Oyuncu Tamer Karadağlı, Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne atandı.
Milliyetçi görüşlerini her fırsatta kamuoyuyla paylaşan Karadağlı, son yıllarda Cumhur İttifakı’nı destekleyen tutumuyla biliniyor, dönem dönem siyasi tutumunu gösteren tavırları vesilesiyle sosyal medyada kendisinden “yerli ve milli sanatçı” diye bahsettiriyor.
Karadağlı’nın devlet tiyatrolarına atanmasında da bu tutumunun etkili olduğu yorumları yapılıyor.
Ancak Karadağlı, 2004 yılında, şimdi hiç hatırlanmayan ve bugünkü “yerli ve milli” imajıyla hayli tezat içeren bir tartışmayla gündeme gelmişti.
“Bu tür bir teklif için beyanat vermek doğru değil”
2004 yılında, mason olan bir arkadaşı Karadağlı’ya Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’na üye olmasını teklif etti. Arkadaşının girişimiyle Karadağlı’nın Türkiye’de hakkında epey bir komplo teorisi ve efsaneler üretilen masonluğa başvurusu yapıldı ve Loca tarafından Karadağlı hakkında araştırma başlatıldı.
Karadağlı o dönemde konunun kendisine sorulması üzerine şunları söylemişti:
“Böyle şeyler üzerine konuşmak olmaz. Bilinir ki buraya girmek için başvuru yapılmıyor. Onlar teklif ediyor. Benim şu an kabul edilip edilmediğime dair bir bilgim yok. Bana haber verilmedi, belki de kabul edilmez. Bu tür bir teklif için beyanat vermek de doğru değil.”
Hur ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’nın Taksim Nuru Ziya Sokak’ta bulunan Genel Merkezi.
“Zeki Alasya, Zafer Ergin, Aykut Oray masonluğa kabulünü istemedi”
Loca’nın görevlendirmesiyle birbirinden bağımsız olarak Karadağlı hakkında araştırma yapan üç üyenin çalışması sonucu tahkikat süreci olumlu sonuçlanmıştı.
Çocuklar Duymasın dizisinde canlandırdığı Haluk karakteriyle popülaritesinin zirvesinde olan Karadağlı’nın Loca’ya kabul edilmesi bekleniyor ve katılımının masonluğa katkı yapacağı düşünülüyordu.
Ancak aralarında tanınmış sanatçıların da olduğu kimi Loca üyeleri, Karadağlı’nın masonluğa kabul edilmesine karşı sert bir muhalefet yürüttü. İddiaya göre, Zeki Alasya, Zafer Ergin, Aykut Oray gibi isimler Karadağlı’nın Loca’ya kabulüne muhalefetin başını çekmişti.
Zafer Ergin ve Zeki Alasya.
Kariyerine sekte vurdu, masonluk hayalini bitirdi: Movenpick’teki fuhuş skandalı
Üyelik başvurusunun hemen öncesinde yaşanan ve zirvesinde olduğu kariyerine de sekte vuran fuhuş skandalı, Karadağlı’nın Loca’ya kabulüne muhalefet edenlerin de en güçlü argümanıydı.
Karadağlı’nın İstanbul Movenpick otelinde para karşılığı cinsel ilişkiye girdiği ve kendisine seks kasetiyle şantaj yapıldığı ortaya çıkmıştı. 2004 Temmuz ayında ortaya çıkan skandal üzerine Karadağlı, basın toplantısı düzenleyerek aldattığını kabul ettiği eşinden ve kamuoyundan özür dilemişti. Kariyerinin zirvesinde büyük bir itibar kaybı yaşayan Karadağlı’nın şöhreti yakaladığı Çocuklar Duymasın dizisindeki rolüne de ara verilmişti.
Başvurusunun reddini isteyen masonlar, bu olayla ilgili tepkilerini anlatan maillerini loca üyeleri arasında yaymıştı.
Tepkiler nedeniyle başvuru, uzun bir süre beklemede kaldıktan sonra iddiaya göre; Karadağlı, Loca üstadının bilgisi dahilinde başvurusunu geri çekti.
Masonluğun simgelerinden altı uçlu yıldız. Dünyanın halen faal olan en eski Mason Locası olan İskoçya’daki Edinburgh Locası’ndan. Fotoğraf: Amanda Ruggeri.
Gezi protestolarının ilk günlerinde: “Günlerdir buradayım, olmaya da devam edeceğim”
Karadağlı’nın Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne atanmasıyla ilgili olarak sosyal medyada da 2013’teki Gezi Parkı protestolarının ilk günlerinde verdiği bir röportaj gündeme geldi.
Gezi Parkı yerine AVM yapılmasını hedefleyen projenin engellenmesi için başlayan protestoların ilk günlerinde, Gezi Parkı’nda yapılan bir röportajdan kesit dolaşıma girdi. Karadağlı paylaşılan kesitte şunları söylüyor:
“Yükselen sese kulak verilmesi gerektiğine inanıyorum. İnsanlar artık sessiz kalmak istemiyor. Seslerini duyurmak istiyorlar. Bunu da destekliyorum. Ben günlerdir buradayım, olmaya da devam edeceğim.”
Karadağlı’nın ilginç iddiası: “Gezi protestocuları, Dostoyevski’yi İsviçre peyniri sanıyor”
Karadağlı, 2015’te ise hükümete yakın Ülke TV’de Turgay Güler’e konuk olduğu programda, Gezi Parkı protestolarına katılan gençlerle ilgili sıra dışı bir iddia ortaya atmıştı.
Programda Gezi Parkı protestolarına katılmasıyla ilgili açıklama getiren Karadağlı şunları söylemişti:
“Gezi’nin amacı başka bir şeydi diye düşündüm. Ağaçlar kesilmesin, çevre daha çok yeşil olsun ve gençler bunun kavgasını veriyorsa, giderim destek olurum. ‘Gezi gençliği başka.’ Nasıl başka? Sadece ellerinde cep telefonuyla sadece Instagram mı, Twitter mı? Okumuyorlar. Mesela Dostoyevski dediğin zaman, delikli İsviçre peyniri zannediyor çoğu. İlk zamanda kendi gözlerimle görmek için gittim. Ne oluyor, ne bitiyor. Buralardaki hesap neymiş diye görmeye gittim, gördüm, geldim.”
Programdan sonra sosyal medyada; Karadağlı’nın bu gözleme nasıl kavuştuğunu irdeleyen, Dostoyevski’den bahsedildiğinde onun delikli bir İsviçre peyniri olduğunu söyleyen kaç kişiyle karşılaştığını merak eden mesajlar paylaşılmıştı.
Kapatılan gazeteye röportajı: “Recep Tayyip Erdoğan’dan korkuyoruz”
Karadağlı’nın Ülke TV’deki programa konuk olması ise üç gün önce, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası kapatılan, İpek Koza grubuna ait Millet Gazetesi’ne verdiği “Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan korkuyoruz” başlıklı bir röportajının ardından gelmişti:
Karadağlı, röportajda şunları söylemişti:
“Her dönem hükümete yakın ünlü sanatçılar vardı. Ama son zamanlarda o daha da yoğun olarak gözlemlenmeye başladı.
“Genel bir korku var herkesin üzerinde ‘Aman şimdi ters gitmeyelim iş bulamayız, kanallara baskı olur, rol bulamam, aç kalırım’ diye korkuyor insanlar. Maalesef bu böyle bir dönem. Bu sadece sanatçılar için değil, iş adamları için de böyle. Herkes kıyma yemiş kedi gibi.
“Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan korkuyoruz. Ben de dahil hepimiz bu korkuları yaşıyoruz. Herkes ‘aman ters gitmeyelim, yanlış algılanmayalım’ derdinde. Kaç kişi tanıyorum yıllar önce farklı, şimdi farklı olan.
“Gezi olaylarına gittikten kısa süre sonra yarışma programım bitti”
“Gezi olaylarına gittikten kısa bir süre sonra yarışma programım bitti. Ve nedense ikisi aynı döneme denk geldi. Sizce ben daha farklı ne düşünebilirim? Ben de açıkçası bu olayların hepsini onlara yordum ve buna inandım. İşte bunlar bizi korkutuyor.
“Ayrıca korkuyoruz diye farklı da algılanıyoruz. ‘Niye korkuyorsunuz acaba, demek ki korkacak bir şeyiniz var’ gibi etiketler yapıştırılıyor. Ama ne yazık ki öyle değil, Türkiye’de bir korku silsilesi var.
“Her şey sayın cumhurbaşkanımızın iki dudağı arasında”
“Her şey sayın cumhurbaşkanımızın iki dudağı arasında. ‘Dövme kötü’ dedi; eyvah herkes dövmeleri sakladı. ‘O kötü’ dedi hop herkes o tarafı sakladı. Tek adam, tek söz sahibi insan.
“Diğerleri; bütün kabine bakanlar, bakan yardımcıları hepsi fasarya. Sayın Cumhurbaşkanımız ne derse odur. Onun söylemesi yeterli, o bir şeye karar verecek de karşısındakiler itiraz edecek öyle mi?
“1950’lerdeki Rusya gibi olduk”
“Hepimizi rahatsız eden o kadar çok şey var ki, 1950 ve 1960’lardaki Rusya gibi olduk. Kimse kimseye güvenmiyor.
“Herkes paranoyak bir şekilde ‘Acaba dinleniyor muyum?’ diye soruyor. Karı koca bile artık birbirine korkuyla bakıyor. Durumumuz bu.”
Karadağlı, kısa bir süre sonra katıldığı yayında ise bu sözlerinden de geri adım atmıştı:
“Ben röportajı verdiğim gazeteye değil kişiye bakarım önemli olan odur benim için. Ben sayın Cumhurbaşkanı’na Kemal Kılıçdaroğlu Recep Bey diyor diye tepki gösterdim. Neredeyse bütün CHP ana avrat küfür etti bana. Önemli olan kişiler değil makamlardır. Bu ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanı ise o zaman onun gereğini yapmanız gerekir. Eğer paralel bir yapı varsa bundan da korkarım. Ama son bir yıldır bunun varlığından haberdarız. Bu yapıdan hepimiz korkmalıyız. Çocuklarımızın geleceği için korkmalıyız. Şimdi bana da setlerde ‘abi senden çok korkuyoruz, böyle asar keser bir tavrın var’ diyorlar halbuki hiç alakası yok. Ben de Sayın Erdoğan’a baktığımda böyle heybetli uzun bir adam korkutuyor ama sadece bu taraflarıyla bakmamak gerek iyi yönleri de var; sonuçta bu insan benim Cumhurbaşkanım izlerken müthiş bir hatip, kitleleri arkasından sürüklüyor, inanılmaz bir karizması var bunlar çok önemli şeyler. Yıllarca hastalandı dendi hiçbirimiz farkına bile varmadık.”