirse, ilk on yılı kapsayan umut periyodu, gelişmeler, ilgili yeni vakıfların kurulması ve hoşgörü politikalarının olduğu yükseliş dönemi. 2012-2015 yılları arasında LGBTİ örgütlerine, oluşumlarına yönelik hakaretler ve kısmen kabul etmeyen bir genel tutum ile fetret devri. 2015’teki valilik engeline takılan onur yürüyüşü ve “LGBT, yok böyle bir şey, bu ülke millidir” sözü ise kabaca son 10 yılı özetlemektedir.
Röportaj teklifini kabul ettiğin için teşekkür ederim Mustafa…
Asıl ben teşekkür ederim. Kimsenin görmek istemediği böylesine hassas bir konuda, cesurca sorduğunuz sorular ve medyada verdiğiniz görünürlük şansı için…
(*) Röportajı yaptığımız kişinin ismini kendi isteği ve güvenlik gerekçesiyle değiştirdik.