Emekli büyükelçi Selim Kuneralp dün (26 Nisan) Halk TV’de katıldığı programda, ABD Başkanı Biden’ın 1915 olaylarını ‘soykırım’ diye nitelemesiyle ilgili görüşlerini paylaştı. Kuneralp, programda klasik devlet görevlilerinden çok farklı bir profil çizdi.
Programda Kuneralp’e ilk soruyu gazeteci Barış Terkoğlu sordu. Terkoğlu, izleyicilere, 1978’de ASALA militanlarının Kuneralp’in büyükelçi olan babası Zeki Kuneralp’in arabasına saldırdıklarını, babası otomobilde olmadığı için kurtulduğunu, fakat annesinin hayatını kaybettiğini hatırlattıktan sonra Selim Kuneralp’e bu olayın kendisinde bıraktığı izleri sordu.
Selim Kuneralp bu soruyu şöyle cevapladı:
“Çok acı hatıraları bana tekrar hatırlattınız. Anlıyorum tabii bu ortamda bunun neden tekrar ortaya çıktığını. Fakat tabii terörle bir halkı birbirine karıştırmamak lazım. Bütün Ermeniler ile ASALA’yı özdeşleştirirseniz o zaman mesela PKK ile de bütün Kürtleri özdeşleştirmiş olursunuz. Bu çok büyük bir hata olur. Ben bu acıyı yaşadım, hiç unutamadığım bir acı bu, her gün tekrar yaşıyorum. Ama bu acı bende Ermeni milletine karşı bir kin doğurmuyor.
“Bir yerde tabii bazen de şunu düşünüyorum; biz de bu soykırım iddialarını belki zamanında farklı bir şekilde ele almış olsaydık, o zaman belki ASALA’nın da bu korkunç olayları, katliamları, daha doğrusu cinayetleri işlemesi için bir zemin olmazdı. Mesela İsrailliler hiç Alman diplomat öldürdüler mi? Cezayirliler Fransız diplomat öldürdüler mi? Hayır, olmadı. Belki bizim de hatalı davranışlarımız olmuştur bu olaylara yol açan. Farklı bir tutumumuz olsaydı belki geçmişte, dediğim gibi ASALA meydana gelmeyebilirdi.”
Selim Kuneralp, Ermeni soykırımının dünyadaki algısı hususunda da gerçekçi olmak gerektiğini ve Türkiye’nin aleyhine olan gerçekliğin kabul edilmesi gerektiğini şu sözlerle dile getirdi:
“Ben bildiğiniz gibi bu meslekte 40 yıl görev yaptım, birçok ülkede bulundum. Şunu da anlamak lazım ki; Avrupa’da Amerika’da nereye gitseniz, bu Ermeni propagandası zamanında o kadar iyi çalıştı ki böyle bir algı oluştu. Bu soykırımın gerçek bir şey olduğunu, kime sorsanız dünyada, yani böyle Türkiye sevdalıları hariç kime sorsanız ‘Bu bir soykırımdır’ der. En hafifinden ‘Soykırım değilse bile etnik temizlemedir’ der. Bu iki kavramın birbirinden ayrılması belki hukuki açıdan mümkün fakat sonuçları itibari ile çok fazla bir şey değiştirmiyor. Bütün dünyada herkes buna ikna olmuş vaziyette.
“Zaten kaç ülke var şimdiye kadar soykırım iddialarını kabul eden, Rusya dahil 30’un üstünde. Konuyla ilgili olabilecek neredeyse bütün ülkeler Avrupa’da, Kuzey Amerika’da… Hatta Libya’da da bunun zamanında kabul edildiğini gösteren bir kayıt gördüm. Rusya var, çoğu Avrupa ülkesi var. Yani biz, 50-60 seneden beri tezimizi anlatamadık, kabul ettiremedik.
“Şimdi Biden neden bunu bugün gündeme getirdi. Bu tabii siyasi bir karar. Kabul edenler de siyasi sebeplerle kabul ettiler. Şimdiye kadar Türkiye’nin dostluğuna, ortaklığına ABD yönetimleri çok muhtaçtı. Her yeni başkan belki seçim kampanyasında söz veriyordu tanıyacağız diye ama idareyi devraldıktan sonra silah sanayi, dışişleri bakanlığı, savunma bakanlığı gibi kurumların ‘aman yapma, Türkiye’yi kaybederiz’ uyarılarına kulak verip ‘Büyük Felaket’ diyerek geçiştiriyorlardı. Çünkü Türkiye’ye ihtiyaçları vardı.”
Selim Kuneralp, ABD başkanının ‘soykırım’ ifadesini kullanmasının hukuki sonuçları hakkında hâkim yorumlara uymayan bir yorum da yaptı. Kuneralp’e göre, Biden’ın açıklamasında Osmanlı dönemine vurgu yapılması, Cumhuriyet yönetiminden hiç söz edilmemesi, zannedildiğinin tersine muhtemel tazminat davaları için olumsuz bir işaret olabilirdi:
“Ben hukukçu değilim ama öyle anlıyorum ki bu açıklamanın ABD iç hukuku açısından birtakım sonuçları olacak. Ben bir cümle daha görmek arzu ederdim o açıklamada, ki daha önce benzer açıklamalarda rastlamıştık ona: ‘Türkiye Cumhuriyeti, bu olaylardan sorumlu değildir…’ Bu cümleyi göremedik. Bu büyük bir eksik bence her şeyden önce. Üzerinde durulması gereken bir eksiklik. Sorduğum zaman bu işi benden daha iyi bilen kişilere, diyorlar ki ‘Bu ileride davalara kapı açan bir eksiklik.’ Eğer bu cümle kullanılsaydı, ABD’de dava açmak daha zorlaşacaktı. Bu cümle olmayınca, daha kolay bir şekilde dava açılabilecek.
“Bu açıklamanın iki yönü var. Bizden hiç bahsetmemesi, bizi tamamen soyutluyor gibi düşünebilirsiniz ama öbür taraftan Cumhuriyet’ti masum addetmiyor, söylemediğine göre yani, kapıyı açık tutması anlamına geliyor. Bu, tehlikeli bir şey gibi geliyor bana.”