Suriye halkı açısından detayları ve sahadaki gerçekleriyle af kararlarını Suriyelilere sorduk. Görüşlerini beyan eden Suriyelilerin bir kısmı Esed istihbaratı karşısında duydukları güvenlik endişeleri nedeniyle isimlerinin yayınlanmasını istemediler.
Üniversitede uluslararası ilişkiler öğrencisi olan Sedratülmünteha D(22):
“Şunu bil ki Esed’in vadettikleri hiçbir zaman gerçekleşmedi. Gerçekleştiğinde de bu halk için değil ancak kendi çıkarları içindir. O istiyor ki zengin fakir fark etmeksizin tüm halk ona ve askerlerine köle olsun. Ben evimde aç bile yatsam hiçbir şekilde hükümete hayır kelimesini kullanmayayım… Çünkü bizde, Suriye’de fikir özgürlüğü diye bir şey asla yok. Eğer olursa sonun yolu bilinmeyen bir cezaevi olur ta ki kayıplara karışana kadar. Bunun bir sürü örneği var.”
‘’Tutuklular hapishanelerden serbest bırakılana kadar kimse rejimin affına inanmayacak.”
Türkiye’nin üç kıta arasındaki merkezi rolüne ilişkin çalışmaları temel alan ve İstanbul’da yer alan medya ve habercilik şirketi Üç Kıta Merkezi’nin yöneticiliğini yürüten Suriyeli gazeteci Ahmed Hasan(50) konuyla ilgili şunları söyledi:
“Şu ana kadar alınan af kararları Suriyeliler açısından olumlu bir durum teşkil etmiyor. Bir kısım Suriyeliler af dilemesi gerekenin Suriye halkı değil, Beşşar Esed’in kendisi olduğuna inanıyor. Bu kısımdaki insanlar rejim düşene kadar Suriye’ye dönmeyi düşünmüyorlar. Beşşar Esed’in varlığının Suriye’ye dönmelerini engellemeye yeterli olduğunu belirtiliyorlar.
Bazı insanlar ise, bugüne kadar çıkan genel af kararlarının yüzlerce tutukluyu aşmayacak şekilde çok sınırlı bir grubu kapsaması ve hala tutukluların bulunması nedeniyle affın geçerliliğini sorguluyor. Rejimin cezaevlerinde daha önceki hiçbir afta serbest bırakılmayan yaklaşık 300 bin kayıp ve tutuklu var. Dolayısıyla onlara göre, öncelikle bu tutuklular hapishanelerden serbest bırakılana kadar kimse rejimin affına inanmayacak. Esed bu af kararlarını uluslararası beklentilere uyum sağlamak ve diğer ülkeleri yanıltmak adına çıkarıyor.”
‘’İsimleri fişlenenlerin cezaevinden sadece cesetleri çıkıyor. Bazılarının ise cesetleri bile çıkmıyor.’’
Biyoloji öğretmeni Zeynep Ş(50):
“Suriye’deki insanlar ikiye ayrılıyor. İlki Esed rejimine karşı gelenler. Bunlara hiçbir şekilde af yok. Bunlar Suriye’ye dönmeyi düşündükleri an havalimanından alınıyorlar. İsimleri fişlendiyse bitti. Onların cezaevinden sadece cesetleri çıkıyor. Bazılarının ise cesetleri bile çıkmıyor. Bir de Suriye’den Esed rejimine hiç karşı gelmeden ekonomik sebeplerle, savaş yüzünden çıkanlar var. Bunlar Esed rejimine hiç karşı gelmemiş olan; Suriye’den yalnızca hayatlarını ve maddi durumlarını kurtarmak için çıkanlar. Onlara af var tabii.
Türkiye’den ya da herhangi başka bir ülkeden Suriye’ye geri dönüş yapan kişi havalimanından alınarak istihbarata götürülüyor. İstihbaratta geçmişine bakıyorlar. Kendisi ya da ailesinden bir kişi Esed karşıtı bir şeye karışmış mı diye. Eğer karışmadıysa serbest bırakıyorlar. Suriye’ye giden birçok tanıdığımızın akıbetleri belli değil maalesef.
Biliyorsunuz, Türkiye’deki birçok insan Suriyelilere karsı ırkçılık yapıyor. Sadece Türkiye’de de değil bulundukları başka birçok ülkede de Suriyeliler epey sıkıştırılmış durumda. O yüzden dönme riskini göze alanlar var. İsviçre’de tanıdığımız Suriyeli bir ailenin çocuklarını aldılar ve çocukların anne babasını da sınır dışı ettiler. Adam onlara ‘Beni Suriye’ye iade ederseniz akıbetim belli.’ dedi. Buna rağmen Suriye’ye gitmek zorunda kaldı.
Yine de her şeyi göze alıp Suriye’ye dönenler var çünkü sonuçta insanın vatanı azizdir. Ama dönenlerin çoğu yurtdışında yaşadığı sıkıntılar sebebiyle döndüler ve bu sıkıntılar sadece Türkiye’de değil daha önce de söylediğim gibi. Şu anda bütün ülkelerde Suriyeliler için sıkıntılar var. Ayrıca Avrupa’da birçok Suriyeli ailenin çocukları ellerinden alındı. ”
“Bu savaş kimin uğruna? Kimse bilmiyor…’’
‘’Aslında Suriyeliler konuşuyor ama onları dinleyen yok. Ben çok kez şahit oldum. Türkiye’de insanlar yalnızca duymak istedikleri şeyleri duyuyorlar. Yani işlerine gelen şeyleri… Ben sana anlattığım bu konuları her gittiğim mecliste, her bulunduğum toplumda söylüyorum aslında. Sadece ben değil benim tanıdığım Suriyelilerin çoğu söylüyor. Yaklaşık 13 yıldır Türkiye’deyim. Başta Suriyelilere destek verenler şimdi politika değişti diye umursamıyorlar. Şunu anlamak istemiyorlar: Suriye’de bir dünya savaşı var aslında. Suriye’de sadece halkın değil herkesin eli var. Halkla da istedikleri gibi oynuyorlar. Bu halk sonuçta kendine güvenli bir yer arıyor.
Bu güvenli yer Türkiye, Ürdün, Lübnan, Avrupa ya da Amerika olabilir… İnsanlar bu savaşa dahil olmak istemiyorlar çünkü Suriye’nin durumu Gazze gibi değil. Eğer bizim durumumuz Gazze gibi olsaydı asla terk etmezdik.
Bazı bölgelerde kardeş kardeşi öldürmek zorunda kaldı. Çünkü biri rejimin askeri diğeri muhalif… Biri kendini, öteki sözde vatanını korumaya çalışıyor. Hal böyle olunca halk buna maruz kalmak istemiyoruz dedi. Bazen baba çocuğa bazen kardeş kardeşe karşı geliyor, bazen de amca yeğene… Bu savaş kimin uğruna? Kimse bilmiyor.
Irkçılık sadece Türkiye’de yükselmedi; Ürdün’de ve Lübnan’da da Suriyelilere karşı ırkçılık ivme kazandı. Lübnan’da bazı bölgelerde Suriyeli çocukların okullara alınmaması yönünde kararlar alındı. Burada da öyle bir karar alınacak mı? Kimse bilmiyor. Allah herkesin yardımcısı olsun.”
Tekstil işçisi olarak çalışan kadın katılımcı S.T(34) : “Hiç kimse bu af kararlarına inanmıyor. Suriye’deki amcalarım ve teyzelerim orada iş olmadığını söylüyorlar. Suriye’de her şey çok pahalı ve artık orada ev yok. Suriyelilerin bir kısmı Suriye’ye döndü ama sonra istihbarat onları tutukladı. Giden bir kısım insanın ise nerede olduklarını, Suriye’ye girip giremediklerini kimse bilmiyor. Muhtemelen öldüler.”
‘’Kurban katili affeder…’’
Üniversitede akademisyen olarak çalışan 45 yaşındaki bir erkek olan A.H :‘’ Suçlu mağduru affedebilir mi? Bu ne aptallıktır… Suçlu Beşşar, 2 milyon insanı öldürüp halka kimyasal silah kullandı, 10 milyon kişi de onun İran ve Rusya’yla birlikte işlediği suçlar nedeniyle Suriye’den kaçtı. Bunun ardından af çıkarıldı. Kim kimi affediyor? Kurban katili affeder…
Suçlu Beşşar, İran ve Lübnan’dan Şii Hizbullah’ın şeytan milislerini getirdi ve onlar Suriye’nin çocuklarını katlettiler, kadınlara tecavüz ettiler ve erkekleri öldürüp katlettiler. Sonra da bana suçlunun kurbanı affını mı soruyorsunuz?
Suriye’ye dönen birçok Suriyeli hapishanelerde öldürüldü. Ben ülkemi ziyaret edemiyorum. Bazı Türklerin düşünceleri ne yazık ki tuhaf ve ırkçı. Suriye’de kaybolan insanlar ya hapishanede veya da öldürüldüler.”
Ürdün, Lübnan ve Türkiye’de yaşayan 700 binden fazla Suriyeli, Esed rejimi tarafından “asker kaçağı” olarak tanımlanıyor. Birçok af kararı da bu “asker kaçağı” kişileri kapsamak üzerineydi. Rejim böylelikle ailelerinden birçok insanı öldürdüğü, hapishane ve işkencelerinden geçirdiği Suriyelilere bunları yaparken kendisine yardım etmeyi reddettikleri için affedilebilecekleri çağrısında bulundu. Bununla asker kaçağı Suriyeliler, Suriye’ye döndükleri takdirde geçmişteki af kararlarında olduğu gibi hapse atılıp işkencelerden geçirilmezlerse; ailelerini, arkadaşlarını ve vatanlarını kaybetmelerine sebep olan Esed rejimi için orduda yer alarak daha fazla insanın öldürülmesi noktasında yakınlarının katiline hizmet verecek.
Tutuklamaların daha az olması Esed’in af kararlarından değil birçok noktada kontrolü kaybetmiş olmasından kaynaklanıyor
On binlerce Suriyeli hala hapishanelerde. Tutuklanan kişilerin sayısında özellikle de Arap Baharı sürecinin ilk yıllarına kıyasla azalmalar görülse de serbest bırakılan kişilerin sayısı son derece düşük rakamlarda seyrediyor. Üstelik tutuklanan kişi sayısında görülen azalmanın esas sebebi de Esed’in af kararları değil, Suriye’nin birçok noktasında kontrolünü kaybetmiş olmasında yatıyor. Ayrıca af kararları sonucunda serbest bırakılan mahkumlar da daha ziyade Esed’in kendi tabanından kişilerden oluşuyor ve böyle davranmakla Esed, kendi tabanını birleştirmeye çalışıyor.
Af kararları Esed rejiminin PR çalışması
2022’de çıkarılan sözde af yasası Esed rejiminin savaşın başından bu yana çıkardığı 18. af kararı olarak muhtemelen Türk kamuoyunda kendisine en çok yer bulan af yasasıydı. Yasa kararının Esed rejiminin işkence görüntülerinin sızdırılmasından tam üç gün sonra 30 Nisan 2022’de ilan edilmesi tesadüf değil. Aksine konuyu Suriye ve sahanın gerçekleri yerine çözümü yalnızca Suriyelileri göndermekte bulan güvenlik endişelerimizle değerlendirdiğimizi çok iyi bilen rejimin kasıtlı bir PR çalışmasıydı.
2022’deki af kararıyla yüz binlerce tutsaktan yalnızca 193 kişi serbest bırakıldı
Muhaliflerin iddialarına göre Esed rejiminin hapishanelerinde tutulan kişi sayısı eldeki resmi verilerin bile çok üstünde, yüz binlerce kişi. 2022’de çıkan af kararı, çocuklarından yıllardır haber alamayan birçok aileyi umutlandırsa da sonuç yine çok farklı olmadı. Öyle ki, bu kararla yüz binden fazla tutuklu arasından yalnızca 193 kişi serbest bırakılmıştı.
Esed rejimi, hapishane cezalarıyla mahkum ailelerini yalnızca ayrılıklarla sınamıyor. Bununla birlikte kendisine karşı yükselecek olacak olan her bir aykırı sese karşılık bu aileleri; mahkumlara daha fazla işkence etmek ve onları öldürmekle de tehdit ediyor. Böylece içerideki mahkumlar rejimi korumak adına dışarının da kontrol edilmesine olanak sağlamış oluyor.
Rejim, her seferinde serbest bıraktığı az sayıda kişiye karşılık bunun katbekat fazlasını tutukluyor. O kadar ki Esed yönetimi, yılda ortalama 1500’den fazla sivili tutukluyor.
Muhalifler Suriye’ye neden geri dönsün?
Türkiye’de yaşayan Suriyeliler af kararlarını hiçbir zaman çok fazla gündemlerine almadılar çünkü geçmişte defalarca tecrübe ettikleri üzere; sahada bu kararların bir anlamı da, Pr çalışması yapmaktan ve yer yer rejimin süregelen katliamlarında ihtiyaç duyduğu insan kaynağını temin etmeye çalışmasından başka bir maksadı da yok. Ancak olsaydı bile Suriye halkından talep edilen şeyin ailelerini katleden ve yurtlarını terk etmelerine sebep olan bir rejimle hiçbir şey olmamış gibi iş tutmalarını beklemek anlamına geldiğini de unutmayın.
Mevcut yönetimin böyle bir gündemi zaten yok ama olsaydı da çocuğunuzu işkenceden geçirmiş insanlarla aynı masaya oturamazsınız, kimse oturamaz. Arap Baharı sürecinde diğer Arap ülkelerine görece insanların yeni bir sistem için bir araya gelebildikleri tek ülke olan Tunus’un bu farklılığındaki temel unsurlardan biri tam olarak buydu. Tunus’ta iç savaşın önü alınınca insanlar sevdiklerinin katilleriyle muhatap olmak zorunda kalmadan tüm farklılıklarına rağmen bir araya gelebildiler. Aynı durum Suriye için geçerli olamayacak, en azından bunları yaşamış olan kuşaklar ölmeden önce…
Suriye’deki ekonomik kriz had safhada ve artık rejim taraftarı insanlar bile yurtdışında daha insanca bir hayat yaşamanın yollarını arıyor. Hal böyleyken ülkeden ayrılmayı başarabilmiş olan muhalifler neden geri dönsün?
Suriye ya da herhangi başka bir ülkedeki kararlar o ülkenin kendi içindeki dinamik ve sahadaki gerçeklerinden bağımsız olarak okunamaz. Okunursa da durum bizdeki gibi zaten düşündüğümüz şekilde uygulanmayan bir af kararından medet umarak Suriyelilerin ekonomik krizle boğuşan bir ülkeye dönüşlerini mümkün görmek olur.
Muhammed Buazizi kendini ateşe verdiğinden beri Türkiye halkı ve basını Suriye’yi odak noktasına almış durumda. Ancak bunu tamamen Suriye’deki detaylardan bağımsız olarak ve yalnızca
Türkiye’deki popüler perspektifi esas alarak yapıyor. Dolayısıyla savaş on yılı devirmiş olsa da Türk halkının bölge hakkındaki bilgilerinde pek bir genişleme olmadı. Üstelik bölgeden göç etmek zorunda kalmış olan üç milyonun üzerindeki insan aramızda yaşarken oldu bu. Çünkü Suriye hakkında Suriyeliler dışında herkese mikrofon uzattık.
Esed rejiminin af kararlarındaki bu algı ve saha gerçekleri ile paralel gitmeyen tavrı ilk değil, 13 yıldır tekrar ediyor. Ancak biz de 13 yıldır okumamak ve meseleyi Suriyelilerle konuşmamakta ısrarcı olduğumuz için zaten tekrar eden ve düşündüğümüz gibi uygulanmayan bir durumu çok büyük bir gelişme olarak algılamaya devam ediyoruz.