Ana SayfaYazarlar5 No'lu hard disk 'yeniden yargılama'yı sağlar mı?

5 No’lu hard disk ‘yeniden yargılama’yı sağlar mı?

TÜBİTAK’ta çalışan üç uzmanın verdiği “5 No’lu hard disk” raporu, etrafında yaratılan beklentiyi karşılayacak ve adli tarihe “Balyoz davasında yeniden yargılamayı sağlayan belge” olarak geçecek mi?Bu yazıda, Türkiye gazetesi ve Aktüel.com.tr için kaleme aldığım yazılardan faydalanarak hem 5 No’lu hard diskle ilgili açıklayıcı ve özet bilgiler verecek, hem de “yeniden yargılama” talebini karara bağlayacak heyetin bu rapor karşısında benimseyebileceği alternatif tavırlardan söz edeceğim.163 tutuklamanın temel delili…5 No’lu hard disk, 6 Aralık 2010’da Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat birimininde yapılan aramada taban parkeleri altına gizlenmiş olarak bulunan Balyoz davası delillerinden biri. (Bu hard diskte yer alan dijital belgelerden bir bölümü de yine kamuoyunda çok iyi bilinen bazı başka davaların delillerini oluşturdu.)Mahkemenin de itibar ettiği tespitlere göre, 5 No’lu hard disk, istihbarat birimi tarafından 28 Temmuz 2009’da bağlı bulunduğu bilgisayardan ayrılmış ve döşeme altında muhafazaya alınmıştı.Savcılar, Gölcük’te ele geçirilen bu yeni belgeye dayanarak, aralarında eski kuvvet komutanları da olmak üzere 163 subay hakkında tutuklama kararı istediler, mahkeme de bu talebi kabul etti.Davaya bakan mahkeme, sanıkların ve avukatlarının, hard diskte yer alan belgelerin çoğunun sonradan üretilmiş olduğu yönündeki itirazlarını kabul etmedi, keza bu hard diskin TÜBİTAK’ta ayrıntılı bir incelemeye tâbi tutulması talebini de sürekli olarak reddetti.Fakat Poyrazköy davasına bakan mahkeme bu yöndeki talebi kabul etti ve hard diskin TÜBİTAK’ta incelenmesini istedi. TÜBİTAK’ın 20 Ocak’ta mahkemeye gönderdiği rapor, işte bu rapor. (Hemen belirtelim, TÜBİTAK’tan yapılan açıklamada, raporun TÜBİTAK’ın resmî raporu olmadığını, TÜBİTAK’ın alt yapısını ve imkânlarını kullanan üç bilirkişinin raporu olduğu belirtildi.)Raporun en önemli bulgusu şu: “Bazı dosyaların 28.07.2009 tarihinden sonra, sistem saati daha eski olan bilgisayarlardan aktarıldığı değerlendirilmektedir.”Balyoz davasının avukatları geçtiğimiz günlerde işte bu raporla mahkemeye müracaat ettiler ve raporu Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 311. maddesinde düzenlenen “yeniden yargılama” koşullarından birinin gerçekleştiğinin delili olarak gösterdiler. İlgili madde, “Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa” yargılamanın yenilenmesi gerektiğine hükmediyor…Kararı başka bir heyet verecekBen bu yazıyı, avukatların “yeniden yargılama” talebini, Balyoz davasına bakan 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin değerlendireceği bilgisiyle yazmaya başlamıştım.Fakat yazının tam ortasında, televizyon kanalları konuya ilişkin yeni bir gelişmeyi duyurdular…Biliyorsunuz, bu yeni itirazdan önce Balyoz hükümlüleri, Başbakan Erdoğan’ın baş danışmanı Yalçın Akdoğan’ın “Orduya kumpas kurdular” ifadesinden yola çıkarak “yeniden yargılama” talep etmişler, fakat mahkeme bu talebi reddetmişti.Avukatlar bu karara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde itiraz etmişlerdi; televizyonların verdiği haber işte o itiraza dairdi. Buna göre, 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını kaldırıyordu. 11. Ağır Ceza, kararını, yeniden yargılama talebini reddeden heyette, daha önce davada görev alan hâkimlerin bulunduğu gerekçesine dayandırmıştı.11. Ağır Ceza, yeniden yargılama talebini karara bağlayacak yeni bir heyet de oluşturmuştu.Yeni heyetin kararı hangi yönde olabilir?Şimdi gelelim, başta sorduğumuz soruya…Tamam, TÜBİTAK raporundan yola çıkarak yapılan itirazı yeni bir heyet karara bağlayacak ama, acaba bu yeni heyet kararını verirken, mahkûmiyet kararlarına imza atan, keza o kararları onaylayan Yargıtay hâkimlerinin argümanlarına ne ölçüde uyacak?Ya da şöyle söyleyeyim: Eğer yeni heyet 5 No’lu hard diskle ilgili itirazı ciddi bulur ve “yeniden yargılama” kararı alırsa, bu aynı zamanda, Balyoz davasında mahkûmiyet kararları veren heyetin en temel argümanlarından birine katılmadığı anlamına gelecek.Bu son noktayı açayım…5 No’lu hard diskle ilgili rapor mealen diyor ki, bu hard disk 28 Temmuz 2009’a kadar kullanılmış, ardından bulunduğu bilgisayardan ayrılmış ve Temmuz 2009’dan sonraki bir tarihte, tarihi ve saati eskiye ayarlanmış başka bir bilgisayara bağlanarak yeni dosyalar ilave edilmiştir.Tekrar pahasına bir daha hatırlatayım: Söz konusu hard disk 6 Aralık 2010’da Gölcük Donanma Komutanlığı’nın istihbarat biriminin taban parkelerinin altında bulunmuş ve el konmuştu.Hükümlüler ve avukatları diyorlar ki: O hard disk 28 Temmuz 2009 ile 6 Aralık 2010 arasındaki bir tarihte “çalınmış”, eklemeler yapılmış, tekrar aynı yere konmuş ve ardından savcılara ihbar edilerek “ele geçirilmesi” sağlanmıştır.Raporla birlikte “yeniden yargılamanın kaçınılmaz hale geldiği” yönünde yaratılan yüksek beklenti, avukatların bu “varsayım”ının mahkeme tarafından da benimsenmesi durumunda karşılığını bulabilir.Oysa, mahkeme bu “varsayım”ı (yani, hard diske ilavelerin bir “çete” tarafından yapıldığını) kabul etmeyebilir.Çünkü davada, başta 11 No’lu CD olmak üzere bazı başka delillerde de benzer “ilave”ler vardı… Oluşturulma tarihi 2003 olan CD’de, sonraki yıllara ait olgular yer alıyordu…  Mahkeme, 5 No’lu hard disktekine benzeyen bu türden çelişkilerin varlığını kabul etmiş, fakat bunları avukatlardan  çok farklı bir biçimde açıklamıştı.Kabaca: Bu çelişkiler vardır fakat müsebbibi “sahtekârlar çetesi” değil, bizzat sanıklardır… Ellerindeki bilgileri sürekli olarak güncelliyorlardı ve her güncellemede bilgisayarın tarih ve saatini manuel müdahaleyle eskiye ayarlıyorlardı… Ki böylece, bu belgeler bir gün ele geçirilirse, bu “zamanlama çelişkileri”ne işaretle kendi suçsuzluklarını ve delillerin sahteliğini ileri sürebilsinler…Mahkemenin ardından Yargıtay da büyük bir çoğunluğu 11 No’lu CD’de yer alan bu zamanlama çelişkilerini böyle izah etti.Diyeceğim şu ki, yeniden yargılamayla ilgili karar verecek heyet, zamanlama çelişkileriyle ilgili olarak mahkemeye ve Yargıtay’a katılır, onların izahını makul bulursa, 5 No’lu hard diskle ilgili itirazı da böyle açıklayabilir ve o durumda yeniden yargılamayı reddeder.Yok eğer yeniden yargılama yönünde karar verirse, yukarıda da dediğim gibi, bu, bir anlamda mahkemenin ve Yargıtay’ın izahlarına katılınmadığı anlamına gelecek ve anlamı çok daha büyük ve derin olacak.Kamuoyunun ihtiyacı: Düzgün bir yeniden yargılamaÖyle veya böyle, kamuoyunun kafası da vicdanı da fena halde karışmış durumda…O nedenle, mutlaka bir yol bulunmalı ve davadaki bütün tartışmalı noktalar herkesin ikna olacağı biçimde yeniden değerlendirilmeli…Bu da ancak, varacağı sonucu herkesin kabul edebileceği yeni bir heyetin oluşturulmasıyla ve davaya onun bakmasıyla mümkün.Bence bu saatten sonra en kötü ihtimal, “yeniden yargılama” yolunun açılmaması olacaktır. Çünkü bu durumda kuşkular çoğalacak, 2002’den sonra seçilmiş hükümete karşı hiçbir gayri meşru girişim olmadığı halde askerlerin bir “kumpas”la cezalandırıldıkları izlenimi kamuoyunda yerleşecektir.

- Advertisment -