Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) yeni başkanı Erinç Sağkan da seçimi kaybeden Metin Feyzioğlu gibi bu göreve Ankara Barosu Başkanlığı’ndan geldi. Yine her ikisinin başkanlık dönemleri Ankara Barosu’nun kamuoyunda öne çıktığı dönemler oldu.
Sağkan’ın Ankara Barosu başkanlığı döneminde baronun hangi olaylarda öne çıktığını derledik.
“Seçimlerde her okula bir avukat”
Sağkan başkanlığındaki Ankara Barosu, 2019 yerel seçimleri öncesinde baro bünyesinde Seçim Güvenliği Merkezi oluşturarak Ankara’da sandık kurulan her okula bir avukat yolladıklarını duyurdu.
Başkan Sağkan seçim güvenliğiyle ilgili aldıkları tedbirleri, “Hiçbir parti ayrımı gözetmeksizin her okulda gönüllü avukatlarımız olası usulsüzlüklere karşı seçim günü Ankara’da görev alacak. Uzun zamandır gerçek iradenin seçime yansımadığı konusunda şaibeler var. Buna önceki seçimlerde halk arasında bazen ‘trafoya kedi kaçtı, elektrikler kesildi’ bazen de ‘oy pusulaları yandı’ şeklinde rastladık” diye anlatmıştı.
Sağkan, 23 Haziran 2019’da tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimi öncesinde de basına konuşarak Ankara Barosu’na kayıtlı en az bin avukatın tekrarlanan İstanbul seçimlerinde görev alacağını duyurdu:
“Yüksek Seçim Kurulu’nun hukuka tamamen aykırı kararının ardından ortaya çıkan hassasiyet ve sandıklara sahip çıkma duygusu göz önünde bulundurulduğunda en az bin avukatla 23 Haziran’da İstanbul’da olmayı planlıyoruz.”
“Adli yıl açılışı illa bir sarayda olacaksa bu adliye sarayları olmalıdır”
Sağkan başkanlığındaki Ankara Barosu, 2019 Eylül’ünde adli yıl açılışının Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılmasına tepki göstererek davete katılmadı. Sağkan, Ankara Adliyesi önünde Baro adına yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi:
“Adli yıl açılışı illa bir sarayda olacaksa bu adliye sarayları olmalıdır. Yürütmenin çatısı altında yapılan adli yıl açılışı hukuka zarar verir. İfade hakkının sınırlandırıldığı, Cumhurbaşkanı önünde söylenebildi mi bugün?”
Ankara Emniyetindeki işkence iddiaları
2019 Aralık’ında Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’ndeki işkence iddiaları üzerine Ankara Barosu suç duyurusunda bulundu. Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi de gözaltında bulunan kişilerle görüşerek “Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Terörle Mücadele Müdürlükleri’nde İşkence İddialarına Dair” başlıklı raporu yayımladı.
Baro Başkanı Sağkan HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun sosyal medyadan yaptığı canlı yayına konuk oldu ve tanık olduğu gelişmeleri “Sulh Ceza Hâkimliği, işkenceye uğradığını beyan edenlerin ifadelerini tutanağa geçirmiyor. Bu açıkça görevin kötüye kullanımıdır” diye anlattı.
Olayları başından beri izleyen Ömer Faruk Gergerlioğlu da o günlerde Ahval’e verdiği bir söyleşide Ankara Barosu’nun çabalarını şöyle anlatmıştı:
“Gözaltına alınanlar üst düzey bürokratlardı ve çoğu OHAL kararnameleriyle meslekten atılmışlardı. İlk planda 78 kişiydiler, sonra sayıları 111’e yükseldi. Bunlardan yaklaşık 20’sine işkence yapıldığına dair bilgiler vardı.
“Ben, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddelerini hatırlatarak iddiaları Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a ilettim, ayrıca TBMM İnsan Hakları İzleme Komitesi’ne bir dilekçe verdim. Konuyu Ankara Barosu da duymuş, onlar da benimle iletişime geçtiler. Onlardan öğrendim ki, Baro’dan sekiz avukat gece aniden Emniyet’e gitmiş ve uzun uğraşlardan sonra işkence iddialarıyla anılan 20 kişiden görüşmeyi kabul eden altısıyla sabaha kadar süren konuşmalar gerçekleştirmişler.”
“Bu altı kişinin anlattıkları tüyler ürpertici mahiyette… Görüşülenlerden beşi aynı ifadeleri kullanmışlar, yani birbirleriyle çelişen ifadeler yok, örtüşen ifadeler var. Biri ise, ‘Ben işkence görmedim, fakat işkence görenleri gördüm, onların perişan hallerine tanıklık ettim’ demiş.
“İşkencelere gelince… Önce üç kişi çırılçıplak, ikisi belden aşağıya kadar olmak üzere soyulmuşlar. Sonra ters kelepçe bağlanarak cenin vaziyetinde yere uzatılmışlar. Ardından vücutlarında cop dolaştırılmaya başlanmış. Makatlarına kayganlaştırıcı sürülerek cop yaklaştırılmış, kimisine cop sokulmuş, kimisinde de korkutmakla yetinilmiş.
“Ardından bu altı kişi sulh ceza mahkemesinde hâkim karşısına çıkıyor. Birisi işkence gördüğünü söyleyince hâkim tersliyor onu, ‘bir tek sen söylüyorsun, bak başka kimse söylemiyor’ deyince diğerleri de gördüklerini söylüyor. Sonunda skandal bir olay oluyor ve mahkeme zabıtlarına bu ifadeler girmiyor. Hâkim, bu ifadeleri mahkeme zabıtlarına geçirmiyor. Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan bu durumu büyük bir şaşkınlıkla karşılamıştı: ‘Gözaltındaki sanıklar ne derse desin, isterlerse küfretsinler, mahkeme zabıtlarına geçirmek zorundadırlar, başka bir şey olamaz yani’ diyordu.”
“Eşcinseller ve nikâhsız yaşama pratiğinde olanlar ötekileştirilemez”
Sağkan hakkında, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın 2020 Nisan ayında Hacı Bayram Camisi’nde verdiği bir cuma hutbesinde kullandığı “Ey insanlar, İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lutiliği, eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti? Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir, bunun hikmeti. Yılda yüzbinlerce insan gayrimeşru ve nikahsız hayatın İslami literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu HIV virüsüne maruz kalıyor. Geliniz bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim” sözlerine tepki gösteren bir basın açıklaması nedeniyle soruşturma açıldı.
Baro’nun basın açıklamasında şu bölüm dikkati çekmişti:
“Görevde olduğu süre boyunca çocuk tecavüzcülerine gözlerini kapatıp kadın düşmanlığının manevi zeminini dini söylemlerle meşrulaştırma çabası karşılığında maaş alan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın deprem, LGBTİQ+, kadın ve çocuk söylemlerine rağmen halen görevde kalması durumunda, sonraki konuşmasında halkı ellerinde meşalelerle meydanlarda cadı diye kadın yakmaya davet etmesi kimseyi şaşırtmamalıdır.”
Soruşturma sonrası basına konuşan Sağkan, “Bizim konumuz hiçbir bilimsel veriye dayanmadığı halde eşcinselliğe ve nikâhsız yaşama pratiğine kitlesel olarak hastalık atfedilmesi, bu kişilerin ötekileştirilmesi ve hedef haline getirilmesidir” dedi.
“Cübbemize düğme dikmek istiyorlar”
Erinç Sağkan 2020 Temmuz ayında çoklu baro düzenlemesine karşı yaptığı basın açıklamasında; avukat cübbelerinin cebinin bulunmamasının avukatlığın kamu hizmeti olduğunu; düğmelerinin bulunmamasının da mesleğin tarafsızlığını simgelediğini belirterek, “Cübbemize düğme dikmek istiyorlar. Bu düğmeleri cübbemize dikmeyeceğiz” diye konuşmuş, sözlerinin ardından bir avuç düğmeyi yere bırakmıştı.